HAKKI DEVRİM, HANGİ BAŞYAZARA ''KIRAATHANE HATİBİ'' DEDİ?
İşte Hakkı Devrim'in ''Bir başyazıyı okurken aklımdan geçenleri ifadeye çalışıyorum'' dediği başyazar.
Kıraathane hatibi, denebilir
Hitabet, sözlüklerde kısaca «Güzel ve etkili söz söyleme sanatı ve yeteneği» diye tarif edilir. Bu marifeti olana da, malum hatip diyoruz. Topluluklar önünde konuşmayı sanat mertebesine yükseltenler yanında, maharetini daha çok etkileme amacıyla kullanan hatipler de vardır.
Bazı konuşmacıları kısaca tarif için (kendi icadım da olabilir) kıraathane hatibi derim bendeniz. Bu türü temsil edenleri örnek alan sahne sanatçıları, siyasetçiler ve gazete yazarları da olur. İçlerinde başarıya erişerek hitap ettiği kitleyi sahiden etkileyenler vardır.
O kadar ki mahalle ve köy kahvelerinin müdavimleri, merak ettikleri konularda kıraathane hatibinin de aralarına katılmasını adeta iştahla beklerler... Merak ettikleri hadise veya meseleyi bir kere de onun ağzından dinlemek için.
Ben yukarıda sözünü ettiğim mesleklerin (veya sanatların) temsilcilerini okurken, dinlerken, seyrederken... bazen zihnimden «Arkadaş da kıraathane hatiplerinden galiba...» düşüncesinin geçtiği de olur bazen.
Okuduğum bir gazete haberi ve yorumuysa, hatibin kıraathane üslûbunu benimsemiş olması beni elbette daha çok rahatsız eder. Yazık ki bu tür hatiplere basınımızda sık sık rastlanır.
*
Bir başyazıyı okurken aklımdan geçenleri ifadeye çalışıyorum; Oktay Ekşi´nin «Patriğin şikâyeti» başlıklı yazısı (Hürriyet, 23 aralık).
Bildiğiniz gibi Fener Rum Patriği Bartholomeos´un bir yabancı televizyona «Biz Türkiye´de kendimizi çarmıha gerilmişçesine rahatsız hissediyoruz» diye şikâyetini söylediği haberini aldık. Alelacele ve öfkeyle cevap verenler olması şaşılacak bir hal değildi. «Sesimizi yükseltmeden önce hele bir durup düşünelim!» diyen çıkacak mı, diye bekliyordum.
Ekşi´nin şu cümlesiyle karşılaştım; «Bir yandan iktidar, öte yandan muhalefet, sanki bu sözde hiç gerçek payı yokmuş gibi, demediklerini bırakmadılar» diyordu.
Patrik Hazretlerinin «Şikâyetlerimizi kendi Başbakanımıza ileteceğiz» sözünü onaylarken, «Yunanistan´da cami yapılmasına izin verilmiyorsa, Türk azınlığın seçtiği müftüyü Yunan hükûmeti kabul etmiyorsa, bizim günahımız ne?» demesini ise yadırgamış. Lozan Antlaşması´nın karşılıklılığı tavsiye eden maddesini hatırlatıyordu. Patrik, «Onu Türk hükûmeti bana değil Yunan hükûmetine söylesin» derse haklıdır, demeyi de ihmal etmeden.
Ve adil düşünceden, tarafsızlıktan ödün vermeden devam ediyordu. Hey hey! İtidal ve insaf dahilinde kalmak şartıyla ifade edilemeyecek bir düşünce olabilir mi?
- Oktay Ekşi´nin başlıca özelliklerinden biri de nezaketi ve zarafeti değil midir, diyeceksiniz? Doğrudur, elbette!
Evet öyledir! Ama zaman zaman tepesinin attığı da oluyor, dersem çok yadırgar mısınız?
Hakkı Devrim/Radikal