06 Şub 2015 11:25 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:01

Hangi ünlü sanatçının kızı Kılıçdaroğlu'nun danışmanı oldu? O isim ilk kez Medyaradar'a konuştu!

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun çiçeği burnunda genç ve başarılı yeni danışmanı bir sanatçının kızı. İşte o isim ilk kez Medyaradar'ın usta röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e konuştu. Bakın o isim kim ve hangi çarpıcı açıklamalarda bulundu!

“Seninle bir dakika mutlandırıyor beni” diyordu; güzel sesli annesi bir şarkısında. “Ben de onunla 60 dakika”da mutlandım, desem yeridir. Güzel, başarılı ve çok genç bir kadın o. İnsan onunla konuşunca inanın tebessüm ediyor. Zaten ismi de ona çok yakışmış, Tebessüm!

Bugün sizlere medya dünyasından ya da sanat dünyasından birini değil ama çok yetenekli bir genç kadını tanıştıracağım. Tebessüm Koçakcı. Yani bayan yetenek!!! Kendisi ünlü ses sanatçısı Semiha Yankı’nın kızı. Kısa bir süre öncede CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun halkla ilişkilerden sorumlu danışmanı oldu. Sanırım bugün bunu ilk kez benden öğreneceksiniz. İnanın onunla geçirdiğim bir saatten çok keyif aldım. İşini çok seviyor, CHP’ye de sevdalı, Atatürkçü. Yeteneği, çalışmaları ile biranda gözbebeği olmuş herkesin. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da onu manevi kızı gibi seviyor.

Annesi Semiha Yankı’ya da röportaj içerisinde sordum Tebessüm’ü ve CHP içindeki bu yeni görevini, kızı ile gurur duyuyor. “Zaten ben de kendimi bildim bileli CHP’den başka partiye oy vermedim” diyor. Onu yani Tebessüm’ü burada aslında daha çok anlatabilirim size, hayli özellikleri var ama bence röportajı okuyunca çok daha iyi tanıyacaksınız, o yüzden sözü yine çok uzatmadan, sizlere güneşli güzel günler dileyerek aradan sıyrılıyorum. Dilerim sizi tebessüm ettiren bir röportaja imza atmışımdır yine. Sevgiyle kalın…

RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev
Mail: [email protected]


Tebessüm… Ülkece unuttuk biz galiba bunu… Ne güzel isim bu Tebessüm. Kim takmış?
Tebessüm: (Gülümsüyor) Benden yaşça biraz büyük kuzenim var. Annem çok düşkünmüş ona, o kuzenimin de bir okul arkadaşı varmış, Tebessüm. Muhtemelen bir çocukluk aşkı. Kuzenim gelip gidip anneme “çocuğunun adı Tebessüm olsun” diyormuş, bizimkilerin de çok hoşuna gitmiş, böylece ismim Tebessüm olmuş… Biraz olsun tebessüm ettirebiliyorsam ne mutlu bana…
Bazı kişiler isminin özelliklerini taşırlar bence sen de taşıyorsun, insan seninle konuşunca tatlı tatlı tebessüm edebiliyor, sahiden…
Tebessüm: Çok teşekkür ederim. Gerçekten çok gülen, mutlu olmayı bilen pozitif biriyimdir.



