Hâkim Yücesoy'dan Melis Alphan'ın yazısına tepki: Gazeteciliğe karşı sorumsuzluk!
Hâkim Ali Haydar Yücesoy, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun "Türkiye'de ensest oranı yüzde 40" açıklamasını hatırlatan Melis Alphan'ın yazısına tepki gösterdi.
Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kararnamesi ile İstanbul'dan Afyonkarahisar’a atanan hâkim Ali Haydar Yücesoy, “Bilimsel yöntem gereklerine uygun olarak tespit edildiği ortaya konulmamış bilgi ve beyanlarla ortaya çıkıp böylesi temelsiz sansasyonel haber ve yorumlar yapmak, her şeyden önce topluma ve gazetecilik mesleğine karşı yapılmış büyük bir sorumsuzluktur” dedi.
Melis Alphan, sunucu Murat Başoğlu'nun, öz yeğeni Burcu Başoğlu ile öpüşürken görüntülenmesi sonrası başlayan "ensest" tartışmalarıyla ilgili olarak "Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) 6 ilde yaptığı araştırmanın sonuçlarını, rakamları açıklayamadı bile. Ama tek bir rakam verdi ve tabloyu görmemiz açısından yeterliydi aslında: Türkiye’de ensest oranı yüzde 40. Yani her 10 kişiden 4’ünde ensest var" diye yazmıştı.
Ali Haydar Yücesoy'un, sosyal medya hesabında paylaştığı, "Türkiye’de %40 ensest var’ iddiası üzerine birkaç söz" başlıklı mesaj şöyle:
Hürriyet'te Melis Alphan'ın "Türkiye'de ensest oranı %40" yazısı çok tartışıldı, tepki uyandırdı.
Bu İddiasını neye dayandırıyordu?
"Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu'nun (TKDF'nin) 56 ilde yaptığı araştırma sonuçlarından biriydi" güya bu bilgi..
Bu araştırmanın, kimler (hangi uzmanlar) tarafından, hangi kaynaklara dayalı verilerle, ne gibi yöntemlerle yapıldığı da belli değil..
Alphan'ın yazısında geçtiğini göre TKDK Başkanı ayrıca, (ençok ensest vakalarının olduğu yerle ilgili olarak), "bunu sadece 3 kişi biliyor; Ben, danışmanım ve araştırmacı" şeklinde açıklamada da bulunmuş..
Bu cümleden hareketle anlaşılan o ki, ortada (araştırmacılar/uzmanlar değil) sadece bir araştırmacı var.
56 ilde, nerede, hangi kurumda, mekanda, hangi belgelerde, kayıtlarda, kişiler üzerinde araştırma yapıldığı açıklanmadığı gibi, tek bir araştırmacının dışında başka uzmanın, görevlinin varlığından da söz edilmemiş..
Örneğin, ceza soruşturma ve dava dosyaları istatistikleri, Sosyal Politikalar ve Aile Bakanlığı verileri araştırılmış mı o da belli değil..
Oysa, "çocuğun cinsel istismarı soruşturma ve davalarının %40 civarındakilerinde sanıkların mağdur çocukların (ensest kabul edilecek derecede) yakınları olduğuna" dair istatistiki veriler mevcut.
Ancak, bu türden bir veriden hareketle, "toplumun %40'ında ensest vakalarının yaşandığı" sonucunu çıkarmak ve ileri sürmek, son derece mantık ve hesap dışı vahim bir hata olur.
Toplumun tamamı o dosyalarda cinsel suçların sanığı ve mağduru konumunda olmadığına göre, (o veriden hareketle) "Türkiye'de ensest oranının %40 olduğunu" söylemek mümkün değildir.
Basının salt tek bir veriyi ya da taraflardan, bireylerden birinin beyanını dayanak yaparak, büyük iddialarda bulunması veya birilerini peşinen suçlu ve sorumlu ilân etmesi ilk değildir. Bu durum maalesef basının, oldukça yaygın kötü bir alışkanlığıdır.
