HANGİ ÜNLÜ MANKEN VE OYUNCU VATAN'A KÖŞE YAZARI OLDU? (MEDYARADAR- ÖZEL)
Sansasyonel yaşamıyla dikkat çeken ünlü manken ve oyuncu Vatan Gazetesi'nde köşe yazmaya başladı..
Ünlü manken ve oyuncu Tuba Ünsal köşe yazarı oldu.. Bir süre önce Murat Plevneli’den boşanan Ünsal, gazeteci Mirgün Cabas ile aşk yaşamaya başlamıştı.. Ünsal haftada bir gün Vatan gazetesi’nde köşe yazmaya başladı..
İşte Tuba Ünsal’ın ilk yazısı :
‘Yazmak ciddi iştir; hepinizin yaptığı gibi eşşekçe yapılmaz’
Yazmak ciddi bir iştir, öyle hepinizin yaptığı gibi eşşekçe yapılmaz” bu cümle benim en kıymetlim Vizontele Tuuba’nın başlangıç cümlesidir. Ankara’da bir öğretmen öğrencilerine böyle ayar verir. Fakat es geçtiği bir şey vardır ki, o dönem yazamadığını iddia ettiği öğrencisi Yılmaz, yıllar sonra döneminin en çok izlenen filmiyle hocasına cevap verecektir... Yazı yazmak söz konusu olduğunda hep bu cümle aklıma gelir. Evet, yazı yazmak ciddi bir iştir emek vermek, düşünmek, araştırmak ve sanırım en önemlisi de başka bir dil biçimiyle anlatım tarzı gerektirir. Sanırım ona sahip yazarlarımız bakkala gidip ekmek almalarını anlatsalar bile, biz onları Bond filmi heyecanıyla okuyoruz... Yazmak aslında bir nevi içsel kusma eylemi. İyi yapıldığı zaman yapanına boşalma duygusu yaşatır. Evet, her anlamda bir boşalma eylemidir bu. “Benim Tatlı Komposto Günlüğüm“ de bir nevi yaşadığım o sancılı süreci kağıda dökerek rahatlama isteğimden yola çıkarak oluştu. Hamileydim ve beynim tam olarak bunu algılamış değildi. Bir ben vardım benden içeri ya da ben yoktum, yeni bir kız vardı. Ya da hiç birimiz yoktuk sadece ortada kocaman bir göbek vardı. Göbeğimi ve içimdekini atlatıp gezmek tozmak, en pisinden sokak gıdası tüketmek, ayran yerine tekila shut yapmak istiyordum. İçimdeki zıpır kız, zıp zıp zıplıyordu. İnsanoğlu kabuklu bir varlıktır. İşte ben o kabuktan sıyrılıp en “naturella bella“ halimle yazmaya başladım. Bir yandan da içimdeki kromsu ünlüyle dalga geçtim. Ünlümsü Tuba’dan ana Tuba’ya kadar yaşadığım yolculuğu bir çırpıda anlattım. Kendimle dalga geçerken bir yandan da çevremle eğlendim. İlişkimi sorguladım, yapabileceklerimi keşfettim ve bu süreç bittiğinde, içinde en özelimi açtığım balya gibi bir kitap çıktı. O kalıp kalıp insan eleştiren eleştirmenler “Önce okuyun sonra karar verin“ dediler. Ben de durduğum köşemden öylece mutlu mutlu seyrettim. İtiraf edeyim ilk yazmaya başladığımda kitabımı çakma bir isimle yazmayı bile düşünmüştüm. (bknz. “Tuba Durmaz”, “Duran Yazmaz, “Durduk Durmaz”, “Ayşe Tuğbaz” gibi isimler...)
Böylece insanlar belki önce okur sonra hüküm giydirirler diye düşündüm. Şimdi eleştirileri keyifle izleyip takdir görmenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum. :) Ve artık bunları sadece köşemden izlemiyorum. Artık bu sayede bu gazetede köşem var. Buradan yazıyor olacağım. Hadi bakalım hayırlısı... Allah utandırmasın... Amin.
Kızımın anası anamın kızıyım
Yazmaya başladığım ilk günün Anneler Günü olması şahane bir tesadüf oldu bana... Çünkü artık, totosu bile küçük danayım. Küçük sıpam Sare’yle ilgi çok konuşmayı sevmiyorum. İnsanlara tuhaf gelebilir bu durum çünkü çevredeki çoğu anne modeli bunun tam tersi.
Çocuklarını anlatmayı pek sevip sanki Amazonları geçmiş, Çin Seddi’ni inşa edip Çin İmparatorluğu’nu dünyaya getirmiş edalarıyla bu durumu pek bir dışa vurumcu halde bangır bangır bangırdatırlar.
Hayatlarının başyapıtlarını dünyaya getirmişlerdir ve asıl onu yaratan yüce bedene ve kişiliğe artık aşıklardır. Yani kendilerine. Onları da anlıyorum tabii. En nihayetinde hepimiz kardeşiz ve sevgi içimizde... EVET ANAYIZ hadi elele tutuşup bağıralım...
