03 Mayıs 2008 11:22 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:04

HANGİ GENEL YAYIN YÖNETMENİNE "HAYDİ BİR OTELE GİDİP ÇİFTLEŞELİM" DENDİ?... PEKİ YAYIN YÖNETMENİ BU ÖNERİYE NE CEVAP VERDİ?...

New York´ta bir bardayım. Yanıma hayli güzel bir kadın oturdu. Hiç hoşlanmadığım durumdu ve bir talebim olmadığı halde konuşmaya başladı.

1- New York´ta bir bardayım. Yanıma hayli güzel bir kadın oturdu. Hiç hoşlanmadığım durumdu ve bir talebim olmadığı halde konuşmaya başladı. Türkiye´de de bir âdet var ya; size durup dururken `Nasılsın´ veya `Kolay gelsin´ türünden absürd şeyler söylerler, kadın ilk başta tamamen gereksiz açılış saçmalıkları yaptı. Sonra da `hangi ülkedensin´ ve "New York´ta ne yapıyorsun" diye sordu.

O anda hatırlamak istemediğim acı gerçeği hatırladım ve nereden geldiğimi söyledim ama şehirde ne yaptığımı doğru söylemedim. Çünkü aslında hiçbir şey yapmıyordum. Amacım da bir nevi boşluğu yakalamaktı ama bu cevabım ya kadına `Felsefi derinlik gibi gelir de benimle derinliği olan bir konuşma yapmaya başlarsa´ diye korktum ve `İş seyahatindeyim´ dedim.

Bunun üzerrine kadın muhteşem bir adım attı ve `Biliyor musun bu şehri en iyi anlatan televizyon dizisi Sex and the City´dir. Seyreder misin?´ dedi. Niyetini bundan daha açık ortaya koyabileceği bir başka cümle; `Haydi otele gidip çiftleşelim´ olabilirdi. Ama benim o anda canım ne konuşmak ne de çiftleşmek istiyordu. Sadece açtım.

Kadın niyetimi anlasın diye ben `Televizyonda Sex and the City dizisi başladığında hemen uzaktan kumanda cihazını elime alarak yemek kanalını açıp, yemek pişirip yiyen insanları seyrederim´ dedim.

Kadın bunu, bazı erkeklerde olduğunu duymuş olduğum COOL tavrın bir ifadesi sandı ve galiba daha heyecanlandı.

Ben barmene dönüp bir adet Brooklyn lager birası ve soslu tavuk butu ısmarladım. Tavuk budu ve buz gibi bira gelince parmaklarımı yalaya yalaya ağzıma burnuma sos bulaştırıp, arkasından harika kokulu birayı yudumlayarak büyük ihtimalle artık tiksinmeye başlayarak beni seyretmekte olan kadını tamamen kafamdan silip yemek hazzına gömüldüm.

Pişmanlığım şu konuda; gayet tabii ki tüm bunları kadınla otele gittikten sonra da yapabilirdim ve o durumda daha da fazla acıkacağım da kesindi. Önceliklerimi bir türlü sıraya koymayı beceremediğim için pişmanım.

2- Hürriyet´in yıldönümü için çekilen yayın yönetmenleri toplu fotoğrafına katılmadığım için pişmanım. Oysa bu bana hayatımda ilk ve belki de son kez toplum önünde yakışıklı görünme imkanı verecekti. O grup arasında benim çirkinliğimin göze batmayacağını ve hatta eli yüzü düzgün bir insan olarak bile algılanmam ihtimali vardı. Bu fırsat kaçtı. Buna da pişmanım.

3- Dünyanın sonunun gelme ihtimalinin anlatıldığı yazıları daha önce okumadığım için pişmanım. Okumuş olsaydım, kısa süre önce bir lokantada karşımdaki arkadaşım, dünyanın en iri hamburgerleri kategorisinde rahatlıkla şampiyonluk kazanabilecek türde bir hamburger yerken, ben onu seyrederken, tabakta küçük parmak büyüklüğünde bir bitkiye tuz ekip yemek zorunda katiyen kalmazdım.

Üstelik o bitkinin ne olduğunu hâlâ daha bilmiyorum. İnternet´te henüz kategori edilmemiş bir bitkiyi yemiş olabilir miyim? Eğer durum böyleyse acaba yan etkisi var mıdır? Buna da pişmanım.

4- Son pişmanlığım ise Ashley Judd ile alakalı. Bu açılış cümlesinden dolayı, yazının bu bölümünün hayli ilgi çekeceğini düşünüyorum. En azından Rana´nın dikkatini yakalayacağını umuyorum bu bölümün.

Bu pişmanlığım kısa vadeli değil, yakında da olmadı ama içimde kalmış bir yara gibi sonsuzluğa veya 2012 yılına kadar süre