12 Eki 2011 10:11 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:53

HANGİ ÜNLÜ 15 YIL ARADAN SONRA TİYATROYA GERİ DÖNÜYOR?

Hangi ünlü kadın yazar kendi yazdığı tek kişilik oyunda oynayacak?

Oyuncu ve yazar İclal Aydın 15 yıl boyunca ara verdiği sahnelere, tek kişilik oyunuyla geri dönmeye hazırlanıyor.

Köşe yazarı, yazar ve oyuncu İclal Aydın, tek kişilik oyunuyla seyirci karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Aydın, İlki 22 Ekim’de, BKM’de sahnelenecek oyunda, hayatında biriktirdiği hikayeleri anlatacağını söyledi. İclal Aydın’ın Sabah Gazetesi’ne verdiği röportajın tamamı:


Bu proje ne zamandır aklınızdaydı?
Aslında uzun zamandır gündemde olan, hatta İzmir’de bir denemesini yaptığımız bir proje bu. Çevremdeki insanlar, beni takip edenler biliyordu böyle bir projeye hazırlandığımı ve "Dur bakalım ne zaman çıkacak" diye bekliyorlardı.

MONTAJ YAPTIM

Oyunu yazma süreci ne kadar sürdü?
Uzun zamana yayılmış bir süreç bu. İkinci kitabım ’Bitmiş Aşklar Emanetçisi’ndeki bazı öykülerin ve çok sevilen bazı şiirlerimin gerçek hikayeleri var. Dolayısıyla bana, son bir ay oturup bu hikayelerin montajını yapmak kaldı. Yani yıllardır anlattıklarımı ve kendi hayatımı bir derleyip topladım. Bir de bu yıl benim; dünya üstünde 40’ıncı, sahnede 20’nci yılım. Anlatacak da bir şeylerim var, "Dinler misiniz?" diyorum.

Sahneye çıkacak olmak sizi heyecanlandırıyor mu?
Gözümde çok büyütmemeye ve korkmamaya çalışıyorum. Ama tabii ister istemez insanın bacakları titriyor. 15 senedir tiyatro sahnesine çıkmıyorum, dolayısıyla seyircinin karşısına çıktığımda nasıl hissederim, heyecanlanır mıyım; bilmiyorum.

BAŞTA KORKTUM!

Bir korku var mı peki?
Başta, "Nasıl yapacağım?" diye o kadar korktum ki... Ama ilk prova için salondan içeri girdiğimizde "Aaa!" dedim. Hani çocukken oynadığımız bahçeler bize çok büyük, ağaçlar devasa gelirdi ya; sahne de bana öyle geliyormuş. Prova için ilk sahneye çıktığımda; çocukluk bahçeme, ait olduğum yere geri döndüğümü hissettim. Kendi kendime "Çocukluk bahçesine geri dönüyorum" telkinini yapıyorum.


Peki, "Bu kadar kişi sadece beni izlemeye geliyor" diye gurur duyacak mısınız?
İnşallah mahcup olmam. Türkiye’nin en geniş arkadaş grubu bende aslında. Okurumun ve izleyicimin, yıllardır bana çok şahane bir hoşgörüsü ve desteği var. O yüzden sahneye çıktığım ilk akşam da yargılamaktan çok, bana destek olmaya gelecekler diye hissediyorum.
Tek kişilik şovlar, genelde güldürmeye ve coşturmaya yöneliktir. Siz de güldürecek misiniz seyirciyi? Yok, ben ağlatacağım! (Gülüyor) Tabii ki benim sahneye çıkıp insanları güldüreyim, eğlendireyim gibi bir iddiam yok. Sonuçta bu; tek kişilik bir anlatı. Oyunda, sanki ben yazmamışım gibi anlatırken boğazımın düğümlendiği anlar var. O yüzden evet, seyirci biraz hüzünlenecek herhalde ama neşesi de var tabii...

