29 Eki 2008 09:58 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:22

'HA GAYRET ERTUĞRUL!..' FEHMİ KORU ÖZKÖK'ÜN SANSÜR YAZISI İÇİN NE DEDİ?..

Ertuğrul Özkök'ün "Hürriyet'te bir sansür olayı" başlı yazısı Fehmi Koru'yu nasıl umutlandırdı?..



Ha gayret, doğru yoldasınız...


"Aydın Doğan gerçeği bunca hengâmeden sonra olsun anlamış mıdır?" sorusuyla biten Kulis'in mürekkebi henüz kurumadı; Aydın Bey'den olmasa da gemi kaptanından ilk olumlu mesaj geldi. Hiç değilse o anlamış. Umarım doğru anlamıştır.

Anladığını çıkardığım yazısı "Hürriyet'te bir sansür olayı" başlığını taşıyordu. Cumartesi günü yazı işleri odasında dolaşırken gazetesinde sütun sahibi birinin yazı işleri müdürüyle hararetli bir tartışma içerisinde olduğunu farketmiş... Kulak verince tartışmanın sütuna giren bir okur mektubuyla ilgili olduğunu anlamış...

Tartışan kişinin sütunu büyük çapta CHP'li okurların mektuplarından ve CHP propaganda bürosunun sağladığı malzemelerden oluşuyor zaten... Yalnızca o sütundaki malzemelere biraz daha yakından bakılarak, akla hayale gelmez senaryolar, gerçeklerle taban tabana zıt yanlış ve kasıtlı yönlendirmeler üzerine ideal bir alan çalışması yapılabilir...

Yazı işleri müdürü, bir okurun, "Bir dinci gazetede yayınlanan fotoğrafta, sanıklardan birinin kasıtlı biçimde Atatürk'e benzetildiğini" iddia eden mektubuna takılmış. Müdür, "Ben fotoğrafa baktım, Atatürk'e benzemiyor" dediği halde mektubun konulması konusunda ısrarlıymış sütunun sahibi. Önce kulak kabartmakla yetinen kaptan "Bir de ben bakayım" deyip fotoğrafa göz atmış; benzemediğini görmüş... Sonunda ikisi yazarı ikna etmeyi başarmışlar...

CHP propaganda bürosu hayli kızmıştır bu işe...

Olay cumartesi günü yaşandığına göre pazar veya pazartesi günü çıkacak sütunda yer alacaktı o okur mektubu demektir. "Acaba sütunun sahibi daha dikkatli olmaya başladı mı?" merakıyla pazartesi günü çıkan gazeteye yaklaşınca, aynı sütunda, adının baş harfleri 'C. Y.' olan bir okurun "Bu ABD yeminini kimse unutmasın" başlıklı mektubuyla karşılaştım.

Mektup, "Herkesin 'efendimiz' dediği bir tarikat lideri var. TBMM'nin yarıdan fazlası ona biat eder, 'Hocaefendi hazretlerimiz' der" diye başlıyor. C. Y. adlı okur çok kızgın olduğu anlaşılan kişi için, "On binlerce okulda, yüzbinlerce öğretmen için de o bir hocaefendi hazretleri" diyor... "Geçenlerde ABD vatandaşı oldu. ABD Pennsylvania Doğu Bölgesi Fedaral Mahkemesi Göçmenlik Dairesi ajanları tarafından kaydedilen video kamera önünde iki ayrı tercümanın katılımı ile ABD vatandaşlık yeminini etti" diyor C. Y. ve sonradan Amerikan vatandaşı olan herkesin ettiği yeminin metnini veriyor...

İyi de, yazıda sunulan koordinatları yardımıyla kimliğini tahmin ettiğimiz Pensylvania'da oturan 'Hocaefendi' Amerikan vatandaşı olmadı ki o yemini etmiş olsun! İkamet sorununu çözecek bir gelişmenin yaşandığını ve kendisine 'yeşil kart' verildiğini bütün gazeteler yazdı.

Herkesin bildiği gibi, 'yeşil kart' almak için yemin etmek gerekmiyor. Konuyla ilgili haberde var, Fethullah Gülen o gün sorgulanmış ve sorgusunun başında da doğruları söyleyeceğine dair yemin etmiş; vatandaşlık yemini değil...

Sözün özü şu: Mektup, doğru kılığına sokulmuş yanlış bilgi ile bütün bir kesimi harcamak üzere yamultulmuş yoruma dayanıyor. CHP'liler sütun sahibinin nasıl olsa doğruyu bilemeyeceği, küçük bir ihtimal birkaç gün önce gazetelerde çıktığı için hatırlasa bile aldırmayacak biri olduğu inancıyla göndermiş olmalılar mektubu.

Beklentileri doğru da çıktı.

İyi de, yazarın cumartesi günü basıma verdiği sütunun hem yazı işleri müdürü hem de yayın yönetmeni tarafından okunduğunu, kaptanın dünkü 'sansür' itirafı sebebiyle öğrenmiş olduk. Onlar da mı kendi gazetelerinde de çıkan "Fethullah Gülen'e yeşil kart tamam" haberini görüp okumadı?

Bazı yayın yönetmenlerinin kendi adlarıyla çıkan gazeteleri okumadıklarını duyuyorum da, yazı işleri müdürleri gazetelerini bu tür hatalardan korumak için maaş alıyorlar ve ilk yapmaları gereken iş de gazetelerinde çıkan her türlü yazı ve haberi okumak...

Hürriyet'in yazı işleri müdürü Doğane