'HALİL BERKTAY, NİHAT DOĞAN'IN OKUMUŞ VERSİYONU'
Gazeteci-Yazar Ragıp Duran Akil İnsanlar için sert konuştu: 'Halil Berktay, Nihat Doğan'ın okumuş versiyonu'
İşte Yeni Harman dergisinin nisan sayısında Mesud Ata’ya verdiği röportajda Ragıp Duran’ın söylediklerinden bir bölüm:
-Amberin Zaman kovuldu Habertürk’ten. Devam edecek mi bu operasyonlar?
Hasan Cemal, Milliyet’ten uzaklaştırıldığında "acaba Hasan Cemal’siz bir medya Nazlı Ilıcak’sız bir medyanın habercisi midir" diye bitirmiştim bir yazıyı. İki gün sonra da Nazlı hanım –ki öyle çok hayran olduğum bir gazeteci değil- "Beni de Sabah’tan çıkarırlarsa nerede yazacağımı bilemiyorum" diye açıklama yapmıştı...
Minimum gazetecilik namusuna riayet eden insanlar, -ki gazetecilik esasında bir muhalefet mesleğidir- iktidarın eleştiren konuma bir şekilde düşüyor. En az 10-20 kişi 2002 yılında AKP’ye büyük destek vererek mesleklerini sürdürdüler; Ahmet Altan, Mehmet Altan, Eser Karakaş vesaire...
-Ruşen Çakır, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Hasan Cemal’in yazılarına son verilmesiyle ilgili ne düşündüğünü sormuştu. Gül de "Yani eğer gazetesine varsa bir empoze, gazetesi de orada direnecek kardeşim..." diye cevaplamıştı...
Cumhurbaşkanı ilginç bir şekilde patronları işaret ediyor. Oysa ki bu çok komik. Bugün egemen medyada AKP yanlıları da "hükümete, Erdoğan’a laf etmeyin, patronlara laf edin" diyor. Oysa patronların durumuna baktığımızda, Demirören’i ele alalım en basitinden; rica ve minnetle Vatan ve Milliyet gazetelerinin sahibi olmak durumunda kaldı, yine başbakanın desteğiyle –özerk olması gereken- Futbol Federasyonu başkanlığına getirildi. Yıldırım Demirören medyadan anlayan, daha önce bu konuda tecrübesi olan bir işveren de değil...
Başbakan’a yakın birisi Demirören’e yakın bir isme "Recep Tayyip Bey de Hasan Cemal’in yazılarından pek sinirleniyor" demesi yeterli oluyor.
’Komisyon için Terörle Mücadele Dairesi’nden kimlik kartı çıkarmalı’
-Sabah’tan Yavuz Baydar, Akil Adamlar Komisyonu’nda yer alan gazetecilerin geri çekilmeleri gerektiğini söylüyor. Gerekçe olarak da "gazeteciden aktivist olmaz" diyor...
Yavuz benim yakın arkadaşımdır ve Yavuz’la son dönemlerde birçok konuda tamamen zıt fikirlerde görüşebildik... Evet, gazetecilik bu tip faaliyetlerle uyuşmaz; gazetecinin görevi toplumsal, siyasal, ideolojik aktör olmak değil, mevcut aktörlerin neler yaptığını öğrenip kamuoyuna iletmektir. Siz bizzat gazeteci olarak aktör olduğunuz zaman birkaç sakınca doğuyor; bir kere diğer meslektaşlara oranla eşit olmayan bir durumdasınız. Normalde gazeteci olarak o bazı bilgilere ulaşamazken o komisyona girince, siz o konumdan yararlanarak bir haksız rekabet gerçekleştirmiş oluyorsunuz.
İkincisi, gazetecinin aktör olması bir kişinin hem hakim, hem sanık olması gibidir. Normal göreviniz de aktörlerin yaptıklarını irdeleyip yazmakken aynı zamanda aktörsünüz... Dolayısıyla bu kişilerin kendi yaptıklarını yazması söz konusu olabilir ve bu bir çelişkidir.
