HABERTÜRK'E TRANSFER OLAN ECE TEMELKURAN İLK YAZISINDA NELER YAZDI?
Milliyet'ten Habertürk'e transfer olan Ece Temelkuran'ın yeni gazetesinde yazılarına başladı. Peki ilk yazısında hangi konuya değindi?
Gelin tanışalım
MERHABA. Tanışalım. Dilerseniz şöyle yapalım, önce ben biraz kendimden söz edeyim. Baktınız hoşunuza gitti, belki siz de biraz kendinizden bahsedersiniz. Tanışmış oluruz. Tanışmak iyidir nereden baksan. Ya bir ihtimal daha elenir hayattan ya da bakarsın, belli mi olur canım, iyi bir şey de
çıkabilir bu işin altından.
*****
Hakkımda türlü cilalı rivayet vardır, kulak asmayın. Ben, yeryüzü kayıtları tutan
biriyim. "Hakikat işçisi" deyin, "yazı gündelikçisi" deyin. Bakarsın bir gün gelir,
şu enayi insanlığın durumu biraz olsun iyileşir diye kâh efkârla, kâh neşeyle
bekleyen biriyim. Söyleyeyim de yükü kalksın üzerimden. Televizyonda reklamlarımı yaptılar sağolsunlar, o kadar da "dünyayı kurtaran kadın" olmayabilirim. Kafam bozulduğunda sadece ağaçlara ve çocukların espri
yeteneğine inanan biriyim. Ve ben de tıpkı sizin gibi, ancak şansım yaver giderse güzel fotoğraflarıma benzerim.
*****
Epi topu iki kötü alışkanlığım var. Birincisi sigara içerim. Rahatsız olursanız
söndürürüm. Ama çaresi yok, ikincisinin dumanı size de gelir. Kusura bakmayın, bazen tütünü değil insanın kalbini yakan hikâyelerden bahsederim. Söndürürseniz rahatsız olurum.
Hiç belli olmaz. Bakarsın, sırta havlu koyan anne elinden, bahar gelince yola
çıkmanın rüzgârından, günahın sevaptan hep daha tatlı olduğundan, insanın gönlü birine kayınca nar gibi dağılan kalbinden, bir kızın eteği uçuşunca dünyanın fazladan iki tur daha attığından söz edebilirim. Sonra bir daha bakarsın ki... Allah allah? İşten atılınca yakılan sigaranın dumanını, dağlarda bir çocuğun nasıl parçalandığını, bambaşka ülkelerde yaşayan insanların
kederini, "Ne olacak arkadaş bu memleketin hali"ni, efendilerin kibrine
duyduğum tiksintisiyi anlatmışım. Vallahi cânım efendim, ne yalan söyleyeyim, söz veremem.
*****
En bozulduğum şey bir ömürde tek bir hayat olmasıdır. Bunu sıklıkla söylerim.
Anaokulundayken ismimi "Aydeniz" olarak değiştirmiş olmam bu talihsizliğe karşı ilk şanlı direnişimdir.
En ciddiye aldığım şey yazıdır. Kelimeleri ve sözleri son derece ciddiye alırım.
Kadınlar, dünya üzerinde yaşayan, verilmiş sözlere inanan son canlı türüdür. Bunun da mesela yeterince ciddiye alınmadığını düşünürüm.
En sevmediğim şey öfkeli yazılar yazmaktır ve bunu gerekli sıklıkta yaparım.
Sabah kalkınca siz de onu görürsünüz ve "Oh be!" dersiniz, yalnız değilim. Böylece ikimiz beraber öfkeleniriz, bunu severim. "Oh be!" derim, "Dünya varmış"!
En sevdiğim şey kuzinedir. Bayılırım kuzineye. Kuzinenin kenarında şöyle
lezzetli bir yazı yazayım mesela, o sırada da dünyada kimsenin, bilhassa da çocukların başına kötü bir şey gelmesin, mutlu olabilirim. Gerçekleşmesi zor hayaller kurmaktan korkmadığım belli olmuştur herhalde.
En ilginç bulduğum şey insanlardır. Hepimizin sevilmemekten bu kadar çok
korkması ve sevilmek için bu kadar az şey yapması, sorarım size, enteresan değil midir? Ve günün birinde nasılsa bir enayinin bizi yine de sevmesi ve bunun bizim yüzümüzden olduğunu sanmamız... Garip değil mi şimdi bu?
*****
Bu köşenin adının "Kıyıdan" olmasının sebebi de şudur, meraklısına söyleyeyim: Her şeyi görebilecek kadar yakında, günü gelince çekip gidebilecek kadar uzakta durmayı iyi bilirim. Az şeyi iyi bilirim, ama bilmediğimi bilirim, bu da önemlidir. Herkesin her şeyi olabileceği ama rezil
olamayacağı bir ülkede, kelimeleri ciddiye alan insanları hayal kırıklığına uğratmaktan hâlâ korkarım. Sanırım sadece bir tek de bundan korkarım. Ben de işte böyle biriyim. Ya siz azizim, siz nasıl birisiniz allasen?
Ece Temelkuran/Habertürk