16 Ara 2014 10:47 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:59

Hasan Karakaya'dan olay yazı; Ekrem'in gorilleri polisi içeri almadı!

Hasan Karakaya: Fetullah Gülen bağımsız değil ki, Zaman ve Samanyolu bağımsız olsun!

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın 14 Aralık operasyonunda gözaltına alınmasına değinen Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya, “Ne ilginç değil mi, bir zamanlar; bu ülkenin ‘Genelkurmay Karargâhı’na, bu devletin ‘gizli belge’lerinin saklandığı ‘Kozmik Oda’sına girildi ama ‘Zaman Gazetesi’nin merkezi’ne girilemedi!.. Binadaki ‘Özel Güvenlikçi’ sıfatlı goril, gazeteye gelen ‘polis’lere ‘kimlik’ sordu ve onu ‘Ekrem Dumanlı’nın katı’na çıkarmadı” dedi.

Karakaya yazısında “Oysa, ‘polis’in yapacağı tek şey; ‘savcının talimatını tebliğ etmek’ti!.. Evet, ‘ifadenizi alacağız, buyrun gelin’ demekti!.. Ne var ki; karşısına ‘Ekrem’in gorilleri’ dikildi ve polise ‘kimlik’ sorma cür’etinde bulundu!.. Hani, ‘Paralel Devlet’ diyorlar ya; ‘Al sana Paralel Devlet!” görüşünü dile getirdi.

Hasan Karakaya’nın Yeni Akit gazetesinin bugünkü “Fetullah Gülen bağımsız mı ki, Zaman bağımsız olsun!” başlıklı yazısı şöyle:

‘Fetullah Gülen bağımsız mı ki, Zaman bağımsız olsun!’

Ne ilginç değil mi, bir zamanlar; bu ülkenin “Genelkurmay Karargâhı”na, bu devletin “gizli belge”lerinin saklandığı “Kozmik Oda”sına girildi ama “Zaman Gazetesi’nin merkezi”ne girilemedi!.. Binadaki “Özel Güvenlikçi” sıfatlı goril, gazeteye gelen “polis”lere “kimlik” sordu ve onu “Ekrem Dumanlı’nın katı”na çıkarmadı!..

Oysa, “polis”in yapacağı tek şey; “savcının talimatını tebliğ etmek”ti!.. Evet, “ifadenizi alacağız, buyrun gelin” demekti!..

Ne var ki;

Karşısına “Ekrem’in gorilleri” dikildi ve polise “kimlik” sorma cür’etinde bulundu!..

Hani, “Paralel Devlet” diyorlar ya;

“Al sana Paralel Devlet!”

“Al sana, devlet içinde devlet!”

Güvenlikçi, polise “kimlik” sorarken; kendilerine “nöbet” yazılmış olan “toplama kalabalık”lar, bir yandan “pankart” açıyor, bir yandan “slogan” atıyorlardı!..

Öyle ya;

Hocaları, Pensilvanya’dan emretmişti;

“Direneceksiniz!.. Gidip teslim olmayacaksınız!.. Gelecekler, kendileri alacaklar!.. Teslim olursanız vebaldesiniz!”

Hidayet Karaca, gitti “teslim” oldu, dolayısıyla “vebale”(!) girdi!..

Ama, Ekrem Dumanlı direndi!..

Herhalde “rütbe”si yükselecektir!..

O pankart!

Bu olayda. benim en çok dikkatimi çeken şey, “İngilizce ve Türkçe yazılı pankartlar” oldu!..

Demek oluyor ki, onun da hesabını yapmışlar... Bu “pankart”lar “İngilizce” yazıldı ki; “yabancı televizyonlar” yayınladığında, “dış kamuoyu” da ne olduğunu okuyabilsin ve “Türkiye’de bağımsız medyanın susturulmak istendiğini” öğrensin!..

Öyle yazmışlar pankarta;

“Free media can not be silinced!”

Peki, “bağımsız medya” kim?..

“Zaman!!!”

Yapmayın ya hu!..

Güldürmeyin insanları!..