Ben hayatımın her alanında trajediyi kendimden uzak tuttum. “Drama Queen”leri bir kaşık suda boğdum ve gözümden bir damla gözyaşı akmaya ramak kala Ciguli koyup iki laf arası göbek attım. O arkadaşlar ve ben hem fikiriz ki çocuk büyük sorumluluk ve pek tatlı bir eylem. (Yalnız yaparken gerçekleştirilen eylemden bahsetmiyorum sizin içiniz fesat. Her hali bir coşku seli. Oof duygularımı bile tam yazamıyorum iyisi mi bu bölümü kısa kesiyim.) İşte bu çocuk mevzusunda en büyük sorumluluk, üzgünüm beyler sizi çok severim bilirsiniz ama annededir. Cennet de biz nadide annelerin ayağının dibindedir. Tabanı kırmızı olsa bile analar candır...
Benim kendi annemle ilişkim her zaman şahane olmadı. İlk hamile olduğumu öğrendiğimde önümdeki örnek biraz korkuttu beni. Çünkü biz annemle arkadaş olmayı hiçbir zaman beceremedik.
O “Elalem ne der“ci, ben “Koy gözüne rahvan gitsin“ci... Maalesef annem bir sevgi böceği değildi ve bizi çok sevse de bunu sunuş biçimiyle ilgili pek başarılı sayılmazdı. (Bu Anneler Günü yazısıydı değil mi? Yani annecim canım benim seni ben pek çok severim falan demem gerekiyordu. Puf! Yine olmadı sanırım.)
Üzücü haber kızlar, biz büyüdükçe annelerimizin minik birer minyatürüne dönüşüyoruz. Annenizin sevmediğiniz bütün özelliklerini alt alta yazın sonra geçin ayna karşısına ve işte siz o kağıt parçasısınız. (İtiraf ediyorum pazar pazar ağır oldu. Derin nefes alın sonra geçiyor.) İşte bu git geller arasında tek fark ettiğim yılların “trending topiği”, “Ana olunca anlarsın” söylemini onayladım.
Çevremdeki bütün zilli kızcuvaz arkadaşlarıma söylemeye başladım. “KIZLAR LAGA LUGAYA GEREK YOK, ANA OLUNCA ANLARSINIZ... HADİ BAKAYIM ÖPÜN ANANIZIN ELİNİ.”
twitter"da kim ne demiş?
pucca-ay bugün de 52 kiloyum, ne güzel yiyip yiyip hiç kilo almıyorum... (evreni kandırma denemeleri part 3)
Pucca secret yapmaya baslamış bu hafta ama nafile bir tek yazarı faydasını gördü o kitabın...
ebrusallitan-bu arada dün gece üşendim yazamadım good nite good night in kısaltılmış halidir bu şekilde de kullanılabilir. Bilmeyenlerin bilgisine...:)
Ebrucum cevap verme allasen kısaltma bilmeyen bu twitter zibidilerine. Sen ki bu ülke evladının hayatına kiviyi sokmuş insansın. Bırak dağınık kalsın bebeğim guud nayt Orrayt?
avsarhelin-koptum arkadaşım dergi resimlerini dilek yapmış ideal eşi Brad Pitt..:)
Hey dude, gelirim oraya ve o arkadaşının Hıdırellez ağacını koparırım. Bradde benim Pittide.
berilKayar-Günaydın
Bu twit aslında sizin gördüğünüz ve anladığınızın çok ötesinde aktivist mankenimizin tüm anarşist coşkusuyla yazılmıştır. Bknz GQ röportajı “Hrant Dink davasını izlerken arkaya arkaya yeşil çay içerek kendimi zor sakinleştirebildim.”
buketbaydar-Tüm halkımın sevişmeden uyumayalım parçasına eşlik etme halini görünce herkesin bu ihtarı uyguladığını düşünüyorum. Salaklık bende kalsın..:))
Yok yok o şarkıda niyet var istek var arzu var şelaleler var...
serdalgenc-buzlu votka: akciğere zarar verir, buzlu rakı: karaciğere zarar verir, buzlu viski: kalbe zarar verir, özet: buz sağlığa zararlıdır.
Serdalcım doğru yoldasın içelim güzelleşelim...
aycasenbaskan-netten bilgi, osuruktan fırtınaya benziyor. kalori harcama rehberine baktım, paten yapmanın 15 dk’sı 18 kalori, uyumanın 15 dk’sı 21 kaloriymiş!
Uyurken yaptıklarını bir düşün bir daha üstünden geçelim başkan!
levent_kazak-10 gündür arkadaşta kalıyorum, zamanla saçlar koyu yeşile doğru yürüdü; meğer kullandığım şampuan boyalıymış. bi tık perukumsuyum. (foto yok)
Bundan daha şahane hikaye... Vakti zamanında tatilde saç boyayayım dedim. Aldığım boya bozuk çıkınca saçlarım turuncuya dönmüştü. Millette yeni stilim sanmıştı. Çaktırmadım dönene kadar...
YildizzTilbee- Antep yemekleriyle kilo alamıyosan sana hiçbi yemek yardım edemez kanaatindeyim.
Demek ki size yardımcı olamıyoruz Yıldız Hanım zira çöp gibisiniz!
Tuba Ünsal / VATAN