28 Oca 2011 08:44 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:59

HANGİ YAZAR SOYADINDAKİ BİR HARFİ ARTIK TAMAMEN KALDIRDI?

"Bu gün sizlerle son derece kişisel bir hikâye paylaşacağım. İsmimin uzunluk hikâyesini."

Zaruri bir açıklama: Artık sadece Barbarosoğlu

Bu gün sizlerle son derece kişisel bir hikâye paylaşacağım. İsmimin uzunluk hikâyesini. Edebi kamuya adım attığım ilk günden itibaren Fatma Karabıyık Barbarosoğlu soyadını kullandım. İlk başta çok itiraz eden oldu. Uzun dediler. Bu isim ile isim sahibi olunmaz dediler. İyi ya isim sahibi olmam. Yazarının isim sahibi olmasındansa kitapların isim sahibi olması daha iyi diye cevap verdim. Dediğim gibi oldu. Doksanlı yıllarda "Acı Deniz", "Moda ve Zihniyet" yazarından daha öndeydi. Benim hedefim de tam olarak buydu. Fikirlerimin tartışılmasını, hikâyelerimin tanınmasını isterdim. Değerli yönetmen yazar, Sırrı Süreyya Önder’in dediği gibi nereden yazarsanız tam da oradan okunuyorsunuz. Öyle oldu nitekim.

Karabıyık benim babamın soyadı. Yazarlığımda babamın ve ağabeyimin çok emeği olduğu için yazar olarak imzamı Karabıyık diye attım.

O uzun ve de pek erkeksi bulunan soyadım ile ilgili olarak şimdiye kadar çok eleştiri aldım. Konya’da kitaplarımdaki İsme bakıp "Bu kadın feminist be söylediklerini dinlemeyelim" diyerek salonu terk edenler olduğu gibi, buraya yazamayacağım kadar ağır ifadelerle de karşılaştım.

Yeni Şafak bana hiç sormadan Fatma K.Barbarosoğlu yaptı imzamı yıllar önce. İz yayınlarından çıkan kitaplarımda da aynı imzayı gördüm. Hiç haber vermeden onlar da kısaltmayı uygun görmüştü. Kitaplarım Timaş’ta yayınlanmaya başlayınca orada bu defa ben kendim bizzat K.Barbarosoğlu soyadını istedim ancak Emine Hanım "Olmaz Hocam bu sizin tanınırlık nişanınız" diyerek red etti.

Zaman içinde şöyle bir ayırım fark ettim. Beni edebi kamudan tanıyanlar Karabıyık diyordu, gazete yazılarından tanıyanlar Barbarosoğlu.

Zaman zaman yüzüme karşı yaptıklarının son derece nezaketsiz bir şey olduğunun farkında olmayarak Sayın FKB diyenler de çıkıyordu.

Başlıkta da gördüğünüz gibi artık Karabıyık soyadından vazgeçiyorum. Kalemimin ve kelamımın babama olan borcunu ödeyemeyeceğim için bir ruhsat ile vazgeçiyorum.

Oğlum iki soyadı taşımamdan hiç şikâyetçi olmadı. Ama kızım için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Kızlar postmodern kültürün etkisiyle kimliklerini daha erken yaşlarda fark ediyor. Bebeklikten yeni çıktığı dönemde kızım kendisine karabıyık kızı barbarosoğlukızı diye hitap ediyordu. Kimliği konusunda o kadar kararlı idi ki ödül olarak verdiğim çokoprens büskivisini reddederek onu erkek bebekler yesin. Kız bebekler için çokoprenses olsun dedi.

Birkaç yıl önce kızım Anneciğim benim ile soyadının aynı olmasını istiyorum dedi. Aynı dedim. Hayır, kitaplarında yazan isminin de sadece Barbarosoğlu olmasını istiyorum dedi. Tamam dedim. İlk fırsatta.

İmaj ve Takva’nın yeni baskısı Profil yayınlarından çıktı. Rica ettim Karabıyık soyadını çıkarttılar. Cumhuriyet’in Dindar Kadınları ve Uzak Ülke’de K harfi ile temsil edilen genç kızlık soyadım İmaj ve Takva’da tamamen buharlaştı. Bir sorun yok gibi görünüyordu. Lakin Samsun’da bir sempozyuma katılan değerli arkadaşım Nazife Şişman enteresan bir hikâye anlattı.19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden bir grup genç ile sohbet ederken Nazife Şişman, Fatma Barbarosoğlu’nun tespiti ile ifade edecek olursak şeklinde bir cümle ile bendenizden bahsetmiş. Kızların boş boş baktığını görünce tanımadıkları kanısına varmış. Tanımıyor musunuz demiş. Hayır, cevabını almış. Nasıl olur demiş ve kitaplarımın ismini sıralamaya başlamış. Ha demiş kızlar siz Fatma Karabıyık’tan bahsediyorsunuz.

Yine değerli şair İbrahim Tenekeci ile sohbet ederken ismimi uzun uzun telaffuz edişinin arkasından, İbrahim Bey yormayın kendinizi artık sadece Barbarosoğlu diyebilirsiniz dedim. İbrahim Tenekeci birkaç defa tekrarladı. Alışmak kolay olmayacak dedi.

İsimler önemli mi? Benim için önemli değil. Bunca yıl üç metre uzunluğunda bir isim ile dolaşmış biri için hiç inandırıcı görünmüyor değil mi?

Bu yazıyı gazeteye gönderdikten sonra editör arkadaşlardan köşedeki K.yı kaldırmalarını isteyeceğim.

İslam kültüründe kızlar ve oğullar babalarına nispet ile anılırlar. Bu ebedi bir nispettir. Değişmeyecek olan bir nispettir.

Yıllardır yazdıklarımdan tek bir satır okumadıkları halde ismime bakıp beni feminist bulan genç arkadaşlar; tek bir kitabımı okumadığı halde ismimi pek erkeksi bulanlar... Ne yazdığım konusunda hiçbir fikri olmadığı halde " o nedir öyle ben evlendim de ben evlendim vurgusu yapan soyadı" diyenler,büyük ihtimal bu yazıyı okumayacaktır.

Ama 1995’ten bu yana ilgisini, şefkatini (evet okuyucularım çok şefkatli) esirgemeyen okuyucularım için babamın soyadından vazgeçmediğimin altını çizerek yazıyorum bu yazıyı. Kızım istemeseydi böyle bir değişikliğe gitmezdim büyük ihtimal. Ne eşim ne oğlum ufacık bir imada bulunmadı.

Son tahlilde isimlerin ne önemi var. La edri diyen bir kültürden geliyoruz neticede.

Yani yazarınız artık sadece Fatma Barbarosoğlu.


Fatma BARBAROSOĞLU / YENİ ŞAFAK