Hasan Cemal'den sert yazı: Hayır, Demirtaş hain değil!
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Rusya gezisi sonrası vatana ihanet ile suçlanmıştı.
Demirtaş'a yönelik "hain" suçlaması üzerine "Hain, ihanet, Vatan
haini!" gibi sözcükler havada yine çok fazla uçuşmaya başladı.
Korkun! Kötü bir şeyler olacak demektir. Hep böyle olmuştur bu
memlekette." diyen Hasan Cemal, bugün köşesinde Hayır, Demirtaş
hain değil, ihanet içinde değil! başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte Demirtaş için Hasan Cemal'in köşesinde yazdıklarından
dikkat çeken bir bölüm:
Selahattin Demirtaş ‘vatan haini’ ilan edildi, ‘ihanet’le
suçlanıyor her yandan.
Ama bakın.
Demirtaş hain değil!
Hayır değil.
Demirtaş, ihanet içinde değil.
Kötülük yapan o değil.
Tam tersine...
Bu memlekete kötülük yapanlar onu ‘ihanet’le suçlayanlardır.
Bu memlekette barış ve demokrasiyi kundaklayanlar Demirtaş değil,
onu her Allah’ın günü şeytanlaştırmaya başlayanlardır.
Demirtaş, bu toprakların acılarını iliklerine kadar hissetmiştir,
yaşamıştır.
Kürtlerin acılı coğrafyasını, Kürtlerin trajediye doymayan
topraklarını barışa, özgürlüğe kavuşturmak için elini her zaman
taşın altına koymuştur.
Elinden geleni yapmaya çalışmıştır.
Bugün Selahattin Demirtaş’ı şeytanlaştıranlar, önce dönüp
Saray’daki Sultan’a baksınlar.
Önce onun yanlışlarını vurgulasınlar.
(...)
Barışın canına okundu.
İnsan hakları katledildi.
Demokrasiydi, hukuktu hiçe sayıldı.
Şimdi bir daha mı?..
Demek, aklınızı peynir ekmekle yediniz.
Çoğunluk var elinizin altında.
Kaldırın milletvekili dokunulmazlıklarını.
Selahattin Demirtaş’ı atın hapse.
Sırrı Süreyya’yı atın içeri.
Figen Yüksekdağ'ı, Kamran Yüksek’i, Selma Irmak’ı, Hatip Dicle’yi,
Sebahat Tuncel’i tıkın hapse.
HDP’yi de kapatın gitsin.
Kürtlerin 6 küsur milyon oyunu yok sayın.
İşbirlikçileri de unutmayın.
Onları da etkisiz kılın, temizleyin!
Askeri darbe dönemlerindaki gibi, tam bir mıntıka temizliği
yapın!
‘Vatan hainleri’nden arınsın bu ülke!
Yapın yapın.
Daha fazla beklemeyin.
O arada, tıpkı askeri darbe dönemlerindeki gibi bir Anayasa yapın,
bir referandumla da başkan babalığı Anayasa’ya bağlayın.
Kim bilir belki bu despotluğu da, havuzlaştırılmış medya düzeni
sayesinde demokrasi diye yutturursuz.
Zaten muhalif sesler neredeyse yok oldu.
Gazeteciliği de bitirdiniz büyük ölçüde.
Zincire vurdunuz.
Bakın, sevgili Can Dündar’ın Silivri’den İngiliz Guardian
gazetesine yazdığı yazı,
“Erdoğan ve Suriye ile ilgili gerçeği açığa çıkardım, bunun için
beni hapse attırdı” başlığını taşıyor. Şöyle devam ediyor Can:
“Devlet sırrı mühürü, iktidarların kirli işlerini örtmek için bir
örtüye dönüşürse, bunu yırtıp atmak gazetecinin görevi değil midir?
Toplumun çıkarlarına en çok neyin hizmet ettiğine kim karar
verir?”
Sevgili Can;
Biliyorsun, bizde tek karar odağı, Saray.
Son söz onda.
Saray’daki Sultan, etek boyundan vatan hainliğine kadar neredeyse
her konuda tek yetkili...
Evet öyle.
Şimdi de vatan hainlerini, ihanetleri, casusları deşifre
ediyor.
Ama her geçen gün kendi kendini dünya aleme deşifre ettiğinin
farkında değil.