Hakan Albayrak'tan Erdoğan'a sert eleştiri! "Yapmayın çocuklar" demedi, demiyor!
Başbakan Davutoğlu'na yakınlığıyla bilinen Karar yazarı Hakan Albayrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AKP içindeki Davutoğlu lincine sessiz kalmasını eleştirdi.
Karar yazarı Hakan Albayrak, 'birilerinin hâlâ Erdoğan'ın diken
üstünde olduğu havasını yayarak ve bu havaya giremeyen herkesi
'hain', 'ajan', 'kripto paralelci' ilan ederek dünyalarını
karartmaya çalıştıklarını' savundu. "Davadan dönenler oldu, mum
gibi sönenler oldu, orası tamam; fakat davayı ve dava çerçevesinde
Erdoğan’ı savunmaya devam ettikleri halde sırf ara sıra
eleştirilerde bulunuyorlar diye Reisçilik adına hücum edilenlerin
hakkı-hukuku yerlerde sürünüyor" diyen Albayrak, "Erdoğan da
'Yapmayın çocuklar! Biz kazandık. Hep beraber kazandık. Yedi düvele
karşı kazandık. En mutlu olmamız gereken zamanda kırıp dökmeyelim
birbirimizi. Pis pis sövüp saymayın öyle. Beni eleştiriyor da
olsalar, dava arkadaşlarımı böyle harcamanıza izin vermem. Ben
vefalı bir insanım. Onların beni savunduğu gibi ben de onları
savunurum. Karşınızda beni bulursunuz!' demedi, demiyor" diye
yazdı.
Hakan Albayrak'ın, "Homur homur... Nereye kadar?" başlığıyla
yayımlanan (12 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
Yeni Türkiye’yi başımıza yıkmaya kalkışan askerî cuntaları etkisiz
hale getirdik.
Gezi ayaklanmasını bastırdık.
17-25 Aralık darbecilerini bertaraf ettik.
Siyasi hayatı bitti denilen Erdoğan’ımızı Başbakanlıktan
Cumhurbaşkanlığına taşıyarak siyasette yeniden ürettik.
7 Haziran-1 Kasım Fetret Devri’ni de sağ salim atlattık ve son
genel seçimlerde yüzde 44-45 hayalleri kurarken Rabbimiz bize yüzde
49.5 ihsan etti.
AK Parti’miz dört senede yapmayı taahhüt ettiği işleri üç ayda
tamamlayarak destan yazdı.
Rahmet ve bereket yağdı üzerimize; nice karanlıklardan aydınlığa
çıktık Allah Azze ve Celle’nin inayetiyle.
Çıktık da ne yaptık?
Bir sevinç gösterdik mi?
Dilimizdeki şükür, halimize ve tavrımıza yansıdı mı?
Ne gezer!
Sevinci erteleye erteleye unuttuk sevinmeyi.
‘Bu badireyi de atlatalım, ondan sonra…’
‘Şu badireyi de atlatalım, ondan sonra…’
‘O badireyi de atlatalım, ondan sonra…’
Ama yok, yok, yok!
Karşılaştığımız her badirede asılan suratımız, o badireyi
aşmamızdan sonra da asık kaldı.
Rabbimiz nimet verdikçe homurdandık.
Homur homur, hep homur homur…
Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda,
beraber aştık bütün o badireleri, ama en çok da birbirimize surat
astık, en çok da birbirimize homurdandık ne hikmetse!
Şöyle dostça, kardeşçe, yoldaşça bir kucaklaşıp mutluluk içinde
tebrik etmedik birbirimizi.
***
17 Aralık 2013’ten 30 Mart 2014’e kadar liderimiz Recep Tayyip
Erdoğan ve Yeni Türkiye’miz diken üstündeydi.
AK Parti’nin 30 Mart mahalli seçimlerinden zaferle çıkması,
Erdoğan’ı ve Yeni Türkiye’yi selamete çıkardı.
Erdoğan’ın 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk
turunda oyların yüzde 52’sini alarak devletin zirvesine çıkması,
selameti taçlandırdı.
Neredeyse iki sene geçti bunun üzerinden; ama birileri hâlâ
Erdoğan’ın diken üstünde olduğu havasını yayarak ve bu havaya
giremeyen herkesi “hain”, “ajan”, “kripto paralelci” ilan ederek
dünyamızı karartmaya çalışıyor.