"Türkiye'de ensest oranı %40" demek, neredeyse içimizde, yanımızda yaşayan insanların yaklaşık "üçte birinden çoğunun-yarıya yakınının" böylesi utanç verici, alçaltıcı, ahlâk dışı yaşam ve suç içerisinde olduklarını ileri sürmek demektir.
Evet Türkiye'de de ensest ilişki ve suçları vardır. Bu utanç verici fiiller tarih boyunca hemen hemen her toplumda var olmuştur ve halen de var olmaya devam etmektedir.
Ensest ilişki ve suçları oranlarının daha az oranlarda olması elbetteki utanç vericiliğini, ahlâk dışılığını, mücadele edilmesi gerekliliğini ortadan kaldırmaz.
Bizim toplumumuzda var olan ensest ilişki ve suçlarının sayı ve oranları da hiç de azımsanacak düzeyde değildir.
Bu suçların önemli bir kısmı da gizleme, baskı nedeniyle soruşturma ve dava konusu olmamaktadır.
Özellikle bu suçların mağduru olan çocuklar yaşamları boyunca büyük bir travma, trajedi yaşamaktadır.
Bu suçların önlenmesi, açığa çıkarılması, soruşturma ve davalar boyunca mağdur travmalarının daha da derinleşmemesi için acil ve kapsamlı önlemler alınmasına hâlâ büyük ihtiyaç vardır.
Örneğin, çocukların ruh sağlığı ve ilişkilerinin üzerlerindeki etkileri küçük yaşlardan itibaren uzmanlarca bilimsel yöntemlerle takip edilmeli, aile içi, okul içi-dışı fiziksel, ruhsal, cinsel istismara ve kötü muameleye maruz kalan çocuklar için koruma tedbirleri kurumsal olarak geliştirilmeli, sorumluları uyarıdan, uzaklaştırmadan caydırıcı cezalarla cezalandırmaya kadar yaptırıma tabi tutulmalıdır.
Ne var ki, "Türkiye'de %40 oranında ensest var" gibi dayanağı belirsiz, doğruluğu son derece şüpheli, kamuyu uyaran, tahkir eden beyan ve iddialarda bulmak, Türkiye toplumunu ve halkını, hem kendi kamuoyu önünde, hem dünya kamuoyu önünde, kalıcı ve haksız kötü şöhretlenmesine yol açacak şekilde karalar, küçük düşürür, alçaltır, rencide eder.
Bilimsel yöntem gereklerine uygun olarak tespit edildiği ortaya konulmamış bilgi ve beyanlarla ortaya çıkıp böylesi temelsiz sansasyonel haber ve yorumlar yapmak, her şeyden önce topluma ve gazetecilik mesleğine karşı yapılmış büyük bir sorumsuzluktur.
Melis Alphan'ın konuya ilişkin yazısı
Melis Alphan'ın konuya ilişkin 2 Eylül 2017 tarihinde yayımlanan "Murat Başoğlu’na niye şaşırıyoruz? Türkiye’de ensest oranı yüzde 40!" başlıklı yazısı şöyle:
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) 2014’te yayımladığı Türkiye Ensest Atlası Projesi’nin amacı, ülkemizde çok yaygın olmasına rağmen hemen hiç konuşulmayan ensest konusunu konuşulur kılmaktı.
Ne de olsa, ‘ülkemizde ensest, ‘kutsal aile’ mitini korumak için toplumsal bir konsensüs içinde çok sıklıkla görmezden geliniyor.’
Ensest mağduru çocukların hayatları boyunca bu istismarın etkisinden kurtulamadıklarını, bitmeyen bir travma yaşadıklarını herhalde söylemeye gerek yok.
2009’da yapılan ‘Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak’ araştırmasına göre de ensest vakalarında mağdurlar genellikle kız çocukları, saldırgan ise aile içinden bir erkek. Aynı evde birden fazla çocuk istismar edilebiliyor ve mağdur çocuklar büyüdükçe saldırıyı küçük çocuğa yöneltiyor.
