Habertürk muhabiri sahte pasaportu nasıl aldı?
İnsan kaçakçılığı trafiğini haber yapan Habertürk muhabiri, 'Suriyeli mülteci' oldu...
Habertürk muhabiri Şefik Dinç, İstanbul Aksaray'da 'Suriyeli bir
mülteci' oldu. Göçmen kaçakçılarına Avrupa'ya gitme hayalini
anlatan Dinç, iki gün sonra, 500 Euro'ya (1460 TL) Finlandiya
pasaportu aldı. 2013 tarihli pasaporta, Dinç'in doğum yeri
'Helsinki' olarak yazıldı.
Habertürk'te bugün başlayan yazı dizisini Erdem Şahin
görüntüledi.
İşte Habertürk'teki o haber:
ORGANİZE ÇALIŞILIYOR
Türkiye’de göçmen trafiğinin en yoğun olduğu yerler İstanbul,
İzmir, Muğla ve Mersin... Büyük bir rant oluşturan göçmen
kaçakçılığını son derece profesyonelce yapanlar kadar, göçmenleri
kandırarak ve hayatlarını yok sayan umut tacirleri de bulunuyor.
İnsan kaçakçılığı sektörü organize bir şekilde yürüyor. HABERTÜRK,
Türkiye’de göçmen kaçakçılığının en büyük merkezi olan Aksaray’da
ve göçmenlerin Avrupa’ya geçiş noktası olan Edirne sınırında bu
işin nasıl döndüğünü araştırdı.
Tarih 3 Kasım 2014... İstanbul Rumelifeneri açıklarında göçmenleri
taşıyan tekne battı. Teknede 12’si çocuk, 7’si kadın toplam 42
kaçak ve bir kaptan vardı. İhbar üzerine olay yerine giden Sahil
Güvenlik ekipleri denizden adeta ceset topladı. Aralarında kaptanın
da bulunduğu 24 kişinin cesedi denizden çıkarılırken, günlerce
kaybolan 13 kişi arandı. Bu trajedi ne ilk ne de sondu... Türk
karasularında olmasa da Akdeniz nisan ayında insan mezarlığına
döndü. Libya’dan yola çıkan ve İtalya’nın Lampedusa kentine
göçmenleri kaçak yollarla taşıyan 2 tekne peş peşe battı. Ölenlerin
sayısı kesin olmamakla birlikte en az 1000 kişiyi buldu. Hemen her
gün gazete ve televizyon haberlerinde yakalanan ya da denizde ölen
göçmenlerin trajik hikâyeleri yer alıyor.
GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞININ MERKEZİ: AKSARAY
Daha iyi yaşam şartlarına kavuşma arzusuyla yola çıkan göçmenler
Avrupa’ya geçmek için Türkiye ve İtalya’yı geçiş noktası olarak
kullanıyor. Binlerce kilometre uzaktan Türkiye’ye ulaşan ve buradan
da Avrupa ülkelerine geçmek için binlerce Euro veren göçmenlerin
izini sürdük. Geldikleri Türkiye’den yasadışı yollarla Avrupa’ya
ulaşmak için canlarını tehlikeye atan göçmenleri taşıyan insan
kaçakçıları milyonlarca Euro kazanıyor. Türkiye’de göçmen
kaçakçılığının en büyük merkezi olan Aksaray’da bu işin nasıl
döndüğünü araştırdık. Aksaray Meydanı’nda ve çevresindeki çay
bahçelerinde insan tacirlerinin nasıl göçmen aradıklarına tanıklık
ettik.
İNSAN TACİRİ BULMAK HİÇ ZOR OLMUYOR
Birkaç gün Aksaray’da dolaşıp röportaj için ikna ettiğim bir göçmen
kaçakçısıyla konuştuktan sonra anlattıklarının nasıl
gerçekleştiğini de görmek istedim. Göçmen kaçakçılığının tüm
detaylarını anlatan bu kişiye göçmen olarak gidip gidemeyeceğimi
sordum. Kendisi böyle bir olaya aracı olamayacağını, deniz veya
karayoluyla gitmenin de riskli olacağını söyledi.
Bu fikrimden vazgeçtim ancak sahte pasaport ve vizenin nasıl temin
edildiğini öğrenmek adına bir kez daha Aksaray’ın yolunu tuttum.
Çevredeki esnafa gazeteci olduğumu ve insan kaçakçılığını
araştırdığımı söylediğimde “Meydandaki havuzun oraya veya çay
bahçelerine takıl, ya sen birilerini bulursun ya da onlar seni
bulur” cevabını aldım.
