09 Ara 2016 07:25
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:14
Hakan Albayrak, Anıtkabir'e giden bakana yüklendi: Yerlilik ve millilik yolunda tam yol ileri!
Karar yazarı Albayrak'ın hedefinde Anıtkabir'e giden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı vardı.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yakınlığıyla bilinen Karar gazetesinin yazarı Hakan Albayrak, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesinin yıldönümünde Anıtkabir ziyareti yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'ya ağır ifadeler kullandı.
Atatürk'ün "ateist" olduğunu iddia eden Albayrak, "Mustafa Kemal’in, eski Yunan tapınaklarını andıran ve 'Atatürkçü' kesimlerce kutsal addedilen 'Anıtkabir'ini ziyaret ettiler" dedi. Refah Partili vekillerin milletvekili yeminini takiyeyle mecburen ettiğini hatırlatan Albayrak yazısını şöyle bitirdi: "'Kemalist' yahut 'Atatürkçü' ritüelleri gönüllü olarak yerine getirmek, hiçbirinin/hiçbirimizin aklının ucundan bile geçmezdi o günlerde. Az zamanda çok mesafe kat ettik, vesselam!"
İşte o yazı:
“AK Partili bir grup hanımefendi, Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilişinin yıldönümünde, ilâhî vahye ‘gökten indiği sanılan kitapların doğmaları’ diyen ve ilhamlarını ‘gökten veya gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan’ almakla övünen Mustafa Kemal’in, eski Yunan tapınaklarını andıran ve ‘Atatürkçü2 kesimlerce kutsal addedilen ‘Anıtkabir’ini ziyaret ettiler.
Heyet, ‘Anıtkabir’de, mozoleye çelenk bırakmak ve ölü için saygı duruşunda bulunmak gibi Batılılara ait ritüelleri itina ile yerine getirdi.
Yerlilik ve millilik yolunda tam yol ileri!
***
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, bunlarla yetinmeyip, ‘Anıtkabir Özel Defteri’nde Mustafa Kemal’e hitaben bir mektup da yazdı.
Şöyle:
‘Kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesi, milletimiz adına demokratikleşme yolunda atılmış en önemli adımlardan biridir. Bugün kadınlar elde ettikleri demokratik haklar neticesinde siyasi, ekonomik ve kültürel hayatın içinde başarılı çalışmalara imza atmaktadır. Toplumsal kalkınmanın, tarih, kültür ve medeniyetimizin öznesi olan kadınlar, 15 Temmuz’da vatanımızı ve bayrağımızı savunmak için verilen mücadelenin en ön saflarında yer alarak, milli iradenin ve özgürlüğümüzün teminatı olmuşlardır. Bu bilinçle genç Türkiye Cumhuriyeti’ni, ilim ve irfanla, işaret ettiğiniz çağdaş medeniyetler seviyesine yükseltmeye devam edeceğiz. Aile ve toplumun temeli olan kadın evde, iş yerinde, siyasette, ekonomide karar alma mekanizmalarında etkin rol üstlenmeyi sürdürecektir. Ülkemizde son yıllarda uygulanan politikalarla, kadının sosyal statüsünün yükseltilmesine yönelik güçlü adımlar atılmıştır. Siyasi ve hukuki alanda atılan bu adımlar kuşkusuz kadınlarımızı cesaretlendirmiş, müreffeh Türkiye’nin inşasında biz kadınlara güç vermiştir. Tüm çabamız kadına karşı her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek, kadın erkek fırsat eşitliğini sağlamak, toplumda adalet duygusunu güçlendirmektir. Bizler bu amaçla demokrasiye ve kadın haklarına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Zatıalinize, aziz milletim ve tüm kadınlar adına şükranlarımı sunuyorum. Ruhunuz şad olsun.’
Mustafa Kemal’in bu mektuba cevap yazması beklenmiyor.
Mektubu okuması da beklenmiyor.
Ölüler mektup okuyamazlar ve yazamazlar.
Aksine inanmaya ne din el verir ne de modern bilim.
Öyleyse nedir bu?
Bilmiyorum.
***
1991’de, milletvekili seçilen Refah Partililerin Mustafa Kemal’e bağlılık yemini edip etmeyeceklerini konuşuyorduk.
Meclis’te o yemin metnini okumak fıkıhla tevil edilebilir mi edilemez mi diye tartışıyorduk.
Birçok Refah Partili milletvekili, kürsüde yemin metnini okumadan evvel bir müddet gözlerini kapayıp sessizce dua etti ve mağfiret diledi.
İbrahim Halil Çelik, ilgili anayasa maddesinin numarasını zikredip -alıntı yapar gibi- okudu yemin metnini.
