“DELİYE BENZEMİŞSİN KIZIM” | Galatasaray’a doğru giderken bir simitçide durdum. Hiçbir şey söylemeden simitçinin beni görmesini bekledim. Gördü, bir süre daha sustum. Sonunda, “Simit mi istiyorsun, al” diyerek bana bir simit uzattı. Haber yaptığımı söyleyerek parasını uzattım, “Dilenciden çok deliye benzemişsin kızım” diyerek güldü.
KALBİM KIRILDI | Yolda yürürken yaklaştığım her kişi benden kaçtı. Sanki oturup avuç açmamı daha güvenli buluyorlardı, yürürken benden daha çok rahatsız olmuşlardı. Gözlerime bakmadan üzerimden geçen acıma, garipseme ve huzursuzluk dolu bakışlar kalbimi kırmaya başladı
Benim de onlar gibi, gülen, ağlayan, rüya gören, acıkan bir insan olduğumu unutmuşa benziyorlardı. Birini dışlamak, kendinden ayırmak ne kadar da kolaydı! Hiç var olmasam daha iyi gibiydi... Bu his içime işledi, kendimi hayli kötü hissettim çünkü kendime bakışımı da etkiliyordu. Gerçekten bu durumda olan insanların kendileriyle ilişkisinin ne kadar hırpalanmış olabileceğini tahayyül etmekte zorlandım.
Üzüntüyle Galatasaray Lisesi’nin önünde oturdum, simitin sarılı olduğu kağıdı önüme serip “Yardım eder misiniz?” diye bağırmaya başladım. 5 dakika sonra önümde 14 lira vardı; erkeklerden çok kadınlar yardım etti. Derken... İlk defa biri gözlerime baktı: Bir evsiz! Yanıma yaklaşıp cebinden bozukluk çıkardı. Ona hemen haber yaptığımı, onunla da konuşmak istediğimi, yanıma oturursa sevineceğimi söyledim. Kazım Abi’yle böyle tanıştık. “ Neden yanıma geldin?” diye sordum. “Bana benziyordun da ondan...” dedi.