EMANET KASASIYIM

Oyununuzun adı ’Emanetçi’. Siz kendinizi bir emanetçi olarak görüyor ve bu emanetleri sahiplerine mi dağıtıyorsunuz?
Aynen böyle! Televizyona ilk başladığım 1997 yılından beri izleyicim ve okuyucum bana o kadar güvendi ki, dünyanın neresine gidersem gideyim; beni bulup ayrılıklarını, aşklarını anlatırlar... Birden fark ettim ki; okuyucum ve izleyicim beni bir çeşit emanet kasası olarak görmeye başlamış.
Bu emanetlerden bir oyun çıkarma fikri nasıl doğdu?
Ben çok sık taşınırım. Bu taşınmalarım esnasında, kendi yüklerimin yanı sıra bana gönderilen mektupların, yazıların, günlüklerin de olduğunu gördüm. Yani taşınmalarda bir benim kendi hayatımın döküntüleri, bir de bana emanet edilenler oluyor. Ben de bu emanetleri birleştirip bir oyun haline getirmeye karar verdim.

Oyunda, iki ay önce kaybettiğiniz dedenizi de anlatacaksınız galiba, değil mi?
Evet, dedem 110 yaşında öldü. Düşünsenize; Türkiye’nin bütün başbakanlarını, cumhurbaşkanlarını, darbeleri, isyanları, her şeyi gördü. Bir tek barışı göremedi! Ölmeden önceki son iki ayda, mutlu ölsün diye, hayatı boyunca uğraştığı ama sonuç alamadığı her şeyin nihayete erdiğine inandırdılar onu. Tapular alındı, her şey tekrar bizim oldu, Türkiye’ye barış geldi... Dedemin mezarı başında şöyle bir baktım; hayatta kalan dokuz çocuk, 28 torun, 39 torun çocuğu ve biz aslında Türkiye’yiz. Bunun üzerine dedemin ve ailesinin hikayesini de anlatmaya karar verdim.

BAŞARILI OLMAZSAM KENDİMİ PAKETLERİM
Diyelim ki oyun beğenilmedi. Bu sizi yeni bir oyun yapmaktan, oynamaktan alıkoyar mı?
Almanya'dan Türkiye'ye geldiğimde televizyonda çalışmaya başladım; programlar tıkır tıkır gidiyor, bir kanaldan başka bir kanala transfer oluyorum; derken birden programı kaldırıyorlar. Nasıl büyük bir yenilgi anlatamam! Ya da dergi yapıyorum, çok iyi gidiyor; tak dergiyi kapatıyorlar. Ben gene komadayım... Yani o kadar alıştım ki... Ne aşklar, ne işler, ne projelere hevesle başlıyoruz ama bazıları olmuyor. Olmuyor diye vazgeçmiyoruz ki... Başarılı olursa ne âlâ, olmazsa da zaten ben hiç kimseye fırsat vermeden kendimi yerden yere vurup bir güzel paketlerim. Ve hemen yeni arayışlara başlarım.

AHMET HAKAN'INKİ HADSİZLİK, BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL!
Sizi; her şeyi denemekle eleştirenler de var. Örneğin Ahmet Hakan; Twitter'da, "İclal sahneye çıkmaya başlamış. Ondaki özgüvenin onda biri bende olsa şimdi Hollywood'da idim" diye yazdı...

Cebime parayı Ahmet Hakan koymadığına, evimin kirasını o ödemediğine, ailemin sorumluluğunu o almadığına göre; yapacağım işin hesabını ona vermeyeceğim! Bu bir hadsizlik, başka hiçbir şey değil.

ÖZGÜVEN KÖTÜ BİR ŞEY Mİ?
Özgüveniniz çok mu yüksek peki?

Olabilir, bu kötü bir şey mi? Çalışma, hayatta kalma hırsı, inanç, azim olmasaydı, birileri bir şeylere hırslanmasaydı; bu uydular gökyüzünde durmaz, bu gemiler suların üzerinde yüzemez, bindiğimiz arabalar olmazdı... Bunun neresi kötü olabilir ki? Başkasının ekmeğini almak için hırslanıyorsanız, bir başkasının yaptığı herhangi bir işi küçümsüyor, yargılıyorsanız; bu kötüdür, günahtır. Ben, keyif olsun diye sahneye çıkmıyorum. Bildiğim işleri yaparak para kazanıyorum. İyi olduğuma inandığım her işi de yapar ve alnımın teriyle gece yatağa yatarım. Şimdi bunun hesabını mı vereceğim Ahmet Hakan gibilerine?


Eylem BİLGİÇ/SABAH