16 Ara 2015 16:16
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:14
Hasan Cemal kitap toplatma kararı için ne dedi?
Hasan Cemal ile Tuğçe Tatari'nin kitapları için toplatma kararı çıkmıştı.
Gaziantep 3. Sulh Ceza Mahkemesi, Hasan Cemal'e ait "Delila / Bir
Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri" ve "Çözüm Sürecinde Kürdistan
Günlükleri" ile Tuğçe Tatari'nin "Anneanne, Ben Aslında
Diyarbakır'da Değildim" kitapları hakkında "şiddeti teşvik edecek
şekilde terör örgütü propagandası, suç işlemek için tahrik, suçu ve
suçluyu övmek" iddiasıyla toplatma kararı verdi.
Hasan Cemal yazarı olduğu T24 sitesinde konuyu değerlendirdi ve şöyle yazdı:
"Gece vakti telefon.
Mahkemeden benim iki, Tuğçe Tatari’nin bir kitabı hakkında toplatma kararı çıkmış...
Gerekçe: Terörü övmek ya da terör örgütü propagandası yapmak...
Bir başka deyişle:
İfade özgürlüğüne yeni bir darbe... Eleştiriye yasak...
Sansür...
12 Eylül’lere, darbe dönemlerine gitmeye gerek yok, 1990’ları da böyle yaşamıştık...
Oluk gibi kan ve gözyaşı akarken, köyler yakılıp boşaltılırken, faili meçhul cinayet dalgası kabardıkça kabarıyordu.
Eşzamanlı olarak medyaya dönük sansür mekanizması işletiliyordu.
Genelkurmay’da gazete sahipleriyle yöneticilerine haber nasıl yapılır, yorum nasıl yazılır brifingleri veriliyordu.
Mahkeme kapıları aşındırılıyor, hapis cezaları, toplatma kararları çoğalıyordu.
Kürt sorunu tartışılsın istenmiyordu.
PKK haberleri, Bekaa Vadisi haberleri (o zamanlar Kandil yoktu) ve Apo’yla Bekaa röportajları yasaklanıyor, hapis konusu haline getiriliyordu.
Belki daha doğru deyişle:
Asıl zincir bizim mesleğimize, gazeteciliğe vurulmuş oluyordu.
Anlaşılan o ki:
Şimdi o günlere yeniden dönüyoruz. Bölgede kan ve gözyaşı ne yazık ki her geçen gün daha çok akmaya başladı.
Hasan Cemal yazarı olduğu T24 sitesinde konuyu değerlendirdi ve şöyle yazdı:
"Gece vakti telefon.
Mahkemeden benim iki, Tuğçe Tatari’nin bir kitabı hakkında toplatma kararı çıkmış...
Gerekçe: Terörü övmek ya da terör örgütü propagandası yapmak...
Bir başka deyişle:
İfade özgürlüğüne yeni bir darbe... Eleştiriye yasak...
Sansür...
12 Eylül’lere, darbe dönemlerine gitmeye gerek yok, 1990’ları da böyle yaşamıştık...
Oluk gibi kan ve gözyaşı akarken, köyler yakılıp boşaltılırken, faili meçhul cinayet dalgası kabardıkça kabarıyordu.
Eşzamanlı olarak medyaya dönük sansür mekanizması işletiliyordu.
Genelkurmay’da gazete sahipleriyle yöneticilerine haber nasıl yapılır, yorum nasıl yazılır brifingleri veriliyordu.
Mahkeme kapıları aşındırılıyor, hapis cezaları, toplatma kararları çoğalıyordu.
Kürt sorunu tartışılsın istenmiyordu.
PKK haberleri, Bekaa Vadisi haberleri (o zamanlar Kandil yoktu) ve Apo’yla Bekaa röportajları yasaklanıyor, hapis konusu haline getiriliyordu.
Belki daha doğru deyişle:
Asıl zincir bizim mesleğimize, gazeteciliğe vurulmuş oluyordu.
Anlaşılan o ki:
Şimdi o günlere yeniden dönüyoruz. Bölgede kan ve gözyaşı ne yazık ki her geçen gün daha çok akmaya başladı.