Ayrıca Komisyon’a seçilen isimlerin çoğu 2002’den beri AKP yanlısı insanlar. Şimdiye kadar AKP’nin icraatlarını öve öve bitiremediler. Anlaşılan bu da yetersiz kalmış ve resmi görevli olarak atandılar... Akil İnsanlar Komisyonu için Terörle Mücadele Dairesi’nden kimlik kartı çıkarmak lazım. Çalışmalarını böylece gittikleri yerlerde daha kolay yaparlar...
’Nihat Doğan Komisyon’da olsa Taraf’ın ağırlığını dengeleyebilirdi’
-Taraf gazetesinden 5 akil adam var. Türkiye’yi 7 bölgeye bölersek, sekterlerle birlikte bir bölgesi komple Taraf...
En AKP yanlısı gazete hangisi, diye sorulunca "Taraf" diyenler haklı çıktı. Halil Berktay da çok sevinmiş, Berktay’ın cahil versiyonu olan Nihat Doğan kızmış. Nihat Doğan kızmakta haklı... Çünkü hakkı yenilmiş. Böyle bir komisyonda büyük bir ihtimalle bence Nihat Doğan’ın da olması gerekirdi. Komisyonda olsaydı Taraf’ın ağırlığını da dengeleyebilirdi.
’Başbakan arasa telefonu kapatırım’
-Şu an Başbakan Erdoğan arasa sizi ve "mevcut akil adamların içerisinde sizi de görmek istiyoruz Ragıp Bey" dese cevabınız ne olurdu?
Bunu yıllar önce Alev Er, Aktüel’in başındayken çok güzel yapmıştı. Aralarında Murat Belge, Mehmet Altan, Abdurrahman Dilipak’a gibi çeşitli aydınları arayarak "Başbakanlıktan arıyoruz. Başbakan zaman zaman sizin görüşlerinize başvurmak istiyor. Danışmanlık değil, gönüllü bir şey. Zaman zaman Ankara’ya davet etse, ne dersiniz" diye aramışlardı dergiden. Herkes olur, diye üzerine atılmıştı. Öyle cevaplar vardı ki tüyleriniz diken diken olur.
Sorunuza cevap verecek olursam; bunu hakikaten hakaret kabul ederim, kapatırım o telefonu hiç cevap vermeden...
’Akil İnsanlar’ın başına Sinop’ta BDP’nin başına gelenler gelebilir’
-Komisyona atanan isimler Başbakanlığı arayıp "yolu, konaklamayı karşılıyor musunuz" diye sormuşlar mıdır acaba?
E tabii masraflı iş. Bunlara kaçıncı dönemden maaş bağlanacak, hangi devlet kadrosuna verilecekleri açıklanmadı. (Gülüyor)
Bürokratik bir mekanizma da var; bölgelere göre atayıp, başkan yardımcısı, genel sekreter de tayin edilmiş... Şöyle sakıncaları da var durumun; bütün süreç için, yeterince hazırlanılmamış, planlanmamış olduğu için yarın öbür gün bu heyetin başına Sinop’ta BDP’nin başına gelenler de gelebilir. Geniş bir kesim buna hazır değil, çok tepkilerle karşılaşılabilecek bir şey... Yeteri kadar anlaşılmadan böyle bir yola başvuruldu ki bu akil insanların değil, propagandacıların işidir.
Bunu propagandacı olarak yapsınlar, tamam kimse bir şey demez. Ama burada iki taraf yok, sadece AKP hatta Erdoğan var. "Erdoğan’ın Görüşlerini Yayma Cemiyeti" gibi çalışacak bunlar.
-Başbakan komisyon için "temsili" dedi. Gerçek bir komisyonun görevi de yine temsiliyet düzeyinde mi kalırdı?
Bu, Nihat Doğan veya başkalarını gücendirmemek için söylenmiş bir lafmış gibi geldi bana.