27 Eki 2014 09:27 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:51

Haşim Kılıç yine bombaladı: Haram rant elde edenler bilmelidir ki...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç yine çok konuşulacak açıklamalar yaptı. Kılıç, "Mağdurun ahını alan zalimlerin ayakta kaldıkları görülmemiştir" dedi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, rakiplerini şeytanlaştırmak için nefret duygularının yoğun bir şekilde kullanıldığı kaygı verici bir dünya yaşadıklarını söyledi. Kılıç, "İnsanlık dışı kabul edilen nefret duygularını kullanarak haram rant elde edenler bilmelidir ki kendi çocuklarının da sonunu hazırlamaktadırlar. İnançlara ve özgürlüklere meydan okuyanların üstünlük kazandığına insanlık tarihi şahit olmamaktadır. Hakkının ihlal edilmesi nedeniyle gözyaşı döken bir mağdurun ahını alan zalimlerin ayakta kaldıkları görülmemiştir." dedi.

Dünya Ehl-i Beyt Vakfı’nın Ankara Rixos Otel’de düzenlediği Muharrem iftarına katılan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yemeğin ardından katılımcılara hitap etti. İftar programına geç gelen İçişleri Başkanı Efkan Ala konuşmasını yaptıktan sonra kürsüye çıkan Haşim Kılıç’ı dinlemeden salondan ayrıldı.

Kılıç, içinde bulunduğumuz çağda da Kerbela’daki benzer olayların yaşanmaya devam ettiğine işaret ederek, "Rehabilite edilmeye çalışan gönül dünyamızdaki enkazın kaldırılmasına imkan tanınmamaktadır. Farklılıkların bir arada yaşamasını sağlayan ortak değerlerimiz acımasızca tahrip edilmekte, birliğimiz ve dirliğimiz yönetilmez hale getirilmektedir. Ayrışmaya yol açan bu tarih bilincini sorgulamak ve gelecek kuşaklarımıza nefretin hakim olduğu bir kültür ve inanç çizgisi yerine sevgi ve kardeşlik temeline oturan bir anlayışı teslim etmek zorundayız. Belirtilen ortak değeri hayata geçirmek bu medeniyetin çocukları için zor değildir. Yaratılan her insanda yaratanın kutsal bir emanetini taşıdığı bilinci göz ardı edilmez ise sevgi, hoşgörü ve kardeşlik hukuku hepimizi kolaylıkla kuşatacaktır. Zira sözü edilen kutsal emanetini herkeste aynı olduğu hissedildiğinde farklılıklarından arınmış olacağımız açıktır." şeklinde konuştu.

'SEVGİ VE KARDEŞLİK HUKUKU EMEK İSTER'

"Sevgi ve kardeşlik hukuku emek ister. Bu uğurda terlemedikçe gönül birliğine ulaşamayız." diye sözlerine sürdüren Haşim Kılıç, insanların özünde mevcut olan aynı iz ve işaretlerin kutsallığının fark edilmesi gerektiğini, bu farkındalık yakaladığında aslında sevmenin bir başkasının hayatından sorumlu olduğumuz anlamına geldiğini, hatta onun hak ve özgürlüklerinin kendimizden bir değer taşıdığını ifade etmenin yanlış olmayacağını kaydetti. Kılıç, "Kardeşlik duygularına kibir ve bencilliği bulaştırmadan insanlığa sunabilmeliyiz. Gücümüzü bu değerlerin enerjisinden aldığımız sürece barışa ulaşmak kaçınılmazdır. Geliniz bu üstün evrensel değerlere nefret zehrini karıştırmayalım." ifadelerine yer verdi.

'KİN NEFRET, ÖFKE VE İNTİKAM DUYGULARINA BAĞIMLI OLANLAR ÖZGÜR OLARAK NİTELENDİRİLEMEZ'

"Ne yazık ki rakiplerimizi şeytanlaştırmak için nefret duygularının yoğun bir şekilde kullanıldığı kaygı verici bir dünya yaşıyoruz." diyen Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:

"Değerli dostlar kin nefret, öfke ve intikam duygularına bağımlı olanlar özgür olarak nitelendirilemez. Nefret bağımlılığından kurtaracak yeğene güç başta sevgi olmak üzere ahlaki değerlerin hayatımıza yön vermesidir. Yunusları, Mevlanaları, Hacı Bektaşları ölümsüz kılan bu üstün gücün desteği olmadan pozitif hukuk kurallarının yaptırım gücü sözü edilen bağımlılıktan kurtarmaya maalesef yetmiyor. Hiçbir kutsal inanç, düşünce ve ideoloji nefret suçunu haklı göstererek üzerine örtemez."

'NEFRET DİLİNİN ÖFKEYE DÖNÜŞTÜĞÜ BU TOPLUMSAL CİNNETİ HEP BİRLİKTE SÖNDÜRMEK ZORUNDAYIZ'

Anayasa Mahkemesi Kılıç’ın, "İnsanlık dışı kabul edilen nefret duygularını kullanarak haram rant elde edenler bilmelidir ki kendi çocuklarının da sonunu hazırlamaktadırlar." ifadeleri salondakilerden alkış aldı.

Gerilim politikalarının kazandırdığını fark edenlerin gelecekte birlikte yaşama iradesini yok ettiklerini fark edemeyenler olduğuna işaret eden Haşim Kılıç, "Nefret dilinin öfkeye dönüştüğü bu toplumsal cinneti hep birlikte söndürmek zorundayız. Din, mezhep, ırk ve siyasi düşüncelerin doğurduğu bu öfke maalesef yakın bir potansiyel tehlike olarak ülkemizi tehdit etmektedir. Bu duyguları kontrol etmeyi başaramayan çok yakınımızdaki komşularımızın içine düştüğü vahim durum bizi de bu yangının kapsam alanına çalışmaktadır." sözleriyle kaygılarını dile getirdi.

