HAKKINIZI ÖDEYEMEM...! GAZETE HABERTÜRK'E DUYGUSAL VEDA! (MEDYARADAR/ÖZEL)
Gazete Habertürk ve AHT'deki görevlerinden 4,5 yılın ardından ayrılmak zorunda kalan yönetici arkadaşlarına mektupla veda etti..
Gazete Habertürk ve AHT’deki görevlerinden ayrılan Mustafa
Özbesler, arkadaşlarına duygusal bir mektupla veda etti..
İŞTE AHT HABER MÜDÜRÜ MUSTAFA ÖZBESLER’İN EKİBİNE VEDA
YAZISI :
Sevgili Arkadaşlar
Vedalaşmalar hep yürek burkar… İnsanın nutku tutulur, söylenecek
söz bulunamaz, yutkunulur ve ayrılıklar çoğu zaman sessizce
gerçekleşir.
Ama ben böyle yapmayacağım.
Duygularımı en küçük ayrıntısına kadar sizinle paylaşıp, aranızdan
bu şekilde ayrılacağım…
Bilirsiniz;
… Her güzel şeyin bir sonu vardır.
Kendi adıma üzülerek belirtmeliyim ki;
4,5 yıldır mükemmel bir şekilde süren Habertürk dayanışmamızın da
sonuna geldik…
Ama inanın ki bu zoraki bir ayrılık.
Daha doğrusu zoraki ayrılık değil de atılması zorunlu olan bir
adım…
Ayrılığın tek nedeni, İzmir’de yaşayan ailem.
Onlara yakın olabilmek, kalan ömrümden hiçbir günü mümkün olduğu
kadar onlardan uzakta geçirmemek adına alınmış bir karar.
Biliyorum ki;
Haber koşuşturması sırasında kırdıklarım, üzdüklerim ve hatta
küstürdüklerim bile oldu aranızdan.
Ama ne kin duyduk ne de nefret...
Gündüz tartıştığımızla akşam telefonda barıştık, birbirimizin
yüzüne telefon kapattıklarımızla da gece MSN’de yazıştık, gündüz
yaşananları unuttuk…
Yani: “Kol kırıldı, yen AİLE içinde kaldı.”
Aslında bizi AİLE yapan da buydu…
Gelelim üzerimdeki haklarınıza…
Bunları ödemek mümkün değil.
45 derece sıcakta da koştunuz, -30 derecede boyu aşan karda da…
Tek hedefiniz vardı; HABER
Teknik sorundan kaynaklanan ya da umursamazlığımın sonucunda manşet
haberde imzanız çıkmadı, “gık” diyeniniz olmadı.
Yolladığınız haber başkasının imzasıyla yayınlandı, “Olsun abi,
önemli değil” cümlenizle olgunluğunuzu sergilediniz…
Sorumlu olduğunuz ilin ya da ilçenin en ücra köşesindeki habere
gitmenizi istediğimde; “Abi oraya nasıl gideceğim” diye soranınız
bile olmadı hiç…
Kısacası hakkınızı ödeyemem…
Hakkınızı helal etmenizi de isteyemem…
Hepinizin mutlaka bende hakkı vardır. Ama sizlerle özellikle birkaç
ismi ve olayı paylaşıp, onları daha yakından tanımanıza vesile
olmak istiyorum:
Sevgili kardeşim Cemal Aşan;
Türkiye’yi yasa boğan depremde, Van yerle bir olmuş, TV’mize,
COM’umuza ilk haberi sen geçtin. Her zamanki bencil tavırlarımızla
seni günlerce “Son dakikalarda” koştururken, bize “Abi evimiz zarar
gördü. Eşim hamile. Eve giremediği için bilmem kaç gündür
kayınpederimin kamyonunda yatıp kalkıyor. Bana bir izin versen de
ben eşimi başka bir ildeki yakınlarımın yanına bırakıp geleyim”
bile demedin…
Ne büyük bir insansın Cemal… Ne büyük bir meslek aşkın var… Helal
olsun…
İnan ki tarih bir gün bunları yazacak. Ve Allah uzun ömür ve sağlık
versin, o günlerin güzel bir anısı olan bebeğin, bir gün bunu
öğrendiğinde önce belki kızacak ama sonra seninle hep gurur
duyacak…
Sağolasın Cemalim, gerçekten sağolasın…
Sevgili kardeşim Yusuf Kılıç;
O kahrolası patlamanın gecesinde, İstanbul ekipleri Gaziantep’e
doğru yol alırken, sen meslek adına bütün işleri bitirmiştin.