Davadan dönenler oldu, mum gibi sönenler oldu, orası tamam; fakat
davayı ve dava çerçevesinde Erdoğan’ı savunmaya devam ettikleri
halde sırf ara sıra eleştirilerde bulunuyorlar diye Reisçilik adına
hücum edilenlerin hakkı-hukuku yerlerde sürünüyor.
Hakaretin, iftiranın, çamurun haddi hesabı yok.
Daire içindeki en ufak bir fikir ayrılığı veya üslup farklılığı
dünyanın en büyük varoluşsal tehdidi gibi algılanıp/algılatılıp iç
savaş tamtamları çalınıyor.
Erdoğan da “Yapmayın çocuklar! Biz kazandık. Hep beraber kazandık.
Yedi düvele karşı kazandık. En mutlu olmamız gereken zamanda kırıp
dökmeyelim birbirimizi. Allah’a şükürsüzlük etmeyelim.
Yüklendiğiniz o adamlar beni zor zamanlarımda savunan adamlardır.
Onların eleştirilerine cevap verirken haddi aşmayın. Yalana,
iftiraya, hakarete başvurmayın. Kin ve nefret ifadeleri
kullanmayın. Pis pis sövüp saymayın öyle. Beni eleştiriyor da
olsalar, dava arkadaşlarımı böyle harcamanıza izin vermem. Ben
vefalı bir insanım. Onların beni savunduğu gibi ben de onları
savunurum. Karşınızda beni bulursunuz!” demedi, demiyor.
Tarihî ehemmiyetini ve kıymetini müdrik olduğumuz için tabii ki
Erdoğan’ın yanında durmaya devam ediyoruz, ama ağzımızın tadını
kaçırdılar.
Niye böyle olsun ki?
Niye bir ukde kalsın ki içimizde?
Niye ukdesiz bir mutlulukla saf tutmayalım ki Erdoğan’ın
arkasında?
Derdiniz ne kardeşim?
Davutoğlu’nun yüksek profili mi?
E o da bırakıp gidiyor işte; daha ne?
Hâlâ homur homur.
“Ama giderayak Davutoğlu’na methiyeler düzenler var.”
Milletin vefasına verin kardeşim, olur öyle.
Büyütmeyin.
Erdoğan’a bağlılıklarının ispatı için Davutoğlu’nun iyiliklerini
yok saymalarını bekleyemezsiniz vefalı insanlardan.
Neyse…
Olan oldu, önümüze bakalım.
***
AK Parti’nin nasipse 22 Mayıs’ta toplanacak olan kongresinde
kimin genel başkan -dolayısıyla başbakan- seçileceği, parti yönetim
organlarında kimlerin yer alacağı umurumda değil.
Cumhurbaşkanımız nasıl arzu ediyorsa öyle olsun.
Yeter ki Cumhurbaşkanımız kendini emniyette hissetsin ve bu emniyet
hissini çevresindekilere de aşılasın da Erdoğan adına -yahut
Erdoğan’ın adı kullanılarak- yürütülen yıkıcı faaliyetler sona
ersin.
Onların tahriklerine kapılıp Erdoğan’a Frenklerin baktığı yerden
bakarak homurdanmalar da sona ersin.
Bitsin artık bu kronik memnuniyetsizlik ve huzursuzluk hali.
Birbirimizi kemirip durmayalım artık.
Milletin dertlerini umursamayıp iktidar kavgası veriyormuşuz gibi
bir manzara sergilemeyelim.
Milletin asabını bozmayalım, sabrını taşırmayalım.
Sürur verelim birbirimize ve millete.
Rabbimize nankörlükten başka izahı olmayan bu acayip halimizle
murdar etmeyelim nimeti.
Saflarımızı sıklaştıralım ve beraberce kazandığımız, ülkemize ve
Ümmet-i Muhammed’e beraberce kazandırdığımız mevzileri yine
beraberce güçlendirip çoğaltmaya bakalım.
PKK’yı bitirmeye, Kilis’i korumaya, Suriye’yi kurtarmaya bakalım
mesela.
Her şeyden evvel, mevcut nimetler için şükretmeye bakalım.
Onca nimete rağmen halimizden şikâyetçiliğimizde bir eksilme
olmuyorsa, şükredenlerden değiliz.