HAYATIN İÇİNDE NE VARSA...
Beslenme kaynağını size de sorayım.
Nur Tuğba: Bence hayatın içinden olmamız bize kazandırıyor. En azından öyle olduğumuzu düşünüyorum. Mesela gazeteyi okurken bile refleks olarak “Acaba Hakan buna ne der?” diye düşünerek okuduğumu fark ediyorum. Hem yapımcımız Hülya hanımın hem de genel koordinatörümüz Reyhan hanımın söylediği bir şey var; “Biz program olarak gazetenin ilk sayfasıyız.” Bir gün magazini birinci sıraya alıyoruz ertesi gün sosyal bir haberi birinci sırada işliyoruz. Hayatın içerisinde ne varsa onları izleyiciye aktarmak istiyoruz. Sanırım sırrımız bu.
Önceden çalışıyor musunuz?
Nur Tuğba: Tabii ki çalışıyorum. Bir kere elimden geldiğince çok fazla gazete okuyorum ve haber bültenlerini izlemeye çalışıyorum. Şunu diyemiyoruz biz programımız için; “Biz haber programıyız ya da magazin programıyız.” Hepsinin içinden azar azar da olsa barındırıyoruz. Dolayısı ile çok fazla kaynak takip etmek zorundayız.
Bu geçişi nasıl sağladığınız çok merak ediyorum. Siz sadece magazinde değildiniz ama daha önce magazin programlarında ve magazin dünyasında bir figürdü Hakan Ural. Kaygı taşımış mıydınız?
Hakan Ural: Kaygıyı şöyle taşımadım. Sen kendini bilmez misin? Neyi bilirsin ya da neyi bilmezsin?
Ama insanlar sizi bilmeyebilir.
Hakan Ural: Orada sen kendini ifade edebilecek bir mecra buluyorsun. O karşılığı bulamayınca zaten var olamıyorsun. Benim burada 5’inci yılım. O testi biz bundan beş yıl önce yaptık. Bu arada ben TV8’de iken programı altı saat yapıyordum. Orada da bu ilişkinin doğuşu gerçekleşti. Bir hayata karşı yaşadığım tecrübelerim var bir de hobilerim var. Altı kanalda 17-18 yıl spor yorumculuğu yapmışım. 70’in üstünde film ve dizi çekmişim ve set ortamını biliyorum. İlk eşim sahnelerin en bilindik hanımlarından bir tanesi olduğu için benim evimin içinde karolar yapılmış, repertuarlar hazırlanmış. Sahnedeki ses sanatçısı insanları biliyorum. Sokaktan büyüyüp, yetişip gelmişiz. Esnafından, polisinden, fırıncısından taksicisine kadar biliyoruz. Yokluğu ve acıyı görmüşüz. Bunların tamamının karışımını samimi bir şekilde dile getirdiğin zaman seni izleyen her kim olursa olsun “Doğru diyor adam” der. Zaten iksir de bu. Doğru diyor cümlesini kurdurabilmek. Ben birinden öğrendim bir şeyi yayında söylüyorsam ismini de belirtiyorum. Bunu size söylediğimde güldünüz ya da taltif ettiniz ama ben bunu Hasan’dan veya Mehmet’ten öğrendim diyorum.
'GENÇLER İÇİN BUNU YAPIYORUM'
Ama sizin bir şansınız var. Sizin yerinizde ve sizin yaşınızda olup ama bugüne kadar gelen süreçte her şeyi tattınız. Belki de birçok noktada tüketilme duygunuz tamamen tamamlandı. Bugün aslında siz yaptığınız işin ve bu dünyanın bütün o olumsuz, cafcaflı ve süslü kısımlarını ayırt edebiliyorsunuz. Ya bunlar olmasaydı Hakan Ural aynı samimiyeti gösterebilir miydi?
Hakan Ural: Yaşanmışlıklara ve ödediğimiz bedellere tecrübe diyoruz. Senin de dediğin gibi yüzde yüz etken. Bugüne avantaj gibi yansıyıp lehime gözüküyor olabilir ama bunlara ödediğimiz bedelde bir ömrü heba ettik. Bu format içerisinde bunlardan fayda sağlıyor olabiliriz doğru söylüyorsun. Ama baktığın zaman bunların içerisinde çok büyük acılar, tahammülsüzlükler ve yaşadığın haksızlıklar var. Bir film değil bu bir hayat sonuçta. Çok üzüldük, çok yıprandık ve çok yanlışlar yaptık. Bu nedenle yayında kendi yaşadığım şeyleri yayında bastırarak söylüyorum ki bir daha kimse yapmasın. 1000 kişiden 2’sini kazansam yeter. Özellikle gençler için bunu yapıyorum.