“Fetullah Gülen bağımsız değil ki, Zaman ve Samanyolu bağımsız olsun!”

Fetullah Gülen “bağımsız” olabilseydi; “bir öyle, bir böyle” konuşmak zorunda kalır mıydı?..

Eğer “bağımsız” olsaydı, Süleyman Demirel gibi “dün dündür” demek zorunda kalır mıydı?..

Eğer “bağımsız” olsaydı, dün söylediklerinin bugün 180 derece tersini söyler miydi?..

Paralel din çabası mı?

Biliyorsunuz;

Amerika kaynaklı The Atlantic dergisi, 15 Ağustos 2013’te Fetullah Gülen’in “Antisemitizm ve Yahudilerle ilgili görüşleri”ni yayınlamıştı...

The Atlantic’in, hâlâ “Antisemitist” olup olmadığı şeklindeki sorusu üzerine; Fetullah Gülen; “Daha önce Kur’an ayetlerini yanlış anladığını” söyleyerek, sonradan “Yahudilere dair bakışının değiştiğini” açıklamış ve şöyle demişti:

“Kemali samimiyetle itiraf etmek lazım ki (Yahudilerle ilgili) ayet ve hadisleri yanlış anlamış ve yaptığım izahlarda yanılmış, olabilirim. Şunu anladım ve daha sonra belirttim ki Kur’an’da veya sünnette yer alan (Yahudilere yönelik) eleştiri ve lanetlemeler belli bir inanca bağlı insanlara değil, herhangi bir insanda olacak karakteristliğe yapılıyor.”

Bu “değişim” acaba niye?..

“İsrail’e teslim olduğu” için mi, yoksa “ayetleri de tahrif etmeye çalıştığı” için mi?..

Demek oluyor ki;

Fetullah Gülen, kesinlikle “bağımsız” değil, “İsrail’e göbekten bağımlı”dır!..

Bağımlıdır ki;

“Ayetleri tahrif etmeye” bile cür’et edip, “Paralel bir din oluşturmaya” çalışmaktadır!..

İşaret... Film... Operasyon!

Buradan hareketle, gelelim önceki günkü operasyonun sebeb-i hikmetine!..

Bu operasyon; “Tahşiye” adlı “sözde örgüt” üretip, bir “yayınevi” etrafında toplanan ve tek işleri “Risale-i Nur’ları şerhetmek” olan insanlara 2010 yılında kurulan “kumpas” üzerine yapılmıştır ki; “yukarıdan-aşağıya doğru uzanan” örgütün, “en çok iz bıraktığı” bir operasyondur!..

Çünkü Fetullah Gülen;

“2009 yılının Nisan ayı”ndaki vaazında “Tahşiye” adlı bir “örgüt”ün kurulacağından söz edip, “işareti” vermiştir!..

Samanyolu Televizyonu da;

“Tek Türkiye” adlı dizinin “64. bölüm”ünde toplantı yapan “karanlık kurul” üyelerine, “Tahşiye adlı örgütün nasıl tehlikeli bir örgüt olduğunu” söyletmiştir!..

O günlerde; Zaman ve Bugün gazeteleri de; hem haberlerinde, hem de “yazı”larında; “Gülen neden uyardı?” diyerek, “Tahşiye”den bahsetmeye başladılar?..

Hatta, Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök bile 9 Nisan 2009 tarihli yazısında; “Hoca, durup dururken bu konuyu niye gündeme getirdi?.. Neden böyle uyarma ihtiyacı hissetti?” diyerek, “Tahşiye”den söz etmişti!..

Akılları sıra; bu dizi ve yazılardan sonra, “Tahşiye” adlı örgüt “deşifre” olmuştu!..

Yine “Tek Türkiye” dizisinin “66. bölüm”ünde, aynı “karanlık kurul”da, bu defa, “Rahle” adlı bir örgütten söz edildi!..

Ne “tesadüf”(!)tür ki;

Tahşiye, nasıl ki “Nur talebeleri”nin toplandığı bir “yayınevi” ise, “Rahle” de, aynı insanların “diğer yayınevi” idi!..

