Habertürk yazarından tutuklamalara tepki: Sözcü'nün çalışanları 'FETÖ'den içeri alınıyorsa...
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Sözcü çalışanlarının "FETÖ/PDY üyesi olmamakla birlikte bu örgüt adına suç işlemek" iddiasıyla tutuklanmasına tepki gösterdi.
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Sözcü muhabiri Gökmen Ulu
ile Sozcu.com.tr Haber Müdürü Mediha Olgun'un "FETÖ/PDY üyesi
olmamakla birlikte bu örgüt adına suç işlemek" iddiasıyla
tutuklanmasına tepki gösterdi.
"FETÖ’nün 30 dava açtığı Sözcü Gazetesi patronu ve gözaltına alınan
çalışanları FETÖ’cülükten içeri alınabiliyorsa, bu ülkede kim
FETÖ’cü suçlamasıyla karşı karşıya kaldığında 'Yanlış yapıldığını,
FETÖ’cü olmadığını' ispat etmekte başarılı olabilir?" diyen Karaca,
"El cevap: Kimse" ifadesini kullandı.
Nihal Bengisu Karaca'nın "Sözcü FETÖ’cü ise..." başlığıyla
yayımlanan yazısı şöyle:
Medyada ve sosyal medyada uzun süredir şöyle bir eğilim vardı:
Kimse, biri linç edilirken, itibar suikastına maruz bırakılırken,
başına bir şey gelirken koşup iki satır da olsa omuz vermiyordu.
Bunun iki nedeni vardı: 1) Herkesin başına geliyor, hangi birine
koşacaksın? 2) Kimseye kefil olunacak zamanlar değil. Ya gerçekten
FETÖ’cü ise? Ya gerçekten DHKP-C’ye üye olmuşsa? 3) Devletimiz zor
zamanlar geçiriyor, hele bir izleyelim, biraz sabredelim.
Gün oldu devran döndü. Devlet kendi yaralarını sarar hale geldi.
Devlet, devletin gücüne erişimi bir hayli artmış seçilmiş
yöneticiler eliyle kendisini savunabilme kudretine sahip oldu.
Bu durum terör örgütleriyle savaşma sorumluluğunu devletin
üzerinden almıyor. Devlet elbette 15 Temmuz’u yapanlarla da
hesaplaşacak. Ancak bir süredir, OHAL ile pekiştirilmiş gücünü
sadece varlığını tehdit edenlere değil, “tehdit etme potansiyeli”
taşıyanlara karşı da kullanıyor görünümü veriyor.
Devlet kendisini koruyabiliyor, ama milletin güvenliğine ve
esenliğine zarar vermekle itham edilenler ve bu nedenle
gözaltılarla, uzun tutuklulukla, ihraçlarla ve açlıkla karşı
karşıya gelenler kendilerini koruyamıyor. Seslerini yükseltseler
bile; toplumun kamplara bölündüğü bir vasatta bu ses karşı kıyıya
ulaşmıyor, kendi kampının, mahallesinin içinde kalıyor. Kamplara
ayrılmış bir toplum, kampları arasına duvar örülmüş bir toplum
olmaya doğru gidiyor.
Mevcut tablo, o tabloyu dert edinenlerin kafasının karışmasına yol
açıyor.
Soru şudur: FETÖ’nün 30 dava açtığı Sözcü Gazetesi patronu ve
gözaltına alınan çalışanları FETÖ’cülükten içeri alınabiliyorsa, bu
ülkede kim FETÖ’cü suçlamasıyla karşı karşıya kaldığında “Yanlış
yapıldığını, FETÖ’cü olmadığını” ispat etmekte başarılı
olabilir?
El cevap: Kimse.
"Ye kürküm ye" tahliyeleri sürüyorken
Daha 4 Mayıs’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı, uyku apnesiyle ilgili
hastalığı mazeret gösterilerek tahliye edildi. Kamuoyu sadece bu
tahliyelere kilitlendi. Oysa “Ye kürküm ye” tahliyeleri, serbest
bırakmalar epeydir var. Gerçek şu ki, Ağustos 2016’dan beri FETÖ’ye
finans desteği sağlama şüphesiyle gözaltına alınıp tutuklanmış pek
çok işadamı tahliye edildi, adli kontrol şartıyla serbest
bırakıldı.
15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleştirilmesiyle doğrudan
bağlantıları tespit edilememişse olacağı da budur. Ancak bu durum,
“Onlar FETÖ’cü değil de Sözcü mü FETÖ’cü?” sorusunu sormaya icbar
eder. Sorular çoğaltılabilir, “Finans desteği sağlayan FETÖ’cü
değil ama sohbet toplantılarına börek yapıp götüren ev ablaları mı
FETÖ’cü? FETÖ’nün güçlenmesine, palazlanmasına yardım eden,
işadamlarını FETÖ’ye destek vermeye teşvik edenler FETÖ’cü değil
ama kanamasıyla, yeni doğmuş bebeğiyle, başında yazma ayağında
terlikle emniyete çekilen gariban kadınlar mı FETÖ’cü?” diye uzar
gider...
Emin Çölaşan’ın yazdığı bir gazeteyi benimseyebileceğim, vaktiyle
yazdıklarını, yaptıklarını unutacağım düşünülemez. Ama ben
“unutmam” derken sadece “unutmayacağımı” kastedenlerdenim. Bu
kelimeyi “ödeteceğim” anlamında kullananlardan değil. Bu
hatırlatmayı yapmamın nedeni, FETÖ ile mücadelenin ayak kaydırma ve
kadrolaşma gibi amaçlar için araçsallaştırılmasının yanı sıra aynı
zamanda intikam ve ödetme aracı haline getirildiği şüphesinin
giderek yaygınlaşmasından kaynaklanıyor. Ve emin olun, darbeyi
tasarlamış olan, siyasete müdahaleyi misyon haline getirmiş olan
gerçek FETÖ’cüler, “Devletin amacı FETÖ değil, muhalefeti yok
etmek” ithamına malzeme veren algı sayesinde kalabalığa karışma,
kendini gizleme imkânı buluyor.
Unutulmamalı: Kurunun yanındaki yaşlar arttıkça, yaş olan
çoğaldıkça kuru da yanmıyor. Dolayısıyla “kuru” ile yapılan
hesaplaşmanın imkânları da, meşruiyet zemini de daralıyor.