“ANNEM HİÇBİR ZAMAN BAŞKALARI GİBİ EĞİLİP BÜKÜLMEDİ”
Az önce annem dedin, hemen aklıma “Seninle bir dakika” isimli güzel şarkı geldi. Aslında seni değil ama anneni tüm Türkiye tanıyor… Ünlü ses sanatçısı Semiha Yankı’nın kızısın… Büyük işler yapıyorsun buna rağmen ön planda değilsin, ama sanırım bundan sonra ismini çok sık duyacağız… Bugün bu röportajda da herkes başarılı ve güzel bir kadını tanıyacak, biraz kendini anlatır mısın?
Tebessüm: Semiha Yankı’yı ben sanatçı kimliğinin dışında anne olarak biraz anlatayım. Muhteşem bir kadın, muhteşem bir anne. Hani derler ya adam gibi adam, o da kadın gibi kadın, anne gibi anne… Bana en büyük örnek olduğu özellikleri Atatürkçü ve Cumhuriyet kadını olması. Çok korkusuz bir kadın, ne olursa olsun düşündüğünü dile getirir. Eğilip bükülmez, doğru olduğuna inandığı değerler için sonuna dek mücadele eder, savaş verir. Sosyal medyada dahi ne düşünüyorsa yazar hem de iş kaybı vs. düşünmeden. Savunduğunun arkasında durur ve ben onunla gurur duyuyorum.
Annen ünlü bir sanatçı, sen bunları anlatırken aklıma son günlerde sanatçıların duruşları geldi. Yavuz Bingöl, Tamer Karadağlı gibi isimler ve açıklamaları, ya da diğerleri… İçinden geçtiğimiz şu dönemde neredeyse hemen her sanatçı AK Saray’a koşarken siz 6 oka gittiniz neden?
Tebessüm: Nedeni çok açık: Ben Atatürkçü bir insanım. Cumhuriyet Halk Partisi de Atatürk’ün partisi. Onun dışında Kılıçdaroğlu, gerçekten çok düzgün bir insan, çok dürüst. Onun bilgisi, kültürü, hayata ve toplumlara bakışı inanın tüm gençleri etkileyebilecek türde… Kaldı ki CHP’deki tüm başkan yardımcılarımız vekillerimiz çok eğitimli, kendini iyi yetiştirmiş, her biri entelektüel, okuyan ve sürekli günden güne kendini geliştiren insanlar. Partinin geneline şöyle bir baktığınızda il başkanları olsun, belediye başkanları olsun hepsi vasıflı, üniversite mezunu insanlar. Üniversite mezunu olmayanlar da hayat okulundan çok iyi geçmiş insanlar. Hepsi kendi alanında bir bilge kişilik, içlerine girince bunu daha iyi anlayabiliyor kişi…
“GEZİ PARKI’NDA DİRENDİM”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanlığını yapmaya başladın. Nasıl geldi teklif, nasıl keşfedildin?
Bir anda oldu aslında. Annem zaten kendisini çok eskiden tanısa da ben hiç tanışma fırsatı bulmamıştım ama kendisini sıkı takip edenlerden biriydim. Gezi Parkı’nda direndikten sonra bir şeyler yapmalıyım diye düşünmeye başlamıştım.
“ÇAPULCULUĞUMLA GURUR DUYUYORUM”
Çapulcusun yani?
Evet, sonuna dek!
Rahatsız olmuyor musun bu ifadeden?
Cevap: Hayır olmuyorum. Çok da seviyorum, hatta gurur duyuyorum.
“GENEL BAŞKANI’MI İLK GÖRDÜĞÜM GÜN HAYRAN OLDUM”
Gezi Parkı’nda direndikten sonra bir şeyler yapmalıyım dedin kendi kendine, orada kalmıştık! Sonra ne yaptın?
Tebessüm: Taşın altına elimizi koymalıyız diye düşündüm. Çünkü örgütlenme olarak biraz zayıfız, özellikle gençler olarak. Adı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Örgütü. Ne yapsam, nasıl etsem diye düşünürken CHP İl Başkanlığı’na gittim, o zaman Oğuz Kaan Salıcı il başkanıydı. Orada gönüllü olarak partiye destek vermeye başladım. Sonra kimsesiz çocuklara yönelik çok güzel bir proje yaptık, bunu grup başkanvekilimiz Akif Hamzaçebi’ye sunduk, o da Sayın Kılıçdaroğlu’na iletmiş. Bizimle görüşmek istedi. Görüştüğümüzde ben zaten genel başkanımıza hayran oldum.
“GERÇEK BİR LİDER TANIDIM”
Neden, hangi özelliklerine?
Televizyonda göründüğünün aksine çok farklı bir insan. Beyaz cam demek ki insanları bazen yanıltabiliyor. Bazen ünlü sanatçılar kameraların kendilerini 5-6 kilo fazla gösterdiğini söylüyor ya bu da ona benziyor. Televizyonlar bazen insanları olduğu gibi yansıtmıyor. Televizyonda doğal olarak hep siyaset konuştuğu için ben kendisinin nasıl biri olduğunu bilemezdim ama sonra tanıyınca o genel kültür bilgisi, sürekli okuması, insanlara, yurttaşlara yaklaşımıyla şahaneydi. Onda gerçekten bir liderlik gördüm, bir lider tanıdım.
Danışmanlık teklifi nasıl geldi peki?
Parti için durmaksızın gönüllü gece gündüz çalışıyordum zaten. Çalışıyorsun bir vasfın, unvanın olmalı dedi. Bana ve alanıma da uygun olan halkla ilişkiler danışmanlığına getirildim.



