"HASAN CEMAL'İN KÖŞESİ YOKKEN BENİM YAZMAM AYIP OLUYOR"
Radikal yazarı Koray Çalışkan, Sözcü, BirGün ve Cumhuriyet'e sert eleştiriler yöneltti, bir yazarı ise övdü..
Koray Çalışkan, son dönemde politik köşe yazılarıyla polemik yaratma gücü en yüksek yazarlardan biri… Eskiye nazaran ‘daha anlaşılır’ yazıyor; gündemi ‘kaşımayı’ iyi beceriyor. Ona göre ‘sol görüşlü’ gazeteciler sıkıcı; CHP, C ve H olarak ikiye bölünmüş; AK Parti de çok iyi bakkal yönetir!
Koray Çalışkan’la Boğaziçi Üniversitesi’ndeki odasında bir araya geldik. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yardımcı doçent; 41 yaşında. Radikal Gazetesi köşe yazarı.
Bir öğrencisinin Denizli’den getirdiği meşhur Zafer gazozundan ikram etti. Sohbetimiz de tıpkı o gazoz gibiydi. Bol köpüklü, biraz ekşi, biraz tatlı… Bazı soruları köşe yazarı, bazı soruları akademisyen, bazılarını da sinemacı olarak yanıtladı.
AKADEMİSYENİN BURNU HAVADADIR
Kendi deyimiyle şu fani dünyada topu topu üç hikâye anlatılıyor. Çalışkan, üçünün de anlatıcısı olmayı başarmış: “Birini gazeteciler yapıyor. Görüyor, MR’ını çekiyor; sonra gidiyor. Çok hızlı olmalı. O yüzden gazeteciler çok kahve ve içki içerler. Kahveyle uyanırlar, içkiyle uyurlar. İkinci tür hikâyeyi akademisyenler anlatır. Onlar anlatana kadar, leylekler gibi döner dururlar. Uzun uzun sorgular. Dünya değişir, anca yazar. O yüzden akademisyenler daha uzun yaşar. Daha az kahve ve içki içerler çünkü. Üçüncü tür hikâyeyi de sanatçılar yazar. Gazeteciler ve sanatçılar hikâye anlattıklarını kabul ederler, akademisyenler reddeder. Biraz daha burnu havadırlar çünkü… ‘Ne hikâyesi, aslında biz gerçeği anlatıyoruz’ diyorlar. Ben buna katılmıyorum.”
ŞANS ESERİ ‘ENTEL’ OLDUM
“Tembel biriyim. Nasıl akademisyen oldum ben de bilmiyorum. Annem öğretmendir. Ben küçükken derdi ki; ‘Evladım sana bir türlü kitap okutmayı beceremedim, bir entel kıza âşık oldun; öyle başladın okumaya’…
Haklı! 16-17 yaşındaydım. Çok âşıktım. Sonra üniversiteye geldim. Her genç gibi ‘acilen önemli olma ihtiyacı’ vardı bende de. Lisede aktif siyasetin içindeydim. Sebebi de ilginç: Hem âşık olduğum kız, hem de diş bozukluğum… Gittiğim doktor ve arkadaşları bu meselelerin çok içindeydi.
Boğaziçi Üniversitesi’ne gittim. Tam ne yapacağımı bilmiyordum. Entelektüel olmaya karar verdim. Siyaset konuşmak istiyordum ama yapamıyordum. Benim entel olmam tamamen şans eseri...
Son sınıfta da parasızlıktan havaalanında güvenlik görevlisi olarak çalıştım. Daha önce Marmaris’te barlarda çalışmıştım. Çok da iyi kazanıyordum. Bırakmasa mıydım acaba? (Gülüyor)”
SÖZCÜKLERİME ÂŞIK DEĞİLİM
“Anlaşılır yazmayı iki yıldır filan beceriyorum. Niye kimsenin ilgisini çekmeyecek yazılar yazayım ki okunmayacaksa? İnsanlar anlıyorlar yazılarımı. Her yazdığım yazı en çok okunan 3’e girer. Ezgi Başaran (Radikal Gazetesi Web Koordinatörü) manşete alırsa, ilk sıraya da yükseliyor (gülüyor). Ne yazacağıma önceden karar veririm. Gündem ve kişisel ilgi alanlarımı yarıştırırım. Genelde gündem kazanır.
Sözcüklerime âşık değilim. Keser, atarım; bir yerde de saklamam. Başlığa bazen yazıdan daha fazla zaman harcarım. Ben 41 yaşındayım. 20 yaşındaki öğrenciler çocuğum gibi ama ona çocuk gibi davranamam. Hakkım yok. Bizim bir önceki kuşak öyle değil. 50 yaşındakiler bize çocuk, genç diyorlar. Ama ben mutluyum bu durumdan…”
AHMET HAKAN EN İYİSİ!
“…Elbette genç diyecekler. Cumhuriyet Gazetesi’ne bakın; yaş ortalaması 86 filan! Onlar zaten artık ölü bir kuşağa yazı yazıyorlar. Uzun uzun… Kimi etkileyebilirsin ki öyle? Yaşlılar kenara çekilmeli. Sözcü Gazetesi’nin tirajı iyi. Ama sol görüşlü adama yeni bir şey vermiyor. Korku örgütlenmesini çok iyi becerdikleri için başarılılar. İnsanlar Sözcü’yü, ‘Helal olsun, ben de böyle düşünüyorum’ demek için okuyor. ‘Aa böyle miymiş’i verebilmek gerekir ama. BirGün de etkisiz bir gazete. Yazılanların yarısı ilgimi çekmiyor. Kısacası sol görüşlü yazarlar, hiç ilgi çekici değil. Çok sıkıcı yazıyorlar. Bir istisna var; o da Ahmet Hakan. Bence şu anda Türk solunun en güçlü kalemi. İyi başlık önemli. Mesela Cüneyt (Özdemir) çok iyi başlık atar. Ama yazıları da bir o kadar zayıftır.”