‘Kemalist’ yahut ‘Atatürkçü’ ritüelleri gönüllü olarak yerine getirmek, hiçbirinin/hiçbirimizin aklının ucundan bile geçmezdi o günlerde.
Az zamanda çok mesafe kat ettik, vesselam!
Atatürk'ün "ateist" olduğunu iddia eden Albayrak, "Mustafa Kemal’in, eski Yunan tapınaklarını andıran ve 'Atatürkçü' kesimlerce kutsal addedilen 'Anıtkabir'ini ziyaret ettiler" dedi. Refah Partili vekillerin milletvekili yeminini takiyeyle mecburen ettiğini hatırlatan Albayrak yazısını şöyle bitirdi: "'Kemalist' yahut 'Atatürkçü' ritüelleri gönüllü olarak yerine getirmek, hiçbirinin/hiçbirimizin aklının ucundan bile geçmezdi o günlerde. Az zamanda çok mesafe kat ettik, vesselam!"
İşte o yazı:
“AK Partili bir grup hanımefendi, Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilişinin yıldönümünde, ilâhî vahye ‘gökten indiği sanılan kitapların doğmaları’ diyen ve ilhamlarını ‘gökten veya gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan’ almakla övünen Mustafa Kemal’in, eski Yunan tapınaklarını andıran ve ‘Atatürkçü2 kesimlerce kutsal addedilen ‘Anıtkabir’ini ziyaret ettiler.
Heyet, ‘Anıtkabir’de, mozoleye çelenk bırakmak ve ölü için saygı duruşunda bulunmak gibi Batılılara ait ritüelleri itina ile yerine getirdi.
Yerlilik ve millilik yolunda tam yol ileri!
***
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, bunlarla yetinmeyip, ‘Anıtkabir Özel Defteri’nde Mustafa Kemal’e hitaben bir mektup da yazdı.
Şöyle:
‘Kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesi, milletimiz adına demokratikleşme yolunda atılmış en önemli adımlardan biridir. Bugün kadınlar elde ettikleri demokratik haklar neticesinde siyasi, ekonomik ve kültürel hayatın içinde başarılı çalışmalara imza atmaktadır. Toplumsal kalkınmanın, tarih, kültür ve medeniyetimizin öznesi olan kadınlar, 15 Temmuz’da vatanımızı ve bayrağımızı savunmak için verilen mücadelenin en ön saflarında yer alarak, milli iradenin ve özgürlüğümüzün teminatı olmuşlardır. Bu bilinçle genç Türkiye Cumhuriyeti’ni, ilim ve irfanla, işaret ettiğiniz çağdaş medeniyetler seviyesine yükseltmeye devam edeceğiz. Aile ve toplumun temeli olan kadın evde, iş yerinde, siyasette, ekonomide karar alma mekanizmalarında etkin rol üstlenmeyi sürdürecektir. Ülkemizde son yıllarda uygulanan politikalarla, kadının sosyal statüsünün yükseltilmesine yönelik güçlü adımlar atılmıştır. Siyasi ve hukuki alanda atılan bu adımlar kuşkusuz kadınlarımızı cesaretlendirmiş, müreffeh Türkiye’nin inşasında biz kadınlara güç vermiştir. Tüm çabamız kadına karşı her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek, kadın erkek fırsat eşitliğini sağlamak, toplumda adalet duygusunu güçlendirmektir. Bizler bu amaçla demokrasiye ve kadın haklarına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Zatıalinize, aziz milletim ve tüm kadınlar adına şükranlarımı sunuyorum. Ruhunuz şad olsun.’
Mustafa Kemal’in bu mektuba cevap yazması beklenmiyor.
Mektubu okuması da beklenmiyor.
Ölüler mektup okuyamazlar ve yazamazlar.
Aksine inanmaya ne din el verir ne de modern bilim.
Öyleyse nedir bu?
Bilmiyorum.
***
1991’de, milletvekili seçilen Refah Partililerin Mustafa Kemal’e bağlılık yemini edip etmeyeceklerini konuşuyorduk.
Meclis’te o yemin metnini okumak fıkıhla tevil edilebilir mi edilemez mi diye tartışıyorduk.
Birçok Refah Partili milletvekili, kürsüde yemin metnini okumadan evvel bir müddet gözlerini kapayıp sessizce dua etti ve mağfiret diledi.
İbrahim Halil Çelik, ilgili anayasa maddesinin numarasını zikredip -alıntı yapar gibi- okudu yemin metnini.
‘Kemalist’ yahut ‘Atatürkçü’ ritüelleri gönüllü olarak yerine getirmek, hiçbirinin/hiçbirimizin aklının ucundan bile geçmezdi o günlerde.
Az zamanda çok mesafe kat ettik, vesselam!