“Halaçoğlu Krizi” MHP’de “Koalisyon Çatlağı”na mı işaret ediyor?
Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, MHP’li Halacoğlu'nun CHP’ye dair kullandığı “Dinsiz parti” sözü yüzünden doğan tartışmanın koalisyona yansımalarını ele aldı…
Bir “teorik siyaset” adamı olarak şu “pratik siyaset” ve siyasetçilerin çıkışlarına çoğu kez akıl sır erdirememişimdir. Hiç ummadığınız adamların öylesine “garip” çıkışlarına şahit olmuşuzdur ki “niye” si, “nasıl”ına kafamız pek basmaz. Bu belki de siyaseti hep “rasyonel” yapılan bir faaliyet zannetmemizin bir sonucudur. Oysa siyaset bir yönüyle “irrasyonel” mi yürümektedir acaba? Hiç sanmıyorum. Ben daha ziyade siyasetin genellikle “tasarlanmış” bir süreç olduğunu düşünmeye eğilimliyimdir. (Sadece iyi tasarım veya kötü tasarım vardır!) Arada “sapmalar” olsa dahi!
Nitekim MHP ile ilgili son tartışmalar bu açıdan bana “çok tuhaf” geldi. Bu tartışmaya malzeme sunan cümleler “kazayla ağızdan kaçmış cümleler” miydi yoksa “bilinçli” edilmiş cümleler miydi? “Ucunun nereye varacağı hesap edilememiş” afaki konuşmalar mıydı yoksa tam da “öyle algılanması” istenmiş ama bir yanıyla da reddedilmesi, “öyle demek istememiştim” denilmesi kolay kurulmuş cümleler miydi? Her halükârda “şaşırtıcı” bir durum!
Bu açıdan bakıldığında MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu'nun CHP'nin TBMM Başkan adayı olan Deniz Baykal ile ilgili konuşurken kullandığı "Sayın Baykal'ı desteklemiş olsaydık, kamuoyunda şunlar yansıtılacaktı; 'Siz Baykal'ı seçtiniz, bir muhalif adı altında.' AKP'nin tabiriyle 'dinsiz bir partinin inançsız bir partinin adamını seçtiniz' diye bize yükleneceklerdi" sözleri bu açıdan çok manidar.
Tamamıyla kişisel kanaatimdir. Sayın Halaçoğlu bende hep ağırbaşlı ve soğukkanlı bir adam imajı bırakmıştır. Dolayısıyla kolay kolay ve bilinçli olarak CHP’ye yönelik (AKP dolayısıyla da olsa!) böylesi bir “yakıştırma” da bulunabilmesi zor görünüyor. O halde bir “savunma refleksi” yahut “zihni yorgunluk” ile söylenmiş sözler midir? Veya her siyasetçinin başına gelebilecek “normal” bir “iletişim kazası” mıdır?
Ancak şu siyasetin “arka planı” denen olay beni hep derin “acaba”lara sürüklemiştir. Bu tarz açıklamalar şayet “afaki” konuşmalar değilse “öyle düşünülerek edilmemiş, ama öyle algılanması istenmiş” sözler kategorisinde olabilir mi? Daha önemlisi bir şeylerin önü mü kesilmek istenmiştir?Yoksa ben gene mi “çok komplocu” düşünüyorum?
Nedenim basit; bana böylesi bir lafın, gene böylesi bir konjonktürde söylenebilmesi “çok mantıksız” geliyor. AKP vesilesiyle de olsa CHP’ye bu tarz bir yükleme de bulunulabilmesi “garip” duruyor. (Kaldı ki AKP’ye de yükleme var. AKP’nin böyle diyeceğini nereden biliyor sunuz?) Ardından “beklenen” tepkiler gelmiş ve ortalık karışmıştır. Tüm muhataplardan bir cevap sağanağı yağmış ve hatta -Bahçeli dahil- MHP’lilerden de sert eleştiriler olmuştur.
Öyle ya, dolaylı da olsa CHP’ye dair “dinsiz” vurgusu nereden akla gelmiştir? Bir partinin “dinli” ya da “dinsiz” oluşunun kriterleri nedir? AKP’ye vurayım derken CHP’ye vurmanın manası nedir? Bu bir “bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü?” vakası mıdır?
Bana göre ikinci gariplik MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Ahmet Hakan’ın ülkücülere atfen “Sultanahmet'te Çinli diye Koreli turistleri kovalayanlar oldu.” sözlerine “Bunlar genç çocuklar. Birisi sürükler, bunlar da arkasından gidebilir. Hem Koreli ile Çinliyi ayırt edecek özellik nedir? Çekik göz... Baktı ki ikisi de çekik göz... Fark eder mi efendim?..” demesidir.