“HALKTAN KOPUK DEĞİLİZ, HALKIN TAA KENDİSİYİZ”
İşin çok zor, şimdiden kolay gelsin diyeyim çünkü CHP’ye yönelik eleştirilerin en başında halka çok da dokunmaması ya da halktan kopuk olması gösteriliyor…
Ben buna asla katılmıyorum. Adı üzerinde halk partisi. Onlar sadece kuru ve içi boş, altı çok dolu olmayan eleştiriden ibaret. Biz halkın ta kendisiyiz.
“BAZI HİZMETLERİN REKLAMI DEĞİL, GİZLİLİĞİ MAKBULDÜR”
CHP sahiden halka dokunabiliyor mu?
Bakın minicik bir örnek vereceğim size. Biz yaklaşık iki ay önce genel başkanım ile Tuzla’ya gittik. Orada bir eve girdik, evdeki çocuğa tekerlekli sandalye verdik yanımızda bir tane basın mensubu yoktu. O gün onlarca kişiye yardım ettik ama bunu basın yolu ile insanların gözüne sokmadık. O gün bir evden çıkıp bir diğerine girdik sürekli, bir teyze çağırdı bizi ısrarla evini görmemizi istedi. “Gelin ne olur evimin halini bir görün” dedi. Eve gittik harabe, içinde neredeyse eşya yok, genel başkanım “ilgilenir misin bu evle” dedi bana. Evi şimdi gidip görün saray gibi, biz işte bunları PR olarak görmüyoruz, basına vermiyoruz. Yaptığımız hiçbir şeyi reklam aracı olarak kullanmıyoruz. Nasıl ibadetin gizlisi makbulse, yardımların da gizlisi makbuldür. İnsanları başka insanlara mahcup ederek yardım yapılmaz ya da dilenci muamelesi yaparak.



“AK PARTİ SAMİMİ VE SAHİCİ DEĞİL”
AK Parti, reklam anlamında sanırım çok başarılı. Yapılan en küçük hizmet bile devasa büyütülüyor gözde, öyle değil mi?
Onlar sahte yapıyorlar, samimi, sahici değiller. Biz gönülden yapıyoruz hizmetleri. Göze sokmaya gerek yok. Keza kömür ve makarnaların seçim dönemlerinde halkımıza nasıl dağıtıldığını şaşkınlıkla izliyorduk.
Kadının yaşı sorulmaz derler, ama ben merak ettim…
30’a geldik.
“AKLIM VE VİCDANIMLA DANIŞMANLIK YAPIYORUM”
Çok gençsin. Halk ilişkiler danışmanlığı gibi zor bir görevi omuzlamışsın. Ana muhalefet gibi zor bir partinin liderine danışman oldun… Peki, senin yaşında biri halkı ne kadar tanıyabilir ki, yanlışsam düzelt?
Kendimi ne kadar tanıyorsam o kadar diyeyim. Bu iş yaş değil, gönül işi, vicdan işi. Yaşa değil başa bakacaksın demiş atalarımız, görüp geçirmek de önemli. Gittiğim bir evde sorunları görebiliyorsam, sokağı iyi analiz edebiliyorsam zaten bu işi yapabilirim. İlla 50-60’ı devirmeye gerek yok. O zaman da çok yaşlısın bu iş için derdin kesin. Vicdanlıyım, iyiyim, insanların da iyiliğini istiyorum, halk insanı olmakta böyle bir şey. (Gülüyor)
Mesela Mardin’deki, Bingöl’deki, Bitlis’teki bir köylünün nasıl ve ne gibi sorunlar yaşayabileceğini görüp de genel başkanına bu konuda şöyle yapalım diyebilir misin ya da ayrıntılı bir rapor sunabilir misin, şu yolu izlemeliyiz şeklinde?
Elbette. Aklımın ve vicdanımın yettiği ölçüde. 30 yaşında ve mega kentte yaşıyor diye bir genç sadece markaları bilmez, Muş’u da bilir, Sivas’ın ötesini de. Biraz merakı varsa biraz okuyorsa, biraz da toplumsal gerçekliklerin farkındaysa. Halkı için dertleniyorsa. Bizler ülke için ne yapabiliriz diye taşın altına elini koyan ve bizden sonrakilerin, çocuklarımızın geleceği için mücadele veren gençliğiz.
Hiç Doğu ve Güneydoğu’ya gidiyor musun?
Elbette, mesela Diyarbakır’a gittik kısa bir süre önce genel başkanımla. Çok da verimli bir ziyaret oldu. Orada STK’ları dinledik, aralarından bir arkadaş dedi ki, “ Diyarbakır’da çocuk parkı yok, çocukların enerjilerini atabileceği parklara ihtiyaçları var” dediler. Mesela 3 saatlik toplantıda 10 saniyelik geçen bir diyalogdu o ama ben park sıkıntısını hemen ajandama not aldım. Şimdi Diyarbakır’a nasıl çocuk parkı yapabiliriz, onun peşindeyim. Ben işimi beklentisiz yapıyorum, severek…



