07 Ağu 2012 10:32 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:00

HABER OLİMPİYATLARI YAPILSA FARK ATARIZ!

Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu'na göre Londra Olimpiyatları'nda başarı gösteremeyen Türkler "haber olimpiyatları" düzenlense dünyanın tozunu attıracak.

Peki Ali Eyüboğlu neden böyle düşünüyor? İşte bugünkü yazısından ilgili bölüm...

Her milletin yetenekli olduğu konular var. Pekin’den sonra Londra’daki olimpiyatlar gösterdi ki, olimpik sporların insanı değiliz.
Ama ‘haber olimpiyatları’ düzenlense, dünyanın tozunu attırırız; hem de her branşta.
Çünkü habercilik açısından her dakika, ‘son dakika’ bu ülkede.
Terör olayları, trafik kazaları, siyaset gibi ‘rutin’ haberlerle de sınırlı değil Türkiye’nin haber kaynağı.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, Allah aşkına dünyanın hangi ülkesinde var bu haber çeşitliliği ve zenginliği?

Hepsi birbirinden ilginç
Dünyanın neresinde, nişanlısından ayrılmaya karar veren bir kız, iki tarafın ailesinin ortak kararıyla ‘tecavüz etsin de bitirsin bu işi’ diye nişanlısıyla birlikte bir odaya hapsedilir?
Bir iletişim fakültesi düşünün.
Dekan, öğretim görevlisine, “Yüksek lisans ve doktora tezlerinden kimlerin kalıp, kimlerin geçeceğini kararlaştırdım, sen altını imzala” diyor.
Öğretim üyesi kadın gereğini yapmayınca dekandan tehdit geliyor.
Kadının başvurduğu mahkeme, polisin öğretim görevlisini, dekandan korumasına karar veriyor.
Cibuti’de bile olmaz bu!
Pazar akşamı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ATV ‘Gündem Özel’de gazetecilerin karşısındaydı.
Canlı yayında Star yazarı Elif Çakır, Başbakan’a şöyle bir soru yöneltti:
“Ergenekon Soruşturması, Fırat’ın ötesine geçecek mi?”
Başbakan, bu soruya “Evet” ya da “Hayır” diyebilir mi?
Diyemez, dememeli.
Zira ‘Ergenekon Soruşturması’ savcıların işi.
Türkiye’den başka hangi ülkede Başbakan’a yöneltilir böyle bir soru.

Şeytanın bile aklına gelmez
Bu ülkenin ‘define avcıları’ bile ödüllük.
Hangi milletin aklına gelir böyle bir yöntemle define avcılığı yapmak.
Ellerine geçirdikleri define haritasındaki eserleri ortaya çıkarıp satmak için gidip valiliğe resmi başvuru yapıyorlar.
Başvuru dilekçesinin bir satırında ‘drama’, bir satırında ‘grama’, üçüncüsünde ise ‘dırama’ yazacak kadar Türkçeleri kıt, ama şeytani zekaları yüksek adamların.
“TRT’ye üç bölümlük Çanakkale belgeseli çekeceğiz” diye izin istiyorlar.
TRT’den başka bir kanalın adını verseler kimsenin inanmayacağını biliyorlar çünkü.
Valilikten aldıkları izinle Bizans Dönemi’ne ait kalıntıların bulunduğu yere ‘set’ kurup, çekim yapmak yerine ‘kepçe’le işe girişince yakayı ele veriyorlar.
Gözaltına alınan sekiz kişinin savunmasısya şöyle:
“Her şeyimiz yasal. ‘Siperdeki Vatan’ belgeseli için kepçeyle siper açıyorduk. Burası muz cumhuriyeti değil, Türkiye.”
Var mı ötesi?