Kilis’ten takviye gelen Lokman Happani kardeşimle birlikte “İki
kişilik dev bir ordu” misali çekilmemiş bir fotoğraf, öğrenilmemiş
bir hayat hikayesi bırakmamıştınız.
Ah be kardeşim… Toprağı bol mekanı cennet olsun, annenin çok ağır
hasta olduğundan niye bahsetmedin? Beni niye vicdan azabı ile baş
başa bıraktın?
“O fotoğrafı da çekeyim, bu hikayeyi de yazayım diye kendini
paralarken, annemizin başından ayrılmana değdi mi?” diye
sormayacağım. Çünkü biliyorum ki sen de mesleğimizin onurunu
taşıyan askerlerden birisisin…
Sağolasın Yusuf’um, gerçekten sağolasın…
Sevgili kardeşim Orkun Çizmeli;
Yayın hayatımıza başlayalı daha birkaç gün olmuş. Erzurum’dan
gönderdiğin “Vali” haberin manşetimizde. Gurur yaşattın bize “ÖZEL”
ibaresiyle.
Sonra bir başka “Özel”de, Kış Oyunları’ndan geçtiğin haberle
Türkiye’nin gündemine oturttun.
Talihsiz kazada aramızdan ayrılan Aslı kardeşimizin haberlerini hep
en erken verip, Habertürk’e gurur yaşattın.
Haberlere böylesine önem vermen çok güzel de, ben şimdi senin
haberden zaman bulamayıp nişan tarihini biraz daha ileri atma
özverisinin hakkını nasıl ödeyeceğim?
Sağolasın Orkun’um, gerçekten sağolasın…
Sevgili kardeşlerim Kadir Kürşat Tamer ve Mete Sönmez;
Yazın kavurucu sıcağı. Hele ki Muğla, cehennemin bir parçası…
Yine talihsiz bir kaza… Helikopter bir dağın yamacına düşmüş.
Önce Mete verdi haberi ve yola çıktığını bildirdi.
Sonra Kadir aradı: “Abi, Mete çıktı yola ben de
gidiyorum.”
Birkaç saat sonra tüm haber ve fotoğraflar sistemimizde.
İş tamamlanmış mesleki açıdan. Kadir’i arıyorum: “Elinize sağlık
arkadaşlar.”
Kadir’in sesi bozuk, soruyorum “Ters giden bir şey mi var”
diye…
Kadir’den utana sıkılan bir yanıt: “Abi, koşuştururken düştüm,
laptop biraz zarar gördü.”
“Sorun değil tamir ettiririz, sende bir şey var mı?” diyorum.
“Yok abi, bacağımda birkaç sıyrık var” diyen Kadir’in günlerce
bacağının tedavisi ile uğraştığını çok sonraları öğreniyorum.
Kadir kardeşim çok sağol, Mete senin de hakkın ödenmez…
İşte arkadaşlar; biz böyle bir aileydik.
Daha yazabileceğim yüzlerce özveri, yüzlerce meslek ve insanlık
dersi var tabii ki.
Sizinle aynı çatı altında çalışmak çok büyük bir zevkti, bana bu
gururu yaşattığınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.
Sağlık, başarı ve onurlu meslek günlerinizin devamı dileğiyle
hoşçakalın sevgili arkadaşlarım…
Mustafa Özbesler
MEDYARADAR/ÖZEL