“KILIÇDAROĞLU’NUN TARİFİ YOK”
Sayın Kılıçdaroğlu’nu bana birkaç cümle ile özetle dersem, neler söylersin?
Ben onu tarif edemem inan. Çünkü muhteşem bir insan, tarifi imkânsız… Bir kez çok iyi niyetli, partiye ve toplumlara gönül vermiş, beklentisiz, çıkarsız, tam bir halk adamı, hizmet adamı. Derdi cebini milyonlarla doldurmak değil, sadece ülkesi ve ülkesinin geleceği…
“BEN DE ANNEM DE KORKUSUZ İNSANLARIZ”
Moda deyimle taraf olan bertaraf oluyor son yıllarda. Mesela annen bir sanatçı, ana muhalefete bu kadar yakın olman onu ürkütüyor mu?
Biz de öyle şeyler olmaz. Duyduğu zaman ağladı, hem de sevinçten. Bizler korkusuz insanlarız, neden korkalım ki? Bizi öldürecek halleri yok ya. En fazla insanlar ya işlerinden oluyor ya da kariyerlerinden haa canlarından olanlar da var tabii, Gezi Parkı’ndaki gençlerimiz gibi.
“YURT DIŞI İLE ÇALIŞMAK EN BÜYÜK ŞANSIM”
Sen danışmanlık dışında ne iş yapıyorsun, işlerinde herhangi bir bozulma oldu mu?
Ben reklam işi yapıyorum, bana öyle bir zarar vermediler, ayrıca veremezler de çünkü ben yurt dışı ile çalışıyorum.
Ne güzel şanslısın?
Her insanın savunduğunun arkasında durması gerektiğini düşünüyorum, her şeye ve herkese rağmen.



