05 Mayıs 2020 09:34 Son Güncelleme: 05 Mayıs 2020 09:56

Hangi CHP’li medya patronu Canan Kaftancıoğlu’ndan rahatsız?

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, iktidar muhalifi televizyon kuran bir kişinin dünkü yazısından rahatsız olduğu öne sürerek, “ Canan Kaftancıoğlu ile diyalog kurmamı istemiyor” düşüncesini dile getirdi.

Ahmet Hakan, dünkü yazısında Canan Kaftancıoğlu'nun hakkında yazdığı yazıya gönderdiği cevaba yer vermiş ve Kaftancıoğlu'na yapıcı, uygar tavrı için teşekkür ederek kurdukları diyalogdan memnun olduğunu dile getirmişti.

Ahmet Hakan bugünkü yazısında ise; iktidara muhalif kanal kuran bir kişinin bu yazıdan rahatsız olduğunu öne sürdü.

Bu kişinin adını açıklamayan Ahmet Hakan, "İstiyor ki Türkiye’de sadece iki kamp olsun... İstiyor ki bu iki kampın dışında başka bir yaşam alanı olmasın... İstiyor ki tarafını seçmeyen kimse kalmasın... İstiyor ki herkes kendi kampındakilerle diyalog kursun, başka kamplarla zinhar konuşmasın" ifadelerine ver verdi.

Ahmet Hakan'ın bugünkü yazısı şöyle:

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, kendisiyle ilgili yazdığım bir yazı üzerine bana mesaj gönderdi.

Ben de hem mesajını yayınladım, hem de bu mesajla ilgili düşüncelerimi yazdım.

*

Normal bir gazeteci-siyasetçi ilişkisiydi bu... Medeni bir diyalog çabasıydı bu... Karşılıklı konuşmaya dayalı bir hakikat arayışıydı bu...

Başka da bir şey değildi.

Fakat ne oldu?

Şu oldu:

İktidara muhalif televizyon kanalı kuran adamın teki, işte bu diyalogdan fena halde rahatsız oldu.

*

Ne istiyor bu vatandaş?

*

İstiyor ki Türkiye’de sadece iki kamp olsun... İstiyor ki bu iki kampın dışında başka bir yaşam alanı olmasın... İstiyor ki tarafını seçmeyen kimse kalmasın... İstiyor ki herkes kendi kampındakilerle diyalog kursun, başka kamplarla zinhar konuşmasın.

*

Peki ama neden böyle olsun istiyor bu adam?

*

Çünkü açtığı muhalif televizyon kanalının iş yapabilmesi, ancak Türkiye’nin iki farklı kampa bölünmesine ve bu bölünmüşlüğü sürdürmesine bağlı...

İki kamp olursa...

Herkes kendi televizyonunu seçmiş olacak.

Bu adam da dükkânını çevirme fırsatı bulacak.

*

İşte bu yüzden benim Canan Kaftancıoğlu ile güzel, yapıcı, uygar bir diyalog içinde olmam hoşuna gitmiyor adamın.

Benim hem CHP İstanbul İl Başkanı ile hem de AK Parti İstanbul İl Başkanı ile “konuşuyor” olabilmemi çok tehlikeli buluyor.

Çünkü ben, bu halimle adamın tezgâhını bozmuş oluyorum.

*

Şu kadarını söyleyeyim:

Eğer ben Canan Kaftancıoğlu ile güzel, yapıcı, uygar bir diyalog kurmak yerine... Canan Kaftancıoğlu’na ağız dolusu hakaret etseydim...

Çok hoşuna gidecekti bunun.

Çünkü menfaati zarar görmeyecek, kafasındaki kampçı statüko bozulmamış olacaktı.

*

Bunun ve bunun gibiler...

Karşılarında mevzi aldıkları kampın en azılı isimlerinden daha çok benim gibi kampsızlara düşmandırlar.

Çünkü bunlar, ancak iki kampa bölünmüş bir Türkiye’de tezgâhlarını çevirebilecek olan çakallardır.

AHMET HAKAN DÜNKÜ YAZISINDA NELER YAZMIŞTI?

Ahmet Hakan dünkü yazısında ise; Canan Kaftancıoğlu'nun "Önümüzdeki süreçte bir erken seçimle veya başka bir şekilde bir iktidar değişikliğini, hatta bir sistem değişikliğini görüyorum" sözlerine üzerine yazdığı yazıya Kaftancıoğlu'ndan gelen cevaba yer vermişti. Ve Kaftancıoğlu'na üzeyli, üslubu güzel ve yapıcı mesajı için teşekkür ettiğini söylemişti.

Hakan yazısının devamında da, Kaftancıoğlu'nun mesajını değerlendirmişti.