Veee...

“Nisan 2009’da” verdiği “işaret”in gereğini yapan Samanyolu ve Zaman’dan sonra, sıra; “Yargı ve Emniyet içindeki Paralel Yapı”ya gelmişti!..

Onlar da “görev”lerini yaptılar!..

“Pensilvanya’dan gelen talimat” doğrultusunda, 22 Ocak 2010 sabahı “Tahşiye örgütü”(!)ne yönelik operasyon düzenlendi; “örgüt lideri” olarak Mehmet Doğan, örgüt üyesi olarak da eski yazarımız Mustafa Kaplan ve “onlarca insan” gözaltına alındılar, tutuklandılar, “17 ay” boyunca hapis yattılar!..

Dinî kitaplar suç unsuru!

Yazarımız Mustafa Kaplan; dün de yazdığım gibi, “İ’câz-ül Kur’an-1” adlı, “henüz basılmamış” bir kitap yüzünden gözaltına alınıp, tutuklandı...

Peki, “örgüt lideri” dedikleri “76 yaşında, görme özürlü ve hasta” olan Mehmet Doğan’ı niye gözaltına aldılar ve ne ile suçladılar?..

Çok enteresandır...

“Dinî bir cemaat lideri” olduğu iddia edilen Fetullah Gülen’in talimatıyla hareket eden “Cemaatçi polisler”, Mehmet Doğan’ı ne ile suçlamışlar biliyor musunuz?..

“Hemen herkesin kütüphanesinde” bulunabilecek ve her “Müslüman”ın okuduğu, İmam-ı Gazali’nin “Ey Oğul” adlı kitabı ile, yine herkesin evinde bulunabilecek Erbilli Esad Efendi’nin “Kenz-ül İrfan” adlı kitaplarını bulundurmaktan dolayı!..

Evet, evet;

“Hocaefendi” denilen zatın “işaret”iyle basılan evlerde, bu “2 kitap”ın yanısıra “Namaz” ve “Zekât”la ilgili kitapçıklar da bulunmuş ve bunlar “suç unsuru” olarak alınıp, götürülmüş!..

Hele düşünün;

“Müslüman” olduğu söylenen bir zatın “işaret”iyle, evler basılıyor ve “dini eserler”e el konuluyor!..

Söyleyin, bu nasıl “Hoca”dır!?!..

RAKİP İSTEMİYORLAR!

Olayın, “görünen yüzü” böyle...

Ama, aynı olayın, bir de “görünmeyen yüzü” var!..

O nedir?..

“Fetullah Gülen ve Cemaati”nin, ya da “Paralel Örgüt”ün, kesinlikle ama kesinlikle “kendine rakip kişi ve örgüt”lere tahammülü yoktur!..

Hele hele, bu kişi ve örgütler “Dinlerarası diyalog” için “saçma” demişler, “aleyhte sözler” sarfetmişlerse!..

Sizin anlayacağınız;

“Paralel Yapı”ya kim dokunmuşsa, “Dinlerarası Diyalog’un saçmalığı” üzerine kim konuşmuşsa ve de bu yapıya kim “rakip” olmuşsa, yanmıştır!..

Evet, onlara dokunan yanmıştır!..

1997’de, Işık Sigorta’ya karşı Dost Sigorta’yı kurmak istedikleri için “22 MÜSİAD üyesi” yanmıştır!..

“Kimse Yok Mu” derneğine rakip olduğu için Deniz Feneri Derneği yanmış, İHH da yakılmak istenmiştir!..

Bunların örnekleri çok...

Ama, özetle ifade etmek gerekirse;

1978 yılında kurulan PKK, kendisine “rakip” olarak gördüğü Kawa, KUK ve Rızgari gibi Kürt örgütlerini, düzenlediği “baskın”larla, nasıl ki birer birer ortadan kaldırmışsa, “Gülen’in başında bulunduğu Paralel Örgüt” de, kendilerine “rakip” olabilecek, ileride “tehlike” teşkil edebilecek “kişi ve örgütleri” teker teker ortadan kaldırmaya çalışmıştır!..