“SESİM HİÇ ANNEME BENZEMEMİŞ”
Annende Allah vergisi muhteşem bir ses var peki senin sesinde de bir Semiha Yankı’lık var mı, iyi misin ses anlamında da?
(Gülüyor) Hayır kesinlikle bu konuda hiç iddialı değilim.
“Seninle bir dakika” yıllardır dillerden düşmez. En sevdiğin şarkısı bu mu annenin?
Hayır, en sevmediğim diyebiliriz, çünkü artık dinleye dinleye yılgınlık geldi. Çok daha güzel şarkıları var sevdiğim hem de onlarca.
“DİZİ VE REKLAM TEKLİFLERİ ÇOK ALIYORUM”
Sanatçı kızı olunca insan sanata ilgi duyar, senin hiç öyle heyecanların oldu mu?
Yok, ne televizyon önü ne televizyon arkası gibi bir hevesim olmadı. Ama sinemaya hep ilgi duydum. Bana dizi ve reklam teklifleri çok geldi ama hiçbirini kabul etmedim.
Yani annesine iliştirilmiş bir kişi değilim diyorsun?
Annemle gurur duyuyorum. Ama ön planda olmak hiç istemedim.
Annenle ilişkilerin nasıl, mesela onunla bir dakika nasıl geçer?
Annem çok hareketli, pozitif bir kadındır. Çok keyifli ve kaliteli vakit geçiririz, bize her zaman çok yoğun dahi olsa vakit ayırmıştır. O bana göre daha çılgın, ben daha sakinimdir.
“BEN DE ONUNLA SOKAĞA ÇIKARIM”
Yine siyasete gireyim ben. İç güvenlik yasası son günlerin en tartışılır gündem maddelerinden biri haline geldi. Sayın Kılıçdaroğlu’nun da bir sokak açıklaması oldu. Gençler sokağa çıkarsa en önde ben de yürürüm dedi, sen de olur musun öyle bir durumda yanında?
Kesinlikle, sonuna kadar onunlayım ve sonuna kadar yürürüm.
“SOKAK BAZEN KESİN ÇÖZÜMDÜR”
Sokak çözüm mü?
Sokak elbette çözüm. Gezi olaylarının başlangıcı da böyle oldu. Bir patlamaydı o, bir isyandı. İnsanlar özgürlükleri için sokağa çıktı. Artık insanların özeline giriliyordu. Hükümete “artık yeter” demek istedi milyonlar. Orada sadece CHP’liler yoktu. MHP’li de vardı HDP’li de, sağcı da solcu da. İşin en önemli kısmını söyleyeyim; AK Parti’ye oy vermiş, gönül vermiş ama artık iktidarın bu güç şımarıklığından illallah etmiş insanlar da sokaktaydı, Gezi farklı düşünceleri buluşturdu.
“YASAKÇI ZİHNİYETE KARŞI GEZİCİ OLDUM”
Sen hangi kaygı ile Gezi’ye çıktın?
Her şeye yasak gelince, kadınlar kürtaj olamaz, sezaryen olamaz, şunu bunu giyemez vs. O kadar çok neden vardı ki. Mesela ben 4+4+4’e de çok karşıydım. Düşündüğüm ve savunduğum eğitim sistemi bu değil. Benim 2,5 yaşında bir oğlum var ve ben onun 5,5 yaşında okula gitmesini istemiyorum. Bu doğru değil.
Eğitim durumun ne?
Ben liseyi Ankara’da bitirdim. Üniversiteyi İstanbul’da okuldum, alanım reklamcılıktı. Benim ailemin büyük bir kısmı sinemacı. Eniştem oyuncu İrfan Atasoy. Durum böyle olunca sinema işlerine ilgi duydum ama oyuncu olarak değil, daha çok işin mutfağında mesela yönetmenlik, senaristlik gibi.
Önümüzde ülke kaderini değiştirecek ya da hiç değiştirmeyecek tekrar AK Parti’nin tek başına iktidar olabileceği bir genel seçim var. Sonuç şaşırtır mı bizi, ne bekliyorsun?
Allah korusun diyeyim o tek başına iktidarlık konusunda.



