15 Eki 2010 08:24 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:43

HANEFİ AVCI GÜLEN'E TEPEDEN Mİ BAKTI?

Hanefi Avcı, Gülen cemaatine mensup muydu? Yani 'içeriden' mi yazmıştı, Haliç'te Yaşayan Simonlar kitabını?

Avcı, Gülen'e 'tepeden' bakmış

Hanefi Avcı, Gülen cemaatine mensup muydu? Yani 'içeriden' mi yazmıştı, Haliç'te Yaşayan Simonlar kitabını?

Bu sorular, onun yaşadıklarının perde arkası bakımından önemliydi.
Kendisi 'Işık evlerinde kalmış', çocuklarını cemaat okullarında okutmuştu, meslek hayatı boyunca da cemaate yakın olmuştu, bu kesin. Ama mensup muydu?

Bir süre önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na da 'Hanefi Avcı'yı tanıyıp tanımadığını' sormuştum. O da 'İlki Meclis'teki komisyon oturumlarında, iki kez gördüğünü, Fethullahçı diye bildiğini, kendisinde dürüst bir insan intibaı bıraktığını' söylemişti.

Dün işte bu merakımı giderdim, bu sorunun yanıtını öğrendim. Aslında uykusuz kalan Kanal D izleyicileri öğrenmiş oldu.

Mehmet Ali Birand ve Rıdvan Akar'ın beraber hazırlayıp sunduğu 32. Gün programındaydım. Öğleden sonra bant çekimi yapılan ve gece boyu yayınlanan programda özellikle Hüseyin Gülerce'den çok önemli bilgiler aldık. Programın sonlarına doğru ilginç bir gelişme yaşandı. Hüseyin Gülerce, kısa süre önce Pensilvanya'ya giderek Fethullah Gülen ile görüşmüştü. Yayında 'Bugün cemaatin tekrar tartışma platformuna gelmesinin sebebi Hanefi Avcı'nın kitabıdır. Ben Fethullah Gülen'in bu konuda bir şey söyleyip söylemediğini merak ediyorum' diyerek Gülerce'ye seslendim. Çünkü reklam arasında bu konuda biraz ipucu vermişti.

Gülerce, Gülen'in Hanefi Avcı yorumlarını şöyle anlattı:
'Görüşmüşler. 28 Şubat döneminde, Hanefi Avcı, Hocaefendi'ye ziyarete gelmiş. Ama yüz ifadelerinden anladığım, öyle tepeden bakan, ders vermeye kalkan, şöyle şöyle yapın diyen, biraz saygısız bir tavır içindeymiş.'
Elbette bu bilgi, tek başına Hanefi Avcı'nın iddialarını ne doğrular ne de yalanlar. Orası tam bir muamma olmayı sürdürüyor. İş yargıda, bizler bilemeyiz.

'GÜLEN DÖNECEK'
Programa beni çağırdıklarında, 'neden ben?' diye sormuştum. Sonra eklemiştim: 'Cemaate ilişkin özel bir bilgim yok, cemaate yakın değilim, cemaat karşıtı da değilim, bir gerçeklik olarak onları anlamaya çalışan bir gazeteciyim'... Rıdvan 'İşte tam da bu yüzden orada olmalısın, bir gazeteci gözüyle gözlemlerini anlat' diye ısrar etmişti.

Birand, Akar ve benim dışımda Hüseyin Gülerce, Ayşenur Arslan ile Faruk Mercan konuktu. Diyebilirim ki kavga kıyamet kopmadan, uzun saatler boyu ilginç tartışmaların yaşandığı, seviyeli bir yayın oldu.

Cemaatin siyasete müdahalesi konusunda kısaca şunları söyledim:
'Uzun yıllar sessiz ve görünmez olan Fethullah Gülen cemaati, şimdi daha görünür oldu, çok da güçlendi... İktidar partisini bir koalisyon olarak görürsek, onun en güçlü parçalarından birisi. Siyaset üzerindeki etkilerini en çok Adalet ve Kalkınma Partisi'ne açılan kapatma davasında, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, Ergenekon davasında ve son olarak referandumda kullandılar.'
Son söz olarak ekledim: 'İktidar partisi de onca iyi iş yapmasına rağmen korkular ve endişeler nedeniyle sıkıntı yaşıyor. Aynı kaderle cemaat de karşı karşıya. Fethullah Gülen hareketine sempati duyanlar olduğu gibi Cumhuriyetimizin kazanımları konusunda onu tehdit olarak görenler var.
Bunların çoğunluğu da kadınlar. Bu tehdit algısını gidermenin yolu şeffaflıktan ve bilgilendirmeden geçer. Eğer bu iklimden rahatsızsa iş cemaate düşüyor.'
Günün bomba haberlerinden birisi yine Hüseyin Gülerce'den geldi. Yazısında da ipuçları vardı ama Birand'ın akıllıca soruları karşısında konu daha somutlaştı. Gülerce Gülen'in seçimlerden sonra Türkiye'ye dönebileceğinden bahsetti. Türkiye'nin böyle bir iklime doğu ilerlediğini söylemek yanlış olmaz.

İsmail KÜÇÜKKAYA / AKŞAM