Ahmet Hakan'ın dünkü yazısı da şu şekilde:

Dün bu köşede çıkan “Kaftancıoğlu ve Şenocak’taki iki yanlış” başlıklı yazım üzerine...

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’ndan bir mesaj aldım.

Öncelikle düzeyli yaklaşımı, güzel üslubu ve yapıcı tarzı nedeniyle Canan Kaftancıoğlu’na çok teşekkürler.

*

Gelelim mesajına...

Şöyle diyor mesajında Canan Kaftancıoğlu:

*

“Erken seçim sorusuna dair ‘erken seçim ya da başka bir şey’ dediğimde ‘normal seçim’i kastettiğim oldukça aşikâr... Böyle bir cümle ile içinde tehdidi geçtim, nefret söylemi barındıran iki tutumu eş tutmamanız gerekirdi.

İfade ettiğiniz gibi bana göre aşikâr olan, okuyana göre muallak olabilir. İdeolojik olarak darbelere karşı tutumumu bilmedikleri için kesin böyledir diye düşünülmüş olabilir. Bu ve benzeri haklı gerekçelerle sorulduğunda açıklanmayı gerektirir bir ifadeye dönüşebilir.

Ancak politik ve ideolojik altyapısı olması ve rakibi tanıyor olması gerektiğine inandığım bir kişinin yani bir il başkanının fırsattan istifade neredeyse açık tehdit mesajına şartlı destek vermenin takdirini yine size bırakıyorum. Hakikaten söz tükeniyor kimi zamanlarda.

NOT: Hakkımda yazılan olumlu ya da olumsuz bir yazıya dönük, yazarına sanıyorum ilk defa bir yorum yazıyorum.

Beni boşverin siyasette nefret söylemi ve tehdidi meşrulaştırma üzerine düşünmenizi öneririm. Hakikaten çok tehlikeli...

Kolaylıklar...

Canan Kaftancıoğlu”

Canan Kaftancıoğlu’nun bu yazdıkları hakkında söyleyeceklerimi yedi maddede özetledim:

*

BİR: Siyasette nefret söylemi ve tehdit... İkisine de asla tolerans gösterilemez! Ne toleransı yahu? İkisine karşı da elbirliğiyle sonuna kadar mücadele edilir mücadele!

*

İKİ: Bu arada şunu da unutmamalıyız: Kısa bir süre önce 15 Temmuz gibi bir alçaklığı yaşamış bir ülkede darbe imasında bulunmak... Tehdidin en büyüğüdür, nefret söyleminin şahikasıdır!

*

ÜÇ: Darbe iması devreye girdiği anda... Nefret söylemi de, tehdit de devreye girmiş olur. İpin ucu kaçar yani. Kimin ne dediğinin önemi kalmaz. Her türlü tehdit ve nefret söylemi havada uçuşur. “Ne yapıyorsun yahu! Kendine gel” denmez, denemez.

*

DÖRT: Bir siyasetçi olarak “Galiba kendimi iyi ifade edememişim. Bu söylediğimden darbeyi ima ettiğim algısı çıkabilir” diye düşündüğünüz anda... Saniye sektirmeden... “Durun!” diye haykırmanız gerekirdi. “Ben asla darbeyi ima etmedim” diye feryat etmeniz gerekirdi. “Darbe diye bir şeyi aklımdan geçirmem söz konusu bile olamaz” diye ortalığı ayağa kaldırmanız gerekirdi.
BEŞ: Bir siyasetçi, kendini iyi ifade edememiş olabilir. Normaldir. Yanlış anlaşılmaya uygun bir söz söylemiş olabilir. Normaldir. Hatta istismara kapı aralayacak bir sözü ağzından kaçırmış olabilir. Normaldir. Normal olmayan bu derece vahim bir yanlış anlamayı düzeltmek için acil olarak harekete geçme girişiminde bulunmamasıdır.

*

ALTI: Canan Hanım! Eğer bu yanlış anlamayı anında düzeltecek bir iletişim stratejisi geliştirebilseydiniz... Ve AK Parti İl Başkanı, bu düzeltmeye rağmen tehdit diline ve nefret söylemine başvursaydı... Siz sonuna kadar haklı, AK Parti İl Başkanı sonuna kadar haksız olacaktı. Ve ikinizi bir tutmak, işte o zaman çok ama çok utanılacak bir şey olacaktı.

*

YEDİ: Bana gönderdiğiniz bu açıklama... Hayli gecikmiş olarak da olsa... Yanlış anlamayı düzeltme çabası olarak kayıtlara geçmelidir. “Yanlış anlaşıldım, darbeyi ima etmedim” demiş oldunuz... Şu andan itibaren sizin o sözünüzün “darbe iması” muamelesi görmesi,
işin istismar edilmesi anlamı taşır. Ben de size “kolaylıklar” dilerim.