Bir esnaf Aksaray’ın göçmenlerle dolduğunu ve göçmen kaçakçılarına
ulaşmaya çalıştıklarını anlattı. Aksaray’ın hemen hemen her
kafesinde veya çay bahçesinde bir aracı bulabileceğimi öğrenince
gün boyu Aksaray’daki kafe ve çay bahçelerini dolaştım, meydandaki
havuzun kenarına oturup çevreyi gözlemledim. Gerçekten de
Aksaray’da birkaç saat geçirip etrafı gözlemlediğinizde kimin
göçmen, kimin insan taciri olduğunu anlıyorsunuz. Eğer Kürtçe veya
Arapça biliyorsanız ve sohbet eden 2-3 kişinin konuşmasına kulak
kabartırsanız insan tacirini bulmanız sadece birkaç dakika sürüyor.
Elinde eski model akıllı olmayan cep telefonu gördüğünüz birinin
insan taciri olma ihtimali çok yüksek. Aksaray’daki seyyar
tezgâhlarda ve cep telefonu satan dükkânların vitrinlerinde eski
model telefonlar hâlâ satılıyor. Çünkü insan tacirleri ve yasadışı
işlerle uğraşanlar sürekli hem hat hem de cihaz değiştiriyor.
Kullandıkları telefonları polisin teknik takibine takılmamak için
bir süre sonra çöpe atıyorlar.
"2 GÜN SONRA PASAPORTUNU AL"
Havuzun kenarında otururken yanımda Kürtçe konuşan 3 kişiye kulak
kabarttım. Suriyeli baba-oğula diğer kişi hararetli bir şekilde
onları Bulgaristan’a nasıl götüreceğini anlatıyordu. Esnafın dediği
gibi 10 dakikada göçmen kaçakçısıyla karşılaştım. Taraflardan
birinin göçmen, diğerinin göçmen kaçakçısı olduğundan emin olunca
sohbete girdim. Suriyeli olduğumu ve Avrupa’ya gitmek istediğimi
bunun için de Türk nüfus kimliği edindiğimi ve buna uygun sahte
pasaporta ihtiyacım olduğunu söyledim. Beni hemen birkaç günde
karayoluyla Bulgaristan’a oradan da istediğim Avrupa ülkesine
gönderebileceğini söyledi. Ben sadece sahte pasaporta ihtiyacım
olduğunu belirtince yardımcı olabileceğini söyleyerek telefonla
birini aradı.
Konuşması bittikten sonra telefonda konuştuklarını şöyle anlattı:
“İstiyorsan 2 günde Finlandiya pasaportunu ayarlayabilirim. Vizesiz
pasaport 1000 Euro. Vize ve gerekli mühürler basılmış olmasını
istiyorsan 5 bin Euro.” Pasaportun işimi göreceğini söyleyip
pazarlığa başladım. Fiyatı 700 Euro’ya kadar indirdi. 500 Euro
(1460 TL) verebileceğimi söyledim. Telefonla konuştuğu kişiyi aradı
ve söylediklerimi şifreli konuşarak Türkçe aktardı. Telefonu
kapattı ve benden sahte olduğunu söylediğim kimlik fotokopisi ile
vesikalık fotoğrafımı istedi. Her ikisini de verdim. “İki gün sonra
akşam saat 21.00’de buraya gel ve pasaportunu al” dedi. Telefon
numarasını istedim ama numarasını vermedi ve numaramı alıp
kendisinin arayacağını söyledi.
"DOĞUM YERİM 'HELSİNKİ' OLMUŞTU"
İki gün sonra Aksaray meydana gittim. Biraz erken gitmiştim.
Açıkçası görüştüğüm kişinin gelip söylediği gibi pasaport
getireceğine ihtimal vermiyordum. Çünkü kısa bir konuşmanın
ardından gerçekten Suriyeli olup olmadığımdan emin olmadan bana
sahte pasaport hazırlayacağını söylemiş ve sadece telefon numaramı
alarak gitmişti. Ben etrafı gözlemlerken ‘adamım’ çıkageldi.
Meydanın karşısındaki çay bahçesini işaret edip ‘Oraya gidelim’
dedi. Çay bahçesindeki masaların neredeyse tamamı doluydu. Kimisi
nargile içiyor, kimisi tavla oynuyordu. Türkçe konuşan da vardı,
Arapça ve Kürtçe konuşan da. Biz çay bahçesindeki kapalı bölüme
geçip oturduk. Cebinden çıkardığı zarfı bana uzattı. Zarfı açtım ve
içindeki pasaportu çıkardım. Fotoğrafımın olduğu ve benim adıma
düzenlenmiş pasaportta doğum yerim ise Helsinki olarak yazılmıştı.
Pasaportta dikkatimi çeken bir diğer nokta da veriliş tarihiydi.
Pasaportun verilme tarihi olarak 2013 yılı belirtilmişti. Pasaportu
bir süre kontrol ettikten sonra 500 Euro parayı verip ayrıldım.
Umuda yolculuğun ve birçokları için ölümle biten Avrupa hayalinin
ilk aşaması olan sahte pasaport, sadece 500 Euro’ya mal
olmuştu.