CEMAAT VE MEDYA
“Cemaatin televizyon kanalları var. Gazeteleri var, demokratik örgütleri de var. Üniversite hocaları var. Kürenin en güçlü sosyal-dini örgütü… Ama siyasi gücü yok. AK Parti’yle de aralar bozuk. İnsanlar cemaati çok muktedir zannediyorlar. Evet, çok güçlü olmayı isterler ama öyle bir güçleri yok. Benim gördüğüm kadarıyla Fethullah Gülen siyasallaşmayı istemiyor. Diyor ki, ‘Siyasallaşmayan hizmet küreselleşti ve zamana direndi’… Böyle bir güç karşısında ulusal sol, herkesin ‘cemaatçi’ olduğunu düşünmeye çalıştı. Son olarak CHP’den Süheyl Batum bana ‘cemaatçi’ dedi. Muhtemelen şöyle düşünmüştür. Kim bu Koray’ın arkadaşı? Eyüp Can. Eyüp Can’ın da eskiden cemaatle ilgisi vardı. Hah, kesin bu ‘genç gazeteci’ de cemaatçidir. Bir insanın fikri neyse zikri de odur işte…”
SARIGÜL BAŞKAN OLURSA AK PARTİ KAYBEDER
“CHP, C ve H diye ayrılmış durumda. C kısmı ulusalcı, H kısmı sosyal demokrat… Ulusalcılar, CHP’yi aşağı çekiyor. Ama CHP de değişebilir çünkü en etkili anayasacılarından Atilla Kart, “Ne mutlu eşitim diyene” gibi bir yazı yazabiliyor. Ufak Baykal’ların reenkarnasyonu tutmuyor artık. Mustafa Sarıgül’den başka CHP’nin gösterebileceği bir star adayı yok. CHP’den İstanbul belediye başkanı adayı olmalı bu seçimde. Çünkü gördüğüm kadarıyla yeni bir Sarıgül var. Daha sakin ve neşeli buluyorum onu. Bu da ona kazandırır. O zaman dengeler değişir. Seçim politikalarında AK Parti şov dünyasını çok iyi kullanıyor. ABD’deki gibi sanat camiasından direkt destek çıkışları yok bizde. Çünkü açıktan desteklerse biter sanatçı! Sarıgül’ün sanat camiasıyla arası da iyi. Bu avantajı iyi kullanabilir. Kılıçdaroğlu, Sarıgül’le İstanbul’u kazanırsa, genel seçimde CHP’yi kimse tutamaz. AK Parti, o seçimi kaybeder. ”
HASAN CEMAL’İN KÖŞESİ YOKSA…
“Derya Sazak’ı (Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni) anlamadım ben. Ben seni atıyorum ama ne zaman gelirsen kapımız açık diyor. Bari açıkça arkasında dur sözünün. Hasan Cemal’in köşesi yokken, benim yazmam, ayıp oluyor. Kötü hissediyorum kendimi. Başbakan “At!” dediği için atıldı Hasan Cemal! Bunu biliyoruz yani. Ha, gider BirGün’de yazar. Ama neden 200 bin tirajlı gazete varken, gitsin BirGün’de yazsın? Bana hiç müdahale edilmedi. Tek bir kelimemi değiştirirlerse bırakacağımı biliyorlar. Aydın Doğan’ın “Barış sürecine destek verin” talimatı varsa, onu da hissetmedim. Şimdi, bu düzende köşe yazarları Başbakan’a yaltaklanmak için varmak istedikleri sonucu önceden yazıyorlar, sonra da bunun için ampirik örnekleri topluyorlar. Türkiye rezillerin yaşadığı bir ülkedir. Buna alıştık zaten…”
KENDİMİ VEKİL OLARAK GÖRMÜYORUM
“Siyasete girmeyi düşünmüyorum. Benim CHP’den milletvekili olmak istediğimi söylüyorlar. Türkiye solunda bir CHP nefreti vardır. Kendi başarısızlıklarını, CHP’ye mal etmek çok kolaycı bir çözüm… İç rahatlatır. Ben CHP’yi çok seviyorum. Siyaset yapmak istesem yaparım ama zaten politik biriyim. Kitle siyaseti yapmak istersem de sadece CHP’de yaparım ama önceliklerim farklı. Çocuklar için İstanbul’da olmalıyım. Benim işim gücüm; ilim, film. Kendimi şu anda bir milletvekili olarak görmüyorum. Zaten akademisyenden de siyasetçi olmaz çünkü hata maliyeti düşük işler yaparlar. Risk alamazlar.”
AK PARTİ ÇOK İYİ BAKKAL YÖNETİR
“Bu dönemi de geçireceğiz. AK Parti kaybediyor, daha da kaybedecek. Artık eskisi kadar pragmatik ve akılcı siyaset yapmıyorlar. Parti içi tartışma bitti. Böyle olunca kendi tabanının fikirlerini ‘siyasileştiremiyor’. Kimseyi yönetemiyor Başbakan; kontrol altında tutuyor. Özgürlükçü olmadıklarını ‘sanat anlayışlarından’ bile anlayabilirsiniz. Tutturmuşlar bir hat sanatı… Modern dünyaya romanla, sinemayla hatta televizyon dizileriyle erişilir. Çok iyi bakkal yönetirler ama; ona şüphe yok. Onlarda demokratikleşme umudu görenlerden biriydim. Daha dün “Ne açlık grevi; kuzu kebabı yiyorlar” diyen Başbakan, şimdi İmralı’yla görüşüyor.”
MEHMET ÖZDOĞAN / AKŞAM