Haluk Bilginer'den 'Gezi' yorumu! 'Umutlarım tekrar yeşerdi'
Haluk Bilginer Ot Dergisi’nden Nurhak Kaya’ya çok konuşulacak açıklamalar yaptı.
Usta sanatçı Gezi Parkı Olayları ile dikkat çekici yorumlar
yaparken; “Türkiye gençliğine dair umudunu kaybetmiş bir yaşlı adam
olarak, Gezi’de umutlarım tekrar yeşerdiği için çok mutluyum”
dedi.
Haluk Bilginer’in açıklamalarından satır başları şöyle;
“GEZİ’DE UMUTLARIM TEKRAR YEŞERDİĞİ İÇİN ÇOK
MUTLUYUM”
Gezi Türkiye Cumhuriyeti’nin milâdıdır. Biz yarın öbür gün
öleceğiz, fakat bundan 50 yıl sonra, bundan 75 yıl, 100 yıl sonra
Gezi mutlaka anılacaktır. Öncesinde ve sonrasında ne olursa olsun;
hiçbir şey hatırlanmaz ama Gezi hatırlanır.Türkiye gençliğine dair
umudunu kaybetmiş bir yaşlı adam olarak, Gezi’de umutlarım tekrar
yeşerdiği için çok mutluyum.
“YAŞ GÜNÜMÜ GEZİ’DE KUTLADIM”
Ben yaş günümü Gezi’de kutladım.Oradaki çocukların hâli, o
dayanışma, o birliktelik; Müslümanlar namaz kılıyor, sosyalistler
başlarında nöbet tutuyordu kimse onları rahatsız etmesin diye. Al
sana Türkiye’nin geleceği! Bu muhteşem bir şey! Beni
heyecanlandıran ve umutlandıran bir şey.Gezi’ye ve Gezi’deki mizaha
tanık olduğum için çok mutlu oldum.
“SOL SİYASET HİÇBİR ŞEYE DOKUNMUYOR”
Sol siyaset hiçbir şeye dokunmuyor çünkü; ezberledikleriyle
konuşuyorlar, etraflarına bakmadan, 1800’lü ve 1900’lü yıllarda
yazılmış kitaplardan okudukları ve duydukları şeyin
gerçekleşebileceğini umuyorlar. Bu iş ezberle olmaz, bunun adı
bağnazlıktır.
“KIZIM ARKASINDAN ALLAH KORUSUN DİYE
BAĞIRIYORUM”
Allah aşkına Atatürk Milliyetçiliği’ni tarif edebilecek bir
insanoğlu var mı bu dünyada? Atatürk Milliyetçiliği nedir? Kimse
bilmez. Ama Atatürk Milliyetçiliği için insanlar ölüyor bu ülkede,
Atatürk Milliyetçiliği için darbeler yapıldı geçmişte. Ben hiçbir
şey bilmiyorum mesela bu konuda ve birinin beni aydınlatmasını
bekliyorum. Anlamı olmayan, ezberlenmiş, hiçbir derinliği olmayan,
kimsenin ne anlama geldiğini anlatamayacağı cümlelerle gidiyoruz.
Bize altı yaşımızdan beri her sabah “Varlığım Türk varlığına
armağan olsun” diye bağırmayı öğrettiler okulda. Bir gün bile
düşünmedik bu söz ne anlama geliyor diye. Benim varlığım neden Türk
varlığına armağan oluyor? Anlamıyorum. Benim evladımın, benim
küçücük kızımın varlığı Türk varlığına armağan olacakmış ha? Benim
kızım, benim altı yaşındaki meleğim: “Varlığım Türk varlığına
armağan olsun” diye bağıracak ha? “Allah korusun” diye bağırıyorum
arkasından, beklerken her seferinde okuldan çıkmasını. Ve gün
geliyor; “Andımız yasaklansın” diye bir kanun çıktığında önce
solcular itiraz ediyor; çünkü Akp istedi ya böyle bir şeyi. Koca
koca insanlar meydanlara çıkıp Andımız’ı okudular. Anlamını bile
bilmedikleri bir şeyi, altı yaşından beri bağırdıkları bir şeyi
yeniden bağırdılar.
“KAFAMI DUVARLARA VURMAK İSTİYORUM”
Türk olsun, Kürt olsun fark etmiyor; 20 yaşındaki delikanlılar
yaşamadan ölüyor ve bir anne çıkıp da “Vatan sağolsun, bir çocuğum
daha olursa onu da gönderirim.” dediği zaman kafamı duvarlara
vurmak istiyorum. Bir anne bu cümleyi kuramaz ya da biz sadece öyle
diyenleri izliyoruz, sadece onlar gösteriliyor bizlere. Geçtiğimiz
yıllarda bir annenin evlatları ölmüştü Güneydoğu’da. Anne dedi ki:
“Benim oğlum şehit filan değil! Ne idüğü belirsiz bir cinayete
kurban gitti.” O kadının sözlerini de sansürlediler zaten, bir daha
da görülmedi.
“HİTLER’İN SEÇİMLE GELDİĞİNİ HİÇ KİMSE
UNUTMASIN”
Biz halen daha demokrasiden bahsedelim. Ne demokrasisi yahu? 91
yıldır Türkiye’de hiçbir zaman demokrasi olmadı. Hitler’in seçimle
geldiğini de hiç kimse unutmasın.