“KOLTUK DEĞİL, PARTİ SEVDALISIYIM”
Seni de milletvekili adayı olarak görebilecek miyiz ya da Meclis’te.
Hayır göremeyeceksiniz. Ben partiye gönül verdim, gönüllü parti çalışanıyım. Ben o siyasetçilerime destek için varım. Siyasi bir beklentim asla yok, olmayacak da.
Bazen danışmanlar sayesinde liderler vezir de olabiliyor rezil de… Zaman zaman Kemal Kılıçdaroğlu’nu da taca düşüren olaylar oluyor. Geçen günlerde de yaşadık zira bunu. Kırkharamiler meselesi. Erdoğan’ın Somali ziyaretinde hediye ettiği bir kitabın ‘Ali Baba ve 40 Haramiler‘le değiştirilmiş photoshoplu görselini gerçek sandı. Bu kritik hatalar nasıl yapılabilir?
Yapılmaması gerekiyor tabii. Ama elbet bir açıklaması vardır, ben halkla ilişkilerden sorumluyum şimdi bu sorunun yanıtını size verebilecek yetkide değilim.
Peki, CHP’de bir güvenlik zafiyeti var mı? Zira son günlerde Kılıçdaroğlu yumruklu saldırıya da uğradı, ayakkabılı saldırıya da…
Güvenlik zafiyeti yok. Sadece benim genel başkanım halkın çok içinde, ona ulaşmak kolay. Başkaları gibi öyle dünyanın en kalabalık koruma ordusu ile gezmiyor. Ayrıca zafiyet arıyorsanız geçtiğimiz günlerde yaşanan olayı bir irdeleyin bence. Zira Başbakanlığa kadar giren ve gazeteci olduğunu iddia eden biri Arınç’a “Gülen öldü mü” diye bir soru yöneltti. Sonra o kişinin gazeteci olup olmadığı tartışıldı, içeri nasıl girdiği merak konusu oldu. Başbakanlık binasından bahsediyoruz ve çok yoğun bir güvenlik duvarından…
“BİZDE DİKTATÖRLÜK YOK”
CHP’deki bu çok seslilik yani her kafadan ses çıkma olayı ne Allah aşkına?
Parti içi demokrasi diyelim. Bizde diktatörlük yok, herkes fikirlerini çok açık dile getirebiliyor. Bizim partimizde birilerinin talimatı ile sadece parmak kaldıran indiren vekillerimiz yok. Herkes çok eğitimli, yeri geliyor kendi partilerini de eleştirebiliyorlar, keşke diğer partilerde de bu olabilse.
Kılıçdaroğlu, o koltukta kalmalı mı?
Kesinlikle kalmalı. Başka hiçbir alternatifi yok. Partiyi de topladı zaten.
“İKTİDAR OLACAĞIZ OLAMAZSAK SUÇLU BİRAZ DA BASIN OLUR”
İktidar olmak CHP için bir hayal mi?
Bence bu seçimlerde olacağız. Eğer olamazsak da biraz suçu kendinizde yani medyada arayın. Biz kendimizi anlatamıyoruz, o şansı medya vermiyor. Sürekli sansür ve boykot yiyoruz, mitinglerimizi bile doğru düzgün yayınlamıyorlar. Kendimizi ifade edemiyoruz. Eşitlik yok, basın ilkeleri hiçe sayılıyor…
“MEDYA CHP’YE SANSÜR UYGULUYOR”
Türk medyasının durumunu da sormak farz oldu o halde?
Medyanın durumunu o korkak sanatçılarımızın durumuna benzetiyorum ben (Gülüyor) Dik duran, doğruları söyleyebilen, yazan çok az gazeteci kaldı.
“MEDYANIN DURUMU KORKAK SANATÇILARA BENZİYOR”
Erdoğan, her gazeteciye konuşmuyor. Belli gazetecilerle ekrana çıkıyor, belli soruları alıyor. Kılıçdaroğlu neden öyle yapmıyor?
Çünkü korkacak bir şeyi yok. Her soruya verebileceği bir cevap var. Adam dürüst. Ben gece 2’de kendisine yazdığım bir maile cevap verdiğini biliyorum. Biz Diyarbakır’a gittiğimizde yolda bir kitabı bitirdiğini bilirim. Bu özelliklerini inanılmaz seviyorum.
“ERDOĞAN’IN EYLEMLERİ YAŞAM TARZIMA UYGUN DEĞİL”
Kılıçdaroğlu ile Erdoğan’ı karşılaştırdığında arada nasıl farklar görüyorsun?
İnanılmaz bir uçurum var. Genel başkanımızın duruşu kültürü, sükûneti ve insanlara yaklaşımı bambaşka. Şimdi ben CHP’liyim ne dersem diyeyim taraflı olur en iyisi bu yorumu başkaları yapsın. Zaten Erdoğan’ı birebir tanımıyorum ama onunla ilgili çok olumlu sözler zaten duyamazsınız benden, yaptıkları ve uyguladıkları benim yaşam tarzım dışımda. Sadece saygı duyuyorum.
“HANGİ DİKTATÖRDEN BAHSEDİYORSUNUZ”
Muharrem İnce partinin başına gelseydi sence CHP için nasıl olurdu, yeni bir rüzgâr eser miydi acaba, mesela Kılıçdaroğlu’na diktatör demesini hiç unutamıyorum?
Benim genel başkanım diktatör olsa sizce şu an Muharrem İnce bunu söyleyebilir hatta partide hala siyaset yapıyor olabilir miydi? Kendisi şu anda Sayın Kılıçdaroğlu’na destek veriyor. Bana bir tek örnek verebilirler mi diktatör olduğuna dair. Diktatör olsa ön seçim yapar mıydı? İlla diktatör arıyorsanız çevrenize şöyle dikkatle bir bakın, meydanlarda esip gürleyen birini göreceksiniz ama bu isim benim genel başkanım değil.
“SANATÇILAR İKTİDARI SEVMİYOR, ROL YAPIYORLAR”
Türkiye’de sanatın gidişatını nasıl buluyorsun?
O da sanki bir nevi siyasetle bütünleşti son dönemlerde. Daha cumhuriyetçi ve sosyal demokrat bir partinin çatısı altında sanat yapmak daha kolay olurdu eminim ki! Bazıları aslında iktidara yakın olmasa da, görüşlerini benimsemese de daha fazla iş almak ve yahut mevcut işlerini korumak için farklı roller sergilemeye başladı. Mesela Yavuz Bingöl adına biz çok üzüldük. Esasında kendisinin de o görüşte olmadığını biliyoruz. Korkutulmuş da olabilir. Mesela Gezi olaylarında birçok sanatçı önce destek verdi ardından söylem değiştirdiler. İşte bunlar hep güvercin tedirginliği!
“SANATÇILARDA GÜVERCİN TEDİRGİNLİĞİ VAR”
Sorması ayıp bir genel başkan danışmanı iyi maaş alır mı ya da nedir maaş durumu?
(Şaşırıyor) Danışmanlar maaş mı alır? Ben gönül verdim bu işe, sonuna dek partim için gönüllü çalışıyorum, böyle bir beklentim yok. Gönülden genel başkanı ve partimi destekliyorum.
Vekillerle aran nasıl, mesela en çok hangilerini seversin?
Grup başkanvekilim Akif Hamzaçebi, Genel Sekreterimiz Gürsel Tekin, Genel Başkan Yardımcımız Sezgin Tanrıkulu gibi birçok ismi çok seviyorum.

