19 Mayıs 2012 11:07 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:40

HANGİ USTA YAZAR MEHMET ALİ BİRAND'A 'ZEVZEK' DEDİ?

Fenerbahçe-Galatasaray maçından sonra yaşananları yorumlayan duayen yazar, Mehmet Ali Birand'a isim vermeden fena çaktı.

Ayıp olan olmayan!

Hiç sevmediğimiz bir laftır: “Bizim işimiz ayıbı yazmaktır!”
“Gazetecilik” denilen işin temel kuralı buymuş!!!
Ayıbı yazmak...
Ya ayıp olmayanı kim yazacak?
Elbette ayıbı yazacaksın ama, lakin yazacak ayıp olmayan başka bir şey yok mu?
Duymadın mı, görmedin mi?

* * *
Kadıköy’deki son Fenerbahçe-Galatasaray maçını gördünüz, ayıp!
Yalnız sis yavaş yavaş dağılmaya başladı, göz gözü görüyor.
Evet, olay Fenerbahçe’nin sahasında ama, tümüyle Fener seyircisini suçlamak haksızlık...
Beş yüz, altı yüz saldırgan, her an olay bekleyen tedirgin polis de aşırı güç kullanınca...
Tabii bir de bunlara, maç tahmini yaparken “Kanlı mı olacak, kansız mı?” diye başlık atan zevzekler!
Neyse olanlar oldu...

* * *
Ya üç gün sonra Ankara’da olanlar...
Fenerbahçe, Türkiye kupası için Bursa ile oynuyor.
Seyrettikçe “şimdiye kadar nerelerdeydiniz” diyesimiz geliyor.
Hele Alex, hâlâ Alex!
Futbol ayak oyunuysa, Alex, bu oyunun alasını biliyor, üstelik bazıları gibi içten pazarlıklı değil!

* * *
Maç bitiyor, Fenerbahçe 4-0 galip, hakemin düdüğüyle birlikte Bursa futbolcuları sahanın ortasında Sarı Lacivertli meslektaşlarına sarılıyor, kutluyor...
Bursalı seyirciler oturdukları tribünden alkışlamaya başlıyor, Fenerbahçeli futbolcular koşup tribünün önüne gidiyor, alkışlayarak teşekkür ediyor.
Ertesi günü gazetelere bakın, bu davranış ya satırların arasında ya da resim altlarında iki satır, kaybolmuş...

* * *
Elbette gazeteler, televizyonlar “ayıbı” görecekler, büyültecekler, buna bir itiraz yok!
Ya üç gün sonra Ankara’daki olay!
Ayıp olmayana gösterilmeyen ilgi...
Ayıp oluyor, ayıp!
Ayıp olanı görelim ama, ayıp olmayanı da neredeyse saklayacak gibi de değerlendirmeyelim.

* * *
Bir gümrük kapısına toptan el çektirilmiştir. Bir memur dışında, o pis işlere, ayıp işlere karışmamıştır.
Teftiş kurulu başkanı, bakana çıkar durumu arz eder, bakan “olur” der.
Yaşlı ve kıdemli kurul başkanı, elinde evrakla makam odasından çıkarken, sanki ayakları geri geri gitmektedir.
Bakan, merak edip sorar:
“-Bir şey mi söyleyeceksiniz?”
“-Bir hususu arz etmek isterim!”
“-Buyrun söyleyin.”
Ak saçlarında otuz yılın deneyimini taşıyan memur arz eder:
“-Sayın bakanım, bu devlet sadece ceza mı dağıtır? Görevini yapan, dürüst memuruna, bir aferini bile çok mu görür? Hepsi çalmış, rüşvet yemiş, bu adam direnmiş, kuru bir teşekkürü bile hak etmedi mi?”

* * *
Bursalı oyuncu ve seyircilerin yaptıkları sanki olmamış gibi!
Sonra da ahkâm kesmek:
“Böyle oldukça, biz bu şiddeti durduramayız!”
Sanki durdurmaya niyetlisin de...

Hasan PULUR / MİLLİYET