Hasan Cemal'den Demirören-Erdoğan ses kaydı yorumu; Hazin ve acıklı!
Hasan Cemal, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Milliyet gazetesinin sahibi Erdoğan Demirören arasında geçtiği öne sürülen ses kaydını değerlendirdi.
“İmralı zabıtları” haberi yayımlandıktan sonra Milliyet ile
yollarını ayırmak zorunda kalan Hasan Cemal, Başbakan Tayyip
Erdoğan ve Milliyet gazetesinin sahibi Erdoğan Demirören arasında
geçtiği öne sürülen ses kaydını değerlendirdi.
Başbakan’ın “İmralı zabıtları” haberi için "rezillik, alçaklık,
kepazelik, adilik" nitelemesi yaptığı, Demirören'in "Gereğini
yapacağım" dediği kayıt için Cemal, “Mesleğim adına utandım,
Türkiye’de siyaset adına utandım” dedi. Cemal, Erdoğan’ın dönemin
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak ile haberde
imzası bulunan Namık Durukan’a hakaret etmesi ve Demirören’in
ağlaması hakkında “Daha hazin bir şey olamaz” ifadesini
kullandı.
Başbakan’ın da, Demirören’in de gazeteciliği ayaklar altına
aldığını söyleyen Hasan Cemal, “Başbakan’ın gazete patronunu
ağlatacak kadar hakaret etmesi korkunç bir şeydir. Bunun anlamını
gelecekte daha iyi anlayacağız” dedi ve Türkiye’nin bunları
aşacağını söyledi.
T24 yazarı Hasan Cemal, Başbakan Erdoğan’a ait olduğu öne sürülen
ses kaydı Youtube’da “Baş Çalan” adlı hesap tarafından dolaşıma
sokulduktan sonra Mirgün Cabas’ın Artı 1 TV’de sunduğu “Her Şey”
adlı programa katıldı. Görüşmeyi “hazin ve acıklı bulduğunu”
söyleyen Hasan Cemal’in diğer ses kayıtlarına referansla da yaptığı
konuşmasından satırbaşları şöyle:
'Utandım'
“Mesleğim adına utandım, Türkiye’de siyaset adına utandım. Gazete
patronunun Başbakan karşısında düştüğü duruma üzüldüm.
Başbakan gazeteden haber attırıyordu, beraat kararını bozdurmak
için hukukun canına okuyordu, Danıştay Başkanı’nın kim olacağına
dair karar veriyordu, bir ihaleyi değiştiriyor ve fesat
karıştırıyordu. Tüm bunlar bir araya geldiğinde Türkiye’de bağımsız
medya ve özgür medya olmadığını bir kez daha görmüş
bulunuyoruz.
Bir başbakan, gazete patronuna telefon ediyor yerden yere vuruyor,
gazetenin genel yayın yönetmenine (Derya Sazak) en ağır hakaretleri
ediyor, haberi yapan muhabire (Namık Durukan) en ağır hakaretleri
ediyor, karşısında ağlayan bir gazete patronu var… Daha hazin bir
şey olamaz.
Gazete patronu ‘Merak etmeyin, gerekeni yapacağım’ diyor.
Başbakan’ın ayağına insan yolluyor. Ve Başbakan’ın olmadık
hakaretlerinden sonra bu süreç devam ediyor. Gazetecilik mesleği
ayaklar altına alınıyor. Bunu yapan gazetenin patronu ve Türkiye
Cumhuriyeti Başbakan’ı. Her ikisi de gazetecilik mesleğini ayaklar
altına alıyor.”
‘Sazak Demirören’in ağladığını bana
anlatmıştı’
Hasan Cemal, konuşmasının devamında Başbakan’ın da bazılarını kabul
ettiği kayıtlarda dile getirilenlerin “anayasal suç” olduğunu
söyledi. Mirgün Cabas’ın kendisinin işten çıkarılma sürecini
sorması üzerine Cemal şöyle konuştu:
“Onu biliyoruz, Derya Sazak, en başta o bilir. Sazak, bu olayı
telefon edip söyledi o zaman. Demirören’in kendisini aradığını ‘Hiç
kimse benimle bu kadar ağır konuşmadı. Ağladım telefonu kapattıktan
sonra’ dediğini söyledi. Bu kayıttan anlıyoruz ki öncesinde
ağlamaya başlamış.
Ertesi gün benim yazım çıktı. Ben Başbakan Erdoğan’ın bu kadar ağır
hakaretler ettiği haberi gazetecilik başarısı kabul ettiğimi, hem
muhabiri, hem genel yayın yönetmeninin savunarak açık bir yazı
yazdım. Aynı zamanda ‘Ey Başbakan, siz memleketi yönetirsiniz, biz
gazeteciler de gazete çıkarırız’ dedim ve ‘Herkes kendi işine
baksın’ diye bir cümle kurdum.”
'Başbakan’ın Demirören'i ağlatacak kadar hakaret etmesi
korkunç'
Başbakan’ın ertesi gün Balıkesir’de yaptığı mitingi hatırlatan
Cemal, Başbakan’ın miting öncesi başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ı
yanına çağırdığını ve yazısını gösterdiğini belirtti. Bunun üzerine
Demirören ile yeniden görüşüldüğünü söyleyen Cemal, Başbakan’ın
miting alanından kendisini “Batsın senin gazeteciliğin” diyerek
hedef göstermesi üzerine Demirören’in “paniklediğini” ve Sazak’ı
arayarak “Bu Hasan Cemal’i at” dediğini söyledi.
“Ondan sonra benim tatil sürecim başladı” diyen Cemal, konuşmasının
devamında özetle şunları söyledi:
“Tatil yaklaşık 2 hafta sürdü. Sonuna gelirken ‘Bekleyemeyeceğim.
Ya koyarsanız ya ben gidiyorum’ dedim. Ve benim yazım konmadı. Ben
de ‘Allah’a ısmarladık’ dedim. Bu da bizim dünyamızda ve siyaset
dünyamızda büyük tepki yaratınca Erdoğan, ‘Benim bu işle bir ilgim
yok’ dedi. Ona yandaş kalemler de ‘Başbakan’ın ne ilgisi var’
dediler.
Bu vesileyle olanları anlatmış oldum. Ama bir nokta çok hazin, o da
şu: Yargı ve medya bağımsızlığını hiçe sayan bir başbakan var.
(Başbakan’ın) Gazete patronunu ağlatacak kadar hakaret etmesi
korkunç bir şeydir. Bunun anlamını gelecekte daha iyi anlayacağız.
Gazete patronu adına sonsuz hüzün duyuyorum. Ama Türkiye bunları
aşacak. Yargı bağımsız olacak. Medya bağımsız olacak. Ben AKP
içinde de bu tabloları benimsemeyen çok insan olduğuna inanıyorum.”