Hanefi Avcı'dan 'iade-i itibar' başvurusu
Hanefi Avcı, hakkında verilen 2 kez devlet memurluğundan ihraç ve 6 kez meslekten men cezalarının kaldırılması talebiyle İçişleri Bakanlığı'na başvurdu.
'Devrimci Karargah' davası kapsamında hükmen tutuklu bulunan eski
Emniyet Müdürü Avcı, son günlerdeki gelişmeler üzerine "Haliç'te
Yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat" adlı kitabı nedeniyle
hakkında verilen 2 kez devlet memurluğundan ihraç ve 6 kez
meslekten men cezalarının kaldırılması talebiyle İçişleri
Bakanlığı'na başvurdu.
Avcı'nın avukatı Fidel Okan'ın verdiği dilekçede, Avcı'nın
kitabında, "Türkiye Cumhuriyeti'nin karşı karşıya olduğu örgütsel
tehlikeye 2010'da dikkati çektiği" ifade edildi.
Avcı'nın, Fethullah Gülen ve "onun yönetimi altındaki cemaatin
illegal yapılanması" hakkında 2010'da Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu, savcılığın ise
"iddiaların somut bilgi ve belgelere dayanmadığı" gerekçesiyle
kovuşturma yapılmasına gerek olmadığına karar verdiği anımsatılan
dilekçede, "O günün koşullarında ortada somut bir bilgi ve belge
yok diyen savcılığın, bugünkü koşullarda aynı değerlendirmeyi yapma
imkanı kalmamıştır. Çünkü müvekkilimizin kitabında ifade ettiği
iddia ve beyanlar Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın
açıklamaları ile sabit hale gelmiştir" ifadeleri kullanıldı.
ERDOĞAN'IN SÖZLERİNE ATIF
Dilekçede, şu değerlendirmelerde bulunuldu: "Son günlerde
basın ve medyada yer alan haberler ve hükümete yönelik hukuka
aykırı eylemler ve işlemler sonrasında yürütülen belgelendirmelerle
oluşan yönetime yönelik kaos dikkate alındığında yapılan
operasyonların hükümete yönelik gibi gözükmekle birlikte onun
ötesinde devlet sistemini ele geçirme faaliyeti olduğu ve bunun
illegal bir yapılanma içerisinde yürütüldüğü bizzat Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından
açıklanmıştır. Sayın Başbakan, bu operasyon süreci ile ilgili
olarak devlet içerisinde devlet olma gayreti içerisinde olan bir
örgütün varlığını artık bildiğini ve bunu ortaya çıkaracağını tüm
ülkeye ilan etmiştir."
Hükümetin dershanelere yönelik tasarrufundan vazgeçmesi için "her
türlü tehdit ve şantaja maruz kaldığı" ifade edilen dilekçede,
Başbakan Erdoğan'ın, "seçilmiş meşru hükümete kimsenin diz
çöktüremeyeceğini" açıklaması sonrasında "örgütün, tehdit ve
şantajla Başbakana geri adım attıramayacağını anlayınca düğmeye
bastığı" kaydedildi.
"Örgütün, hükümeti kamuoyu önünde aşağılamak, siyaseti yeniden
dizayn etmek ve en önemlisi kendi boyunduruğu altına almaya
başladığı ve her konuda anlaştığı siyasi bir partiyi seçimler
öncesi ön plana çıkarıp yerel seçimlere yön vermeye çalıştığı" öne
sürülen dilekçede, "İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğinin
operasyonunun, büyük bir gizlilikle örgüte mensup emniyet
mensupları ve yargıdaki uzantılarınca yürütüldüğü" ifade
edildi.
"Operasyonda soruşturmanın gizliliği çerçevesinde hareket edilmesi
gerekirken, dosya kapsamında yer alan bilgi, belge ve fotoğrafların
basına sızdırıldığına" işaret edilen dilekçede, "soruşturmayla
ilişkilendirilen hükümetin 4 eski bakanının kamuoyu vicdanında
mahkum edilmesinin amaçlandığı" belirtildi.
İŞARET EDİLEN OLAYLAR
Örgütün, emniyet teşkilatında yer alan mensuplarının devlet gücünü
örgüt lehine kullandıklarının, örgütün emir ve talimatıyla hareket
ettiklerinin Avcı'nın kitabında ayrıntılı biçimde anlatıldığı
aktarılan dilekçede, şunlar kaydedildi:
"Daha önce CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın partisine mensup
bir milletvekiliyle çekilen görüntülerinin medyaya servis
edilmesinden sonra istifa etmesi ve istifasını açıklarken bu
görüntülerle ilgili olarak Fethullah Gülen örgütünü aklaması,
devlet içinde yer alan örgütün elinde olan kasetlerin devamından ve
örgütün gücünden kaynaklanmaktadır. Ayrıca bir dönem MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Fethullah Gülen hakkında yaptığı
olumsuz açıklamaların hemen akabinde partisinin Merkez Yürütme
Kurulunda yer alan 10 Genel Başkan Yardımcısının gizli kamera ile
çekilen görüntülerinin basına servis edilmesi de örgütün şantaj
gücünün boyutlarını gözler önüne sermiştir.
Bu bağlamda müvekkil Hanefi Avcı'nın boşalttığı makam odasında
bulunan kasetlerinin örgüt mensupları tarafından konulması ve o
dönem bu olayların müvekkilin itibarsızlaştırılması, kitabında
ifade ettiği hususların gündemden düşürülerek kamuoyunu başka bir
mesele ile meşgul edilmesi amacına dayandığı açıktır. Örgüt
mensuplarının dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'ya kurdukları
komplo ve otele yerleştirdikleri gizli kameraya kendilerinin
yakalanması dönemin Ankara Emniyet Müdürü tarafından ortaya
çıkarılmıştır. Örgütün gerek iktidar gerekse muhalefete mensup
birçok milletvekilinin gizli görüntülerini kayda aldığı ve bu
durumları bir şantaj malzemesi olarak kullandıkları inkar edilemez
bir gerçektir."
"Avcı'nın, kitabı nedeniyle örgütün hışmına uğradığı, Devrimci
Karargah adlı örgütle ilişkilendirildiği, bu süreçte örgütün medya
ayağının akla hayale gelmeyen yayınlar yaptığı, boşalttığı makam
odasında örgüte mensup militanlar tarafından konulan kasetler
nedeniyle itibar suikastına uğradığı" kaydedilen dilekçede,
İçişleri Bakanlığının da kitabı nedeniyle Avcı'ya 2 kez devlet
memurluğundan ihraç, 6 kez meslekten men cezası verdiği
belirtildi.
Dilekçede, "Verilen cezaların haksızlığı ve müvekkilimin haklılığı
artık tespit ve tescil edilmiştir. Hanefi Avcı, hayatını onurla
taşıdığı üniformasına adayan şerefli bir Türk polisidir. Başına
gelecekleri bildiği ve bu durumu kitabında açıkça yazdığı halde
devlet yönetimini uyarmak ve Türk milletine gerçekleri açıklamak
amacıyla hayatını feda etmiştir. Bu kitap nedeniyle özgürlüğü
kısıtlanmış, hiçbir suçu olmamasına rağmen esarete mahkum
edilmiştir" denildi.
Dilekçede, Avcı'ya verilen devlet memurluğundan ihraç ve meslekten
men cezalarının, son gelişmeler ve başta Başbakan olmak üzere üst
düzey devlet adamlarınca yapılan açıklamalar nedeniyle fiilen yok
hükmünde olduğu savunularak, "Avcı'ya verilen tüm disiplin
cezalarının tekrar soruşturulması ve itibarının iadesi" istendi.