02 Oca 2014 17:39 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:51

Hanefi Avcı'dan 'iade-i itibar' başvurusu

Hanefi Avcı, hakkında verilen 2 kez devlet memurluğundan ihraç ve 6 kez meslekten men cezalarının kaldırılması talebiyle İçişleri Bakanlığı'na başvurdu.

'Devrimci Karargah' davası kapsamında hükmen tutuklu bulunan eski Emniyet Müdürü Avcı, son günlerdeki gelişmeler üzerine "Haliç'te Yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat" adlı kitabı nedeniyle hakkında verilen 2 kez devlet memurluğundan ihraç ve 6 kez meslekten men cezalarının kaldırılması talebiyle İçişleri Bakanlığı'na başvurdu.

Avcı'nın avukatı Fidel Okan'ın verdiği dilekçede, Avcı'nın kitabında, "Türkiye Cumhuriyeti'nin karşı karşıya olduğu örgütsel tehlikeye 2010'da dikkati çektiği" ifade edildi.

Avcı'nın, Fethullah Gülen ve "onun yönetimi altındaki cemaatin illegal yapılanması" hakkında 2010'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu, savcılığın ise "iddiaların somut bilgi ve belgelere dayanmadığı" gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına gerek olmadığına karar verdiği anımsatılan dilekçede, "O günün koşullarında ortada somut bir bilgi ve belge yok diyen savcılığın, bugünkü koşullarda aynı değerlendirmeyi yapma imkanı kalmamıştır. Çünkü müvekkilimizin kitabında ifade ettiği iddia ve beyanlar Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın açıklamaları ile sabit hale gelmiştir" ifadeleri kullanıldı.

ERDOĞAN'IN SÖZLERİNE ATIF
Dilekçede, şu değerlendirmelerde bulunuldu: "Son günlerde basın ve medyada yer alan haberler ve hükümete yönelik hukuka aykırı eylemler ve işlemler sonrasında yürütülen belgelendirmelerle oluşan yönetime yönelik kaos dikkate alındığında yapılan operasyonların hükümete yönelik gibi gözükmekle birlikte onun ötesinde devlet sistemini ele geçirme faaliyeti olduğu ve bunun illegal bir yapılanma içerisinde yürütüldüğü bizzat Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanmıştır. Sayın Başbakan, bu operasyon süreci ile ilgili olarak devlet içerisinde devlet olma gayreti içerisinde olan bir örgütün varlığını artık bildiğini ve bunu ortaya çıkaracağını tüm ülkeye ilan etmiştir."

Hükümetin dershanelere yönelik tasarrufundan vazgeçmesi için "her türlü tehdit ve şantaja maruz kaldığı" ifade edilen dilekçede, Başbakan Erdoğan'ın, "seçilmiş meşru hükümete kimsenin diz çöktüremeyeceğini" açıklaması sonrasında "örgütün, tehdit ve şantajla Başbakana geri adım attıramayacağını anlayınca düğmeye bastığı" kaydedildi.

"Örgütün, hükümeti kamuoyu önünde aşağılamak, siyaseti yeniden dizayn etmek ve en önemlisi kendi boyunduruğu altına almaya başladığı ve her konuda anlaştığı siyasi bir partiyi seçimler öncesi ön plana çıkarıp yerel seçimlere yön vermeye çalıştığı" öne sürülen dilekçede, "İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğinin operasyonunun, büyük bir gizlilikle örgüte mensup emniyet mensupları ve yargıdaki uzantılarınca yürütüldüğü" ifade edildi.
"Operasyonda soruşturmanın gizliliği çerçevesinde hareket edilmesi gerekirken, dosya kapsamında yer alan bilgi, belge ve fotoğrafların basına sızdırıldığına" işaret edilen dilekçede, "soruşturmayla ilişkilendirilen hükümetin 4 eski bakanının kamuoyu vicdanında mahkum edilmesinin amaçlandığı" belirtildi.

İŞARET EDİLEN OLAYLAR
Örgütün, emniyet teşkilatında yer alan mensuplarının devlet gücünü örgüt lehine kullandıklarının, örgütün emir ve talimatıyla hareket ettiklerinin Avcı'nın kitabında ayrıntılı biçimde anlatıldığı aktarılan dilekçede, şunlar kaydedildi:
"Daha önce CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın partisine mensup bir milletvekiliyle çekilen görüntülerinin medyaya servis edilmesinden sonra istifa etmesi ve istifasını açıklarken bu görüntülerle ilgili olarak Fethullah Gülen örgütünü aklaması, devlet içinde yer alan örgütün elinde olan kasetlerin devamından ve örgütün gücünden kaynaklanmaktadır. Ayrıca bir dönem MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Fethullah Gülen hakkında yaptığı olumsuz açıklamaların hemen akabinde partisinin Merkez Yürütme Kurulunda yer alan 10 Genel Başkan Yardımcısının gizli kamera ile çekilen görüntülerinin basına servis edilmesi de örgütün şantaj gücünün boyutlarını gözler önüne sermiştir.

Bu bağlamda müvekkil Hanefi Avcı'nın boşalttığı makam odasında bulunan kasetlerinin örgüt mensupları tarafından konulması ve o dönem bu olayların müvekkilin itibarsızlaştırılması, kitabında ifade ettiği hususların gündemden düşürülerek kamuoyunu başka bir mesele ile meşgul edilmesi amacına dayandığı açıktır. Örgüt mensuplarının dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'ya kurdukları komplo ve otele yerleştirdikleri gizli kameraya kendilerinin yakalanması dönemin Ankara Emniyet Müdürü tarafından ortaya çıkarılmıştır. Örgütün gerek iktidar gerekse muhalefete mensup birçok milletvekilinin gizli görüntülerini kayda aldığı ve bu durumları bir şantaj malzemesi olarak kullandıkları inkar edilemez bir gerçektir."

"Avcı'nın, kitabı nedeniyle örgütün hışmına uğradığı, Devrimci Karargah adlı örgütle ilişkilendirildiği, bu süreçte örgütün medya ayağının akla hayale gelmeyen yayınlar yaptığı, boşalttığı makam odasında örgüte mensup militanlar tarafından konulan kasetler nedeniyle itibar suikastına uğradığı" kaydedilen dilekçede, İçişleri Bakanlığının da kitabı nedeniyle Avcı'ya 2 kez devlet memurluğundan ihraç, 6 kez meslekten men cezası verdiği belirtildi.

Dilekçede, "Verilen cezaların haksızlığı ve müvekkilimin haklılığı artık tespit ve tescil edilmiştir. Hanefi Avcı, hayatını onurla taşıdığı üniformasına adayan şerefli bir Türk polisidir. Başına gelecekleri bildiği ve bu durumu kitabında açıkça yazdığı halde devlet yönetimini uyarmak ve Türk milletine gerçekleri açıklamak amacıyla hayatını feda etmiştir. Bu kitap nedeniyle özgürlüğü kısıtlanmış, hiçbir suçu olmamasına rağmen esarete mahkum edilmiştir" denildi.

Dilekçede, Avcı'ya verilen devlet memurluğundan ihraç ve meslekten men cezalarının, son gelişmeler ve başta Başbakan olmak üzere üst düzey devlet adamlarınca yapılan açıklamalar nedeniyle fiilen yok hükmünde olduğu savunularak, "Avcı'ya verilen tüm disiplin cezalarının tekrar soruşturulması ve itibarının iadesi" istendi.