“TÜM AİLEM CHP’Lİ”
Semiha Hanım da CHP’ye üye mi?
Tabii ki üye. Bizde herkes partiye üye zaten…
“EN BÜYÜK SORUN EĞİTİM”
Türkiye’nin en büyük sorunu ne sence?
Bence en büyük sorun eğitim. Yapboza dönen bir eğitim sistemimiz var. Sanki bu iktidar insanlar eğitimli olmasın, eğitimsizlesin, bilinçlenmesin diye uğraşıyor.
Projelerin neler?
Ben halkla ilişkiler danışmanıyım ama sosyal projeler de yapmayı çok seviyorum.

Bu ilk röportajındı ve bana verdin sana bunun için sonsuz teşekkür ediyorum. Ve şimdi senin bu yeni görevinle ilgili annene birkaç soru sormak istiyorum. Semiha Hanım, öncelikle hayırlı olsun kızınızın yeni görevi sizi tebessüm ettirdi mi?
Semiha Yankı: Ben 57 yaşında bir kadınım, CHP’den başka hiçbir partiye oy vermedim. Son derece Atatürk duruşlu, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir annenin başka türlü bir kızının olması zaten mümkün değildi. Tebessüm kendi başına bir birey aklı çok başında, çok iyi yerlere geleceğine inanıyorum ve ben onunla gurur duyuyorum.
SEMİHA YANKI: “AK PARTİLİ DEĞİLİM, BÖYLE BİR PARTİYİ İSTEMİYORUM”
Sanatçılar fikirlerini böyle açık dile getirmekten korkar oldu, sizi çok cesur buldum!
Semiha Yankı: Korkular yıkılmak, yasaklar delinmek için yapılmış, ben hayatım boyunca kimseden korkmadım. Ne yani AK Parti’li değilim diye beni mi öldürecekler? Değilim istemiyorum da böyle bir partiyi. Onlar tarafından yönetilmek de istemiyorum.
Aman Semiha Hanım dikkat, işleriniz sekteye uğrayacak bu sözler yüzünden. Benim röportaj buna sebep olursa üzülürüm!
Semiha Yankı: Kimin umurunda? Beni sahneye çıkarmayıp da ne yapacaklar, bana iş vermeyip de ne yapacaklar? Sahneye çıkamazsam, şarkımı söyleyemezsem başka iş yaparım. Onuruyla simit satan çok sokakta, aç mezarı da yok bu ülkede.