Bir zamanlar, kendilerinin de “Risale-i Nur’cu” olduklarını söyleyen bir “Cemaat”in, 2010 yılında sözde “Tahşiye Örgütü” adını verdikleri, bir başka “Risale-i Nur mensupları”na operasyon düzenlemiş olmalarının başka bir izahı yoktur!..

ASIL TERMİNATÖR KENDİLERİ!

Hani, hep diyorlar ya;

“AK Parti Hükümeti, önce Fetullah Gülen Cemaati’ni, sonra da tüm cemaatleri tasfiye edecek!.. MGK’da alınan kararlar, Türkiye’deki tüm dini cemaatleri tasfiye etmeye yöneliktir!..”

Yalan!..

Kuyruklu yalan!..

Ve de, iftira!..

“Tüm cemaatleri tasfiye etmek isteyen Hükümet değil, Gülen Örgütü’nün bizzat kendisidir!”

Asıl “terminatör”, yani asıl “yok edici” kendileridir!..

“Vasat” adlı örgüte(!) yönelik operasyonlar da, “Tahşiye” adlı örgüte(!) düzenlenen operasyonlar da, diğer “dini yapılanma”lara yönelik operasyonlar da, “diğer dinî cemaatleri kimin bitirmek istediğinin en güzel kanıtı”dır!..

Dedim ya;

“Arkalarında en çok iz bıraktıkları” operasyon “Tahşiye” adlı örgüte(!) yaptıkları operasyon olduğu için, bu defa “suçüstü” olmuşlardır!..

“2010’daki operasyon”da; bizzat Fetullah Gülen vardır, “Samanyolu ve Zaman vardır, “Paralelci Emniyet mensupları, hakimler ve savcılar” vardır!..

Anlayacağınız;

Örgüt, ilk defa bu kadar “açık” vermiş, ilk defa bu kadar “iz” bırakmış ve sonunda yakayı ele vermişlerdir!..

Olay budur!..

Fetullah Gülen, eğer “bağımsız” olabilseydi, “Üst Akıl” tarafından verilen talimatlara uyup da, “Paralel bir din” oluşturmaya çalışmazdı!..

Gülen “bağımsız” değil ki;

Zaman gazetesi “bağımsız” olsun!..

**********************************************************

Biz sönmeden, seni söndürelim de gör!

Önceki gece, Kanal 24’te, Murat Çelik’in moderatörlük yaptığı programda “Paralel Yapı’ya operasyon”u konuştuk... Sevilay Yükselir vardı, işadamı Hüseyin Büyükfırat vardı, gazeteci Nevzat Çiçek vardı... Daha sonra da Dr. Ömer Turan ve Av. Cahit Özkan katıldı aramıza...

Programdan sonra Nevzat Çiçek’le konuşurken, ilginç bir şey söyledi... Meğer, Paralel’in sözde “Tahşiye” örgütüne düzenlediği 2010’daki operasyonda gözaltına alıp, tutuklattığı Mehmet Doğan kaleme aldığı “Rumûzûl Kur’an” adlı külliyatın “4. eser”inde; “yaklaşık 250 yıl önce” kurulan ve “Yahudi hahamlar”dan oluşan “300 kişilik gizli zındıka komitesi”nden bahsediyormuş!..

Mehmet Doğan Hoca; “Sönmeye başlayan Yahudi fitnesinin 2014 yılında biteceğini, özellikle Gülen Hareketi’ni işaret ettiğini” bildiriyormuş!..

Evet, Mehmet Doğan Hoca; 9 yıl önce, yani 2005 yılında bunları yazmış... Yani, “Gülen Hareketi’nin biteceğini” söylemiş.

Demek oluyor ki; “Gülenist”ler, ellerini çabuk tutup; 2010’da ona operasyon yapmışlar ki; “Bitmek neymiş gör!” demek istemişler!..

Herhalde; “Biz sönmeden, sen sön!” deyip, o operasyonu yapmışlar!..

Olur mu?.. Niye olmasın?!?..