07 Eki 2009 10:06 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:53

"HAKSIZLIK YOK!..TEŞBİHTE HATA OLMAZ!.." AKİF BEKİ BAŞBAKANLIK BASIN SÖZCÜSÜ GİBİ!..

Başbakanlık Basın Sözcülüğü görevinden bir süre önce ayrılarak Radikal'e yazar,24'e genel yayın yönetmeni olan Akif Beki Başbakan'ın Aydın Doğan-Al-Capone benzetmesine bakın nasıl yorum getirdi?

Niye Al Capone?


Başbakan, Doğan Grubu ile Al Capone arasında benzerlik kurdu mu?
Kurduysa, hangi yönleriyle?...
Dün, Başbakan´ın Wall Street Journal´daki sözlerini eşe dosta yorumlamak durumunda kaldım.
O mülakatın kodlarını çözmek isteyenler, `anlarım´ diye, kapımı çaldı.
`Acaba ne demek istedi, bunu niye söyledi?´ sorularına, bolca muhatap oldum.
Baktım, böyle tek tek başa çıkmanın imkânı yok...
Dedim ki; en iyisi, herkes için bunu bir kerede yazmak.
Bakın, ben o sözleri nasıl okudum?
***
Başbakan tam olarak ne demişti, hatırlayın;
"Bakınız, ABD´de vergi kaçakçısı olarak Al Capone yakalanmıştır.
ABD´nin en ileri derecede zenginiydi.
Bundan dolayı ömrünü cezaevinde geçirmiştir.
Aynı şekilde bir Türk olarak Asil Nadir, İngiltere´nin en güçlü medya grubuna sahipti.
Ama Asil Nadir orada, şu veya bu nedenle bilemem, bütün varlığını, her şeyini kaybetti.
Sonra da Kuzey Kıbrıs´a kaçarak hayatını orada devam ettirdi.
Bütün mal varlığına el konuldu.
Bunlar olduğu zaman kimse ses çıkarmadı."
Şimdi de geçelim, bu bölümün makabline ve mabaadına, yani öncesine ve sonrasına.
Öncesinde, WSJ yazarı Marc Champion´un sorusu var.
İçeride ve dışarıda sıkça sorulan bir sorudur;
Doğan Grubu´na kesilen vergi cezası, güçlü bir medya grubunu çökertmeye matuf siyasi bir karara mı dayanıyor?
Başbakan, sadece mülakatçıya değil, aklından bunu geçiren yerli yabancı herkese cevap veriyor.
O bölümün sonrasındaysa, başka bir takip sorusuna cevap geliyor.
Ancak bunları birlikte düşündüğünüzde, kodları çözmeniz mümkün.
Çünkü soruda, vergi cezasından yola çıkılarak Erdoğan, totaliter bulunan Putin´e benzetiliyor.
Ki, bu da ilk kez olmuyor.
Bence, Başbakan´ın Al Capone örneğine müracaat etmesinin sırrı burda.
***
Al Capone, namlı bir gangaster ama, Başbakan bu kısmıyla ilgili görünmüyor.
Al Capone´u, `En ileri derecede bir Amerikan zengini´ olarak tarif etmesinden çıkarıyorum bunu.
Güç, nüfuz, imkân ve büyüklük açısından Doğan Grubu´nu Al Capone´la kıyas ettiği aşikâr.
Peşine Asil Nadir örneğini takması da, beni doğruluyor.
Başbakan, `Büyükler de vergi sorunu yaşar´ mesajını vermek istiyor.
Örneklerle, anlatımını pekiştirmiş oluyor.
Yoksa ne kişiliklerin, ne de iş alanlarının karşılaştırıldığını hiç sanmam.
Başbakan´ın amacı Doğan grubuna, Al Capone´la Asil Nadir´in kötü biten sonlarını hatırlatmak da olamaz.
Analojiye başvurmak, teşbih yapmak, benzerlikler kurmak ikna edici bir izah yöntemidir.
Başbakan da etkili bulduğu için, bu yöntemi kullanmayı seviyor.
Ama, benzeştirilen örneklerin tüm yönleriyle örtüştüğünü düşünmek, vahim bir hata!
Öyle olsa, Erdoğan´ı Putin´le kıyaslayanlar, `hamakat´ değilse de `abesle iştigal´ damgasını çoktan yemiş olurdu.
Ne boyları, ne posları, ne liderlikleri, ne demokrasileri, ne hükmetme tarzları, ne kişilikleri, ne de siyasi serüvenleri birbirine benziyor.
Fakat baksanıza, `Putinleşme´, matah bir benzetme gibi kullanılmaya devam ediyor.
Bu yüzden de Başbakan, `Putinleşme´ suçlamalarına bu noktalardan yola çıkarak itiraz etmiyor.
Siyasi kudretlerinin kastedildiğini biliyor çünkü.
`Ama ben ondan daha uzun boyluyum´, demiyor mesela.
Ya ne yapıyor?
Diyor ki; `Bu işler sadece Putin´in Rusya´sında olmuyor ki...´
Alın size, Al Capone!... Rusya´da değil, Amerika´da yaşadı.
Alın size, Asil Nadir!... Başı, Türkiye´de değil, İngiltere´de derde girdi.
Wall Street Journal´in Amerikası´nda da, İngiltere´de de yaşanmış olaylar var.
Onlarda olunca iyi de, bizde olunca mı kötü?
***
Hasıl-ı kelam;
Söyleyiş biçimine bakarak ben, Başbakan´ın sözlerini böyle okuyorum.
O sözlerin, başka türlü okunmaya müsait olduğunu da düşünmüyorum.
Farklı okumalar, Başbakan´a olduğu kadar, hatta belki daha ziyade, Doğan Grubu´na da büyük haksızlık olur.
Başbakan, o mülakatın devamında önemli bir şey daha söylüyor.
Vergi cezasında, uzlaşma ve yargı yolunun açık olduğunu üstüne basa basa hatırlatıyor.
Bu da, akıbet benzemezliğini doğru anladığımın başka bir kanıtı.


Akif Beki/RADİKAL