Hasan Cemal'den operasyona sert tepki: Erdoğan ateşle oynuyor!
'Medya operasyonu'na kıdemli gazeteciler tepki gösterdi.
Sabah saatlerinde İstanbul merkezli olmak üzere 13 ilde Gülen
cemaatine yakın medyaya yönelik düzenlenen operasyonlar sosyal
medyada en çok konuşulan konular arasında zirveye otururken T24
yazarı Hasan Cemal de operasyona tepki gösterdi. Kişisel Twitter
hesabından paylaşımda bulunan Hasan Cemal, "14 Aralık operasyonuyla
Zaman'a, Samanyolu'na ve meslektaşlarıma yapılan baskıyı şiddetle
protesto ediyorum" dedi.
"Erdoğan iktidarına karşı özgürlük bayrağına sarılmaktan başka
çaremiz kalmıyor" diyen Hasan Cemal, "Tayyip Erdoğan ateşle
oynuyor, özgürlükler boğulamaz!" ifadesini kullandı.
"1915: Ermeni Soykırımı" adlı kitabının Ermenice baskısı nedeniyle
üç gün önce Erivan'a giden, operasyon başladığı sırada Tiflis
yolunda olan Hasan Cemal, yolculuk sırasında tweetlerini şöyle
sürdürdü:
"Ermenistan'dan Tiflis'e dogru daglar arasından yol alırken,
Erdoğan iktidarının gitgide derinleşen darbe sürecini izliyorum.
Zaman'daki, Samanyolu'ndaki meslekdaşlarımla dayanışma içindeyim,
bugünler de geçer, sonunda hep gercek ve özgürlük kazanır."
Cengiz Çandar: Diktatörlüğe doğru pervasız
gidiş
Radikal yazarı Cengiz Çandar da medya operasyonuna sert tepki
göstererek Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'ya
destek verdi.
Kişisel Twitter hesabından açıklama yapan Çandar, şunları
söyledi:
"Tüm dayanışma duygularım Ekrem Dumanlı ve adaletsizliğin hedefi
olanlar ile. Diktatörlüğe doğru pervasız gidiş. Bu "Cemaat
operasyonu" adı altında basın özgürlüğüne kaba bir saldırıdan başka
bir şey değil."
Murat Sabuncu: Dün Radikal'in kapısındakiler bugün Zaman
da
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu ise
medya operasyonuna şu sözlerle tepki gösterdi:
"Dün de bugün de gazeteciliğe yapılan tüm baskılara karşı çıkmak
namus borcudur.Dün Radikal'in kapısındakiler bugün Zaman da. Kabul
edilemez."
Taha Akyol: Demekki gerçekmiş ve vahimmiş
Bir çok gazeteciden operasyonla ilgili tepkiler gelirken Hürriyet
yazarı Taha Akyol da tepkisini Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın
'gerçekse vahim' sözlerini hatırlatarak, "Demekki gerçekmiş ve
vahimmiş" dedi.
Taha Akyol sözlerini şöyle sürdürdü:
"Fuat Avni'yi ben başlangıçta ben ciddiye almadım. Genelde
Twitter'i ciddiye dikkate almadığım için. Ancak ciddiymiş. Haber
verdiği operasyon başladı. Şimdilik 32 kişi gözaltına alındı. Fuat
Avni iddiasına göre 150'si gazeteci 400 kişinin gözaltına alınacak
diye. Bu duruma eldeki mevcut bilgilere göre sadece vahim
denilebilir. Bu operasyonu yapan anlayışa, hukuk anlayışına vahim
denilebilir. Nitekim Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç en önemli
tarafı hukuk fakültesi mezunu olması, hukukçu olmasıdır. Uzun süre
avukatlık yapmış olmasıdır. İrtica ile ilgili açılan davalarda
avukatlık yapmış bir insandır. Partisinin kapatılmaması için gerek
Erbakan zamanında gerek AKP zamanında açılan davalarda partisini
savunmak için hukukçu olarak çalıştı. Bu yüzden bir hukuk
duyarlılığının olduğunu gördüğümüz Bülent Arınç gerçekse vahim
dedi. Demek ki gerçekmiş ve vahimmiş."
Medya mensuplarına yönelik düzenlenen operasyonuna basın
örgütlerinin tepkisi de devam ediyor. P24 - Bağımsız Gazetecilik
Platformu internet sitesinden, ‘Polis devletine hayır’ başlıklı bir
baş yazı yayımlayarak yaşananlara sert tepki gösterdi. Platform
yaptığı açıklamada, “Medyayı ve özel olarak yolsuzluk dosyalarını
halka aktarmayı sürdürmüş meslektaşlarımızı hedef alan bu operasyon
kabul edilemez” açıklamasında bulundu.
P24 - Bağımsız Gazetecilik Platformu tarafından yapılan yazılı
açıklamanın tamamı ise şöyle:
14 Aralık sabahı başlatılan polis operasyonu ile Türkiye üzerindeki
'diktatörleşme' gölgesi hiç kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, iyice
koyulaşmıştır. Terörle mücadele birimlerinin hedeflerinin başında,
ülkenin güçlü iki medya kuruluşunun yer alması, 'polis devleti'ne
adım adım yürüyüş konusunda niyetleri ve nihai hedefin niteliğini
ortaya koymaya yetmektedir. Türkiye hızla karanlık sulara
çekilmektedir.
Savcılık tarafından ortaya konulan hukuksal gerekçeler, baştan sona
'Eski Türkiye' formatlarını hatırlatmaktadır. Metinde devlete karşı
bir yapı oluşumundan bahsedilmekte, muğlak ve afaki bir dille adeta
bir toplum tehdit edilmektedir. Bu bakımdan sabah erken saatlerde
başlatılan operasyonların, başta KCK olmak üzere evvelce tanık
olunan pek çoğu ile taşıdığı benzerlikler ortadadır.
Devlet ile, devlete şimdi hâkim olan otoriter eğilimli yeni
zihniyet, hukukun yürütmenin siyasi emellerine kullanımına
alabildiğine açarak, dünyaya adeta şu mesajı haykırmaktadır: 'Bizim
özgürlük ve haklarla, demokrasiyle hiçbir işimiz kalmadı.'
P24 olarak demokratik bir Türkiye'nin özlemiyle, özgürlük ve hak
mücadelesinin yanındayız. Şiddetle özdeşleşmediği sürece, hiçbir
gerekçe ifade, toplantı-gösteri ve medya özgürlüğünü
kısıtlamayı, yok etmeyi hedef alamaz.
Çatlak sesi susturma, farklı görüşleri boğma, tek tip ve tek sesli
toplum yaratma niyeti, sadece ve sadece polis devleti formatına,
despotizme yakışır. Türkiye'nin böyle bir model içinde yeri yoktur
ve asla olmayacaktır.
P24 olarak, 14 Aralık sabahı başlatılan ve esas olarak medyayı, ve
özellikle 17 Aralık 2013'ten bu yana yolsuzluk dosyalarını haber ve
yorumlarla halka aktarmayı sürdürmüş meslektaşlarımızı hedef alan
bu operasyonu kabul edilemez buluyor ve kınıyoruz.
14 Aralık operasyonu Türkiye'nin sancıları gitgide artan medya
sektöründeki husumetlerin ve kutuplaşmanın bir an önce son bulması
gerektiğini, özgürlük odaklı mesleki dayanışmanın hayati önemini
bir kez daha göstermiştir. Unutulmamalıdır ki 'iki yanlış bir doğru
etmez'. Zaman, despotlaşma sürecine karşı ortak ve gür bir sesle
itiraz etme, karşı çıkma zamanıdır.