'BİR DAMLA PETROL UĞRUNA İNSANLIĞINI KAYBEDEN ÜLKELER…'

Kılıç, Türkiye’nin Ortadoğu’da İslam adına yaşananları kendi hayatına sokmaması gerektiğine dikkat çekerek, "Bir damla petrol uğruna insanlığını kaybeden ülkeler kadar çocuk, yaşlı, kadın demeden yaşanan vahşete zemin hazırlayan İslam ülkeleri de bu günahın bedelini yaşayarak ödemektedirler. Bir büyük medeniyetin çocuklarının içine düştüğü durumdan dolayı içimiz kan ağlamaktadır. Binlerce kilometre uzaktan gelip sözde demokrasi, özgürlük ve insan hakları vadederek ülkeleri parçalayan, insan haklarını yok eden zalimler insanlık onuruna yenik düşeceklerdir. Bu zalimliğe boyun eğen destek veren zemin hazırlayanlar da insanlık onuruna karşı işlenen büyük günahın ortaklarıdır. Yaşananlar maalesef gücü ahlaksız bırakan bir uygarlığın doğurduğu sonuçlardır." diye konuştu.

'BÜYÜK DEVLET OLMA İDEALİ BU TOPRAKLARIN İNSANI İÇİN BİR TERCİHTEN ZİYADE BİR KADERDİR'

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yıkılan, yakılan ve harap edilen komşu ülkelerin mazlum ve kimsesiz halkına gönlünü ve sınırlarını açarak büyük millet olma iradesini ortaya koymasının yürükten alkışlamayı hak ettiğine de işaret etti. Miras aldıkları tarih ve içinde yaşadıkları coğrafyanın kendilerini hem bölge ve hem de dünyada önemli sorumluluk yüklemeye zorunlu kıldığını hatırlatan Haşim kılıç, "Büyük devlet olma ideali bu toprakların insanı için bir tercihten ziyade bir kaderdir. Bu kaderi gerçekleştirmek için güçlü olmak; kaçınılmaz güçlü bir Türkiye için ise sevgi temelinde kurulan gönül birliğinin sağlanmasına ihtiyacımız vardır." dedi.

Kılıç, toplumsal tansiyon artsa da halkın olaylar karşısında gösterdiği sabır ve olgunluğun gelecekle ilgili kaygıyı biraz olsun azalttığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti: "Tahrikler, tehditler ve siyasi rant hesapları farklılıkların bir arada yaşama bilincini ve kararlılığını ortadan kaldıramamıştır. Her hayat tarzının, inançların, farklı düşüncelerin kendine özgü doğruları vardır ve olacaktır. Bu doğrular bir zenginlik olarak algılanmalı ve bunları paylaşmayı becermeliyiz. İnsan onurunun merkeze oturtulduğu projelerin ortaya çıkaracağı doğrular hepimiz tarafından inanıyorum ki kabul görecektir. İnsan onurunun zorunlu kıldığı evrensel hak ve özgürlükler insanımıza ulaştırılmalıdır. Belirtilen evrensel değerlerin çoğunluk karşısında bile daima dokunulmazlıkları vardır."

'İNANÇLARA VE ÖZGÜRLÜKLERE MEYDAN OKUYANLARIN ÜSTÜNLÜK KAZANDIĞINA İNSANLIK TARİHİ ŞAHİT OLMAMAKTADIR'

"İnançlara ve özgürlüklere meydan okuyanların üstünlük kazandığına insanlık tarihi şahit olmamaktadır." cümlesiyle sözlerini sürdüren Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yaşanan sorunların baskı, tehdit ve korku yöntemleriyle çözülemeyeceğinin açık bir gerçek olduğunu, bu gerçeği herkesin kabul zorunluluğu olduğunu söyledi.

Kılıç, "Hakkının ihlal edilmesi nedeniyle gözyaşı döken bir mağdurun ahını alan zalimlerin ayakta kaldıkları görülmemiştir. Devletler zulümle payidar olamaz denilirken, adil olmayan bir davranış zulüm olarak tanımlanmıştır. Hırsın, kıskançlığın, nefretin intikam ve sahiplik duygularının kontrol edilemediği durumlarda insanlık tarihinde izleri silinemeyen yaraların açıldığı bugün bir kez daha burada şahit oluyoruz. Bu yaraları tedavi edecek, onaracak, düzeltecek, tıkanan kalp ve gönül yollarını açacak çağrılara ve sevgi kandillerini yakacak nefeslere ihtiyacımız var. Herkesin söyleyebileceği ya da yapabileceği bir şeyi mutlaka vardır. Sevgi ve barış kültürünün var edici gücünü hayata geçirmeliyiz. Donmuş kalpleri sevginin sıcaklığı ile yeniden hayata döndürmeliyiz." temennisini ifade etti.

'SÖZÜMÜZ BU KARANLIĞA BİR MUM YAKMAK İSTEYENLEREDİR'

Haşim Kılıç konuşmasını şöyle tamamladı: "Verilen mesajların başka insanların hayatına olan etkilerinden de sorumluyuz. Nefret, intikam ve şiddetin doğurduğu karşı şiddetten, nefret söyleminin sahiplerinin de sorumlu olacağı açıktır. Yüreğinde nefret söyleminin kaygısını taşımayanlara söyleyecek sözümüz olamaz. Sözümüz bu karanlığa bir mum yakmak isteyenleredir. Geliniz ayrışmaya kutuplaşmaya sebep olan tarih bilincini sıfırlayarak barış ve kardeşlik temelinde bütünleştirdiğimiz sevgimizi, saygımızı, merhametimizi, gönül ve yürek birliğini kurmaya harcayalım."