21 Ağu 2009 08:30 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:50

"HANGİSİ APTAL!.. APTALLIĞIN TEMEL YASALARI VAR MIDIR?" ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN "KÜRT AÇILIMI" AKTÖRLERİNE DAİR İLGİNÇ ANALİZ!..

Bu süreçte kim aptal, kim değil! İnsan "aptallığının" bazı temel yasaları var mıdır?

Bu süreçte kim aptal, kim değil


İNSAN "aptallığının" bazı temel yasaları var mıdır?

Varmış.



Psikolog Yankı Yazgan´ın, "Akıl Çizgileri" adlı kitabında okudum.


Carlo Cipolla, "İnsan aptallığının temel yasaları" adlı bir makale yayınlamış.


Orada, 4 ana insan tipi ve davranışından söz ediyormuş.


* Yaptığı eylemden kendisi zarar gören, ama başkasına yarar sağlayanlar.


Cipolla´a göre bu tür insanlar "saf ve temizdir".


* Yaptığı eylemden kendisi yarar görüp, başkalarına zarar verenler.


Bu kategorideki insanlara da "haydut" diyor.


* Yaptığı eylemler hem kendine, hem başkasına yarar sağlayanlar.


Bu tür insanlara "akıllı fikirli" deniyor.


* Kendine hiç yarar sağlayamadan, başkasına zarar verenler.


Cipolla işte bu tür insanlar için şu sıfatı kullanıyor:


"Aptallar..."


Şimdi gelin, "Kürt sorunu"nun çözümünde temel aktörler ve temel toplumsal gruplar açısından bir analiz yapalım.



CHURCHILL GİBİ OLABİLİR Mİ/_np/3305/8643305.jpg



* Sizce Başbakan Tayyip Erdoğan, bu açılımdaki tutumu ile hangi kategoriye giriyor?


Bunu saptayabilmek için bazı soruların cevabını aramamız gerekir.


Kürt açılımı, Erdoğan´a yarar mı verecek, zarar mı?


Kimine göre, bunu başarırsa, oyu yüzde 50´nin üzerine çıkabilir.


Kimine göre ise onu kesin bir Churchill sendromu bekliyor.


Yani İkinci Dünya Savaşı´nı kazandığı halde, seçimi kaybeden lider.


Bu açılım, Erdoğan için ciddi bir siyasi risktir.


Hangi kategoriye gireceğini bugünden kestirmek mümkün değil.


Sonuç: Bu süreç onun açısından riskli.



HAYDUT MU AKILLI MI


/_np/3303/8643303.jpg


* Peki Abdullah Öcalan açısından durum nedir?


Geçmişe bakıp, onu hemen "haydut" kategorisine sokabilirsiniz.


Çünkü kendine yarar sağlarken, bütün bir millete zarar verdiği söylenebilir.


Hayır tam öyle değil.


İsterseniz bir de tersinden gidip, hangi kategoriye giremeyeceğine bakalım.


"Kendine zarar verip, başkalarına yarar sağladığını" söyleyemeyeceğinize göre, onun için "saf ve temiz" diyemeyiz.


Yaptığı eylemin hem kendine hem başkasına yarar sağladığını söyleyemeyeceğimize göre, "akıllı fikirli" dememiz de mümkün görünmüyor.


Ee, o zaman geriye ne kalıyor?


"Aptal..."


İşte bakın o hiç değil...


Sonuç, bu süreç, Öcalan açısından riskli değil, tam aksine yararlı.



BU TARAF BELLİ YA KARŞI TARAF/_np/3306/8643306.jpg



* Devlet Bahçeli´ye gelince.


Kendisi ve temsil ettiği parti açısından kesinlikle söylenebilecek şey şudur:


"Kendilerine yarar sağlıyor..."


Çünkü, "Kürt sorunu konusunda" görüşü en belirgin parti MHP, lideri de Devlet Bahçeli.


Yani her halükârda, siyasi açıdan onu bir başarı bekliyor.


Ama, "karşı taraf" hanesine hangi ihtimali yazacağız?


Bahçeli bu siyaseti ile ötekilere de yarar mı sağlayacak, yoksa zarar mı verecek?


Yarar sağlarsa onu "akıllı fikirli" sayacağız.


Zarar verirse, "haydut" diyeceğiz.


Ama Öcalan gibi o da kesinlikle "aptal" kategorisine girmeyecek.



ZARARLI MI YARARLI MI/_np/3304/8643304.jpg



* Geriye kalıyor Deniz Baykal...


"Liberal" yazarlara bakarsanız, kafadan teşhisleri şu:


"Hem kendine, hem öteki insanlara zarar veriyor."


O kategorinin karşısında ne yazdığını da yukarda belirttim.


Gerçekten öyle mi?


Tam tersini de söyleyemez miyiz?


Yani hem kendine, hem başkalarına yarar sağlıyor.


Veya ötekiler...


Evet, Deniz Baykal açısından da kategori tespiti şu an için mümkün değil.


Yani, bu süreç, onun açısından riskli.


* * *


Sonuç:


Bu süreç radikallere kesinlikle kazandıracak.


Radikal olmayanlara zarar mı vereceği, yoksa yarar mı sağlayacağını ise zaman gösterecek.


O nedenle, Erdoğan ve Baykal açısından "Kürt sorununu çözmek" için atılacak adımlar, riskli ve "siyasi cesaret" gerektiriyor.


İşte büyük siyasetçi olmanın yolu da burada başlıyor.


Çünkü, tarihe geçecek "büyük siyasetçi" olabilmek için, bu cesareti göstermek, bu riski almak gerekir.

Ertuğrul Özkök/Hürriyet