HANGİ KÖŞE YAZARI DİNÇ BİLGİN'İ "AVCILAR KIRAATHANESİ MÜDAVİMİ"NE BENZETTİ?
Tatlı tatlı lafazanlıklar, ballı kaymak pişmanlıklar, gün yüzü görmemiş itiraflar!
Ajan gazeteciler listesi
Her sohbetinde tatlı tatlı lafazanlıklar, ballı kaymak pişmanlıklar, gün yüzü görmemiş itiraflar gırla gidiyor.
Şimdiye değin kiminle konuşmuşsa bir solukta okudum.
Sabah'ın eski sahibi Dinç Bilgin gerçekten de kendini dinletmesini biliyor. (Bi ufaktan "avcılar kıraathanesi" müdavimi gibi ama olsun.)
Hatta hep aynı şeyleri söylese bile fark etmez.
En azından herhangi bir Kemal Sunal filmini tekrar izlemenin keyfine benzer bir tat bırakacağı garanti, diyeyim de anlayın.
Kimi zaman öyle şirin "tenakuza" düşüyor ki, bu da ona apayrı bir sevimlilik katıyor.
İstanbul'da gazete çıkardığı arkadaşlarının demokrasiden nasipsiz olduğunu dillendirmek için kullandığı ifade beni benden aldı.
Diyor ki: "Benim İzmir'den getirdiğim demokrat liberal genler onlarda yoktu..."
Bu genlerin tam olarak ne işe yaradığını açık seçik söylemiyor tabii.
Lakin garnizon çıktısı manşetler atmaya engel olmadığı muhakkak.
Sanırım hep bu "demokratik liberal genler" yüzünden "tehdit" konusunda pek başarılı olamamış.
Zira...
Dönemin başbakanına, "Tiyatronun sahibi biziz. Siz sonuçta aktörlersiniz. Siz, gelir ve gidersiniz..." yollu kolpa atmanın faturasını, tiyatronun "Abdurrahman Çelebi"si olmakla ödemiş!
Gelgelelim 28 Şubat dönemi medyasına çok güzel bir örnek vermiş: "ATV'ye bantlar geliyordu. Bizim Ali Kırca ekrana çıkıyor, birden ses tonunu değiştiriyordu. Ve fonda saçma sapan yazılar ekrandan akıyordu..."
İmdi, sormak gerek:
Sesini değiştiren bir tek Ali Kırca mıydı?
Günümüzün birçok hızlı demokratını o günlerde tanıyamıyorduk!
"Seslerini" öyle değiştirmişler; "garnizon köşe yazarlığına" öyle soyunmuşlardı ki, Ali Kırca kaç para!
O dönemlerde özü sesi bir olanlardan biri de, sanki içinde ukde kalmışçasına şimdilerde sesini değiştirmek için olmadık "cambazlıklar" yapıyor!
Hayret ki ne hayret!
Şu lafa bakın hele: "Baykal'ın 'bizi Atatürk yetiştirdi, sizi Hikmetyar!' sözleri üzerine, kavgaya girişmekten uzak duralım ama, biraz daha ciddi bir muhasebe yapmaya girişelim diyorum..."
Aman be "ablacığım" söylenecek söz mü bu?!
Bu işin "muhasebe"sini Cem Uzan vaktiyle ciddi ciddi yapmıştı; hem de fotoğraflar eşliğinde!
Bu saatten sonra Uzan'ın bıraktığı yerden devam etmek biraz ayıp olmuyor mu?!
Beni çok "sevdiğini" sağda solda söylüyormuşsun, ben de seni çok "seviyorum" da, olmaz ki "ablacığım", böyle de konuşulmaz ki!
Neyse, sağlık olsun.
Neşe Düzel'in, "Asıl görevi istihbaratçılık olan bazı kişilerin gazeteci kılığında gazetelerde çalıştıklarını biliyoruz. Patronlar bunların istihbaratçı olduklarını bilirler mi?" şeklindeki sorusuna Dinç Bilgin, "Tahmin ederler..." cevabını vermiş.
Gelgelelim nasıl tahmin ettiklerini söylememiş!
Endamlarından mı, hal ve hareketlerinden mi, ses değiştirme yeteneklerinden mi, nasıl?
Belki bir gün bunu açıklar da "ajan gazeteciler listesi" çıkar ortaya.
Umudumu koruyorum.
Çünkü kendisiyle çok güzel, çok şenlikli bir şekilde yüzleşmesini biliyor.
Keşke Baykal da böyle olsa!
Nasılsa başbakan olacağı yok; bari çekilse bir kenara da, başlasa anlatmaya.
Neden "TSK, 28 Şubat'ta bir sivil toplum örgütü gibi çalıştı" dediğini...
"Anayasa Mahkemesi 367'ye gerek yok derse ülke çatışmaya sürüklenir" tehdidine niçin tenezzül ettiğini...
"Seni Hikmetyar yetiştirdi, bizleri Mustafa Kemal Atatürk" sözüyle kimlere mesaj vermeye çalıştığını...
Anlatsa da öğrensek:
Sesini mi değiştiriyor yoksa genleri mi böyle?
Salih Tuna/Yeni Şafak