MHP’ye yönelik geçmişteki “ırkçı” , “faşist” suçlamalarını yeniden hatırlatacak ve canlandırabilecek, solla (CHP ile) arayı bozabilecek bu sözler niye edilmiştir? Bir tür “Olur böyle vakalar…” havasında söylenmiş ama siyaseten farklı anlamlar yüklenebilecek bu söze niçin gerek duyulmuştur? Tabii medya daha ziyade Bahçeli’nin “çay bardaklı fotoğrafı”na taktığı için bu soru adeta es geçilmiştir!
“KOALİSYONCULAR”LA “BEKLEMECİLER” Mİ TARTIŞIYOR?
Siyaset ilginç bir alandır. Biz onu hep bize yansıyan, daha doğrusu yansıması istenen kadarıyla görürüz. Derininde neler döndüğünü, hangi çatışkılar yaşandığını bilemeyiz. Hele de koalisyon hesaplarının (Hatta “tekrar seçim” olasılığının olduğu) yapıldığı bir zamanda bazı şeyler daha bir önem kazanır. Farklı seçenekler, farklı modeller doğar. Bunlar benimsenir veya reddedilir. Bazı sözlerle rakiplere “ayar” atılır. Gelişmelere uygun olacağı düşünülen pozisyonlar alınır. Bir sürü faktörün bileşkesinde tutumlar zorlanır.
Tam bu noktada bugün Türkiye’de esasta iki eğilim çatışıyor. Birincisi Uluslar arası- Küresel Sermaye’nin (Bilderbergçi sermaye) istediği AKP+CHP koalisyonu, ikincisi ise gerçek Türk derin devletinin (çakmalarının değil) istediğini zannettiğim AKP+MHP koalisyonudur. (Üçüncü eğilim ise daha ziyade kişisel sayabileceğimiz Erdoğan’ın “Yeniden seçim”ci tavrıdır) Bunun siyasete, partilere yansımaları var.
O yüzden bilemiyorum; tartışma en genelde Türk derin siyasetindeki özelde ise MHP’deki farklı eğilimlerin bir yansıması mıdır? Bu tartışma o farklı eğilimlerin “MHP üslubunca” dışa vurulması mıdır? “Bırakalım AKP+CHP koalisyon kursun, nasıl olsa götüremezler, sonuçtan biz güçlenerek çıkarız” cılarla “AKP+CHP koalisyonu engellenmeli onun yerine taşın altına elimizi koyup, memleketin çıkarı için biz kurmalıyız” diyenler mi mesela. Kısaca bu “durup dururken edilmiş gibi” duran laf aslında MHP’deki içten içe süren bir “farklı koalisyon eğilimleri” tartışmasına diğer tabirle “koalisyon çatlağı”na mı işaret ediyor?
Ne bileyim mesela Bahçeli'nin Yusuf Halaçoğlu'na adaşı Yusuf Has Hacip'in sözleriyle göndermede bulunması ve Halaçoğlu'nun da ardından "Kimse karşısında eğilmem" sözleri manidardır!
Yahut aslında “farklı eğilimler” yok, tam tersine bir senaryo dahilinde bir “CHP seçeneğini dışlama” ve çok dolaylı da olsa “Dinsiz CHP” argümanı üzerinden “Dinli MHP” mi hatırlatılmıştır? AKP kınanıyor gibi görünüp AKP’ye mavi boncuk mu atılmıştır? (Bir tür “İyi polis/Kötü polis” mi oynanmıştır?) Kimse çıkıp “bu tartışmanın koalisyon seçeneklerine hiçbir yansıması yoktur” diyemez herhalde?
Öte yandan Çinli/Koreli benzerliği ya da saldırısı üzerinden ise solun “ideolojik bilinçaltı” na mı seslenilmiştir? Yahut zayıf bir ihtimal de olsa (Şayet derinde zorlayan birileri varsa) CHP+MHP+HDP koalisyonu seçeneğinin önü mü kesilmek istenmiştir? (Zaten “olmayacak dua” ama!) “Böyle şeyler olmaz” demeyin siyasette her şey olur!
Bununla neyi kastediyorum? Örneğin 1999’daki DSP-MHP koalisyon görüşmeleri sürecinde Rahşan Ecevit’in birdenbire çıkıp MHP aleyhine konuşması, MHP’ye “geçmişini hatırlatması” olayı gibi (Orada amaç farklıydı gerçi ince ayar atılmak istendi) burada da tersinden bir benzeri mi yapılmak istenmiştir? Bu kez “Düşün yakamızdan” mı denilmiştir?
Dedim ya bilemiyorum; bunlar birer “dil sürçmesi”, “ifade sıkıntısı”, vb’de olabilir başka türlü de. (İllâ “böyledir” demiyorum ve “kesinleşmiş” bir kanaatim de yok ama..) Lakin tartışmanın bu noktalara gelmesi beni yüksek sesle düşünmeye, kafamdaki soruları sizlerle paylaşmama yol açtı. Sahi bu konuda siz ne düşünüyor sunuz?...
09.07.2015
[email protected]