Türkiye Ensest Atlası, bir yanılgıyı da düzeltmişti. Uzunca bir zaman ensest, yoksul ailelere ilişkin bir sorun olarak görülmüş ve bu tip olaylara ekonomik durumu iyi ailelerde pek rastlanmadığı vurgulanmıştı. Ancak artık biliniyor ki, ensest her tür sosyoekonomik ve kültürel çevrede yaşanıyor. Yani, ‘gündelik hayatlarına devam etmelerini engelleyen psikolojik sorunları olmayan, doğru ile yanlışı ayırt edebilen, alkolik ya da devamlı işsiz olmayan, eğitim seviyesi yüksek kişiler de ensest faili olabiliyor.’ Üst sosyokültürel çevrede ensest yokmuş gibi görünmesinin sebebi ise bu çevrede ensestin daha iyi saklanması.
Toplumun ciddi bir kısmı ensesti cinsellik olarak görüyor
Haftalardır kendimi hangi ilde, hangi ortamda, kimlerle bulursam bulayım, Murat Başoğlu’nun yeğeniyle ilişkisi konuşuluyor.
İlginçtir, ensesti konuşmaya asla yanaşmayan biz, mesele magazinsel bir boyut alınca, ensesti ağzımızdan düşüremedik. Bu konuda ikiyüzlüyüz, kabul edelim.
Düşünün, TKDF Türkiye Ensest Atlası’nı hazırlarken sitesi hack’lendi, tehditler aldı, dönemin Diyanet İşleri Başkanı bile TKDF Başkanı Canan Güllü’ye “Çok alenen konuşuyorsunuz Sayın Başkan, biraz halının altına süpürün” dedi.
Öyle ki, TKDF 56 ilde yaptığı araştırmanın sonuçlarını, rakamları açıklayamadı bile. Ama tek bir rakam verdi ve tabloyu görmemiz açısından yeterliydi aslında: Türkiye’de ensest oranı yüzde 40. Yani her 10 kişiden 4’ünde ensest var!
Bu oran ne anlama geliyor biliyor musunuz?
Bu toplumun ciddi bir kısmının ensesti cinsellik olarak gördüğü anlamına geliyor!
Ensest Atlası yayımlandığında Güllü, son yıllarda ensest ilişki oranlarında artış olduğunu söyleyerek bunu sosyal çevreden uzaklaşıp içe kapanan toplumdaki muhafazakârlığa bağlamıştı.
Güllü, kimi yerlerde yargıya yansımış ensest olaylarında, avukatlar mağdurların yaşını büyüttüğü için dosyaların kapatıldığını tespit ettiklerinden söz ediyor.
“Öyle bir il geldi ki karşımıza, ensest ilde gelenek, hatta geçmişten beri gelenek. Şimdi hangi il olduğunu söylesek kıyamet kopar” diyen Güllü tüm ısrarlarıma rağmen ilin adını vermiyor, “Bunu sadece 3 kişi biliyor; ben, danışmanım ve araştırmacı” diyor.
Televizyonlardaki tartışma programlarında neden ensest konuşulmuyor?
Murat Başoğlu ile yeğeninin ilişkisini konuşmayı bitirdiysek eğer, ülkemizdeki ensest gerçeğini etraflıca konuşmaya başlasak mı artık?
18 yaşını bitirmesine rağmen başka şehirde kazandığı üniversiteye kızını göndermeyen babanın devam eden cinsel istismarını konuşalım mı? Evde silah bulunduran, emekli başçavuş adamın 18 yaşını doldurmuş, beyni ve ruhu güya özgür ama korku içindeki kızını konuşalım mı? Kendini kurtaramayan, korkudan ödü patlayan bu kız ve onun gibilerini konuşalım mı?
Televizyonlardaki tartışma programlarında bir kez olsun memleketteki ensest sorununu konuşalım mı?
Gazetelerde Murat Başoğlu haberleri kadar bile yer bulamayan ensest vakalarını konuşalım mı?
Hazır mısın Türkiye? Kendinle yüzleşmeye hazır mısın?