23 Kas 2006 11:30 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:46

GÜREŞTEN ANLAMAYAN LAFA KARIŞMASIN!...

Orhan Pamuk Nobel sonrasını Hürriyet yazarı Hadi Uluengin'e anlattı:"Üst üste madalya almış güreşçi gibiyim.Şu güreşten anlamayanlar lafa karışmasa daha iyi olurdu."




New York´ta
Nobel´li bir yazar

Hürriyet yazarı Hadi Uluengin, Orhan Pamuk ile New York´ta birkaç güne sığan uzun soluklu bir röportaj yaptı. Pamuk´un ders verdiği Columbia Üniversitesi civarında dolaşırken sürdürülen sohbet, daha sonra New York´un diğer sokaklarına da taştı. İşte o röportajın ilk bölümü:



Üzerimdeki yükten sevinci hissetmedim


En tatlısından başlayalım. Nobel´i kazandığını nasıl öğrendin? Zaten çoğu geçti azı kaldı, 3 ay ders vereceğim New York Columbia Üniversitesi´ndeki apartman daireme yerleşmiş; eşyaları, masaları, gerekli her şeyi almış; ertesi sabah da kalkıp son romanım ´Masumiyet Müzesi´ne devam etmenin hayallerini kurarak, sabaha doğru uyumuşum.

Karanlıkta cep telefonum çaldı, açtım. Haberi New York´taki ajansım verdi. Daha ödül İsveç´te açıklanmamıştı. Biraz sonra açıklanacağını, ama önce Akademi Sekreteri´nin beni arayacağını söylediler. O da aradı. Kibar adam, hoş şeyler söyledi. Sonra, kararı ilán etmek için telefonu kapadı.

BASIN NE YAPACAK NE YAPMAM GEREKİYOR

O an ne hissettin?

Tabii çok sevindim. Ama üzerimdeki yük yüzünden tadını çıkaramadım. Şimdi bunun yankıları, basın ne olacak? Ne yapmam gerekiyor? Zaten New York´tan ´Aman buraya gel de, ne yapacağımızı konuşalım´ diye aradılar. Açıkçası, ilk başta biraz sevinmenin dışında, günü, sıradan ve yoğun bir gün olarak yaşadım. Hani trafik kazasına uğramış kişiler derler ya, ´Her yanım kanıyor ama acıyı hissetmiyorum´ diye. Ben de sevinci hissetmiyordum.

Peki, bekliyor muydun?

O sabah ilan edileceğini biliyordum. Etrafta da, ´Pamuk alacak´ türünden, bana kalırsa asılsız, desteksiz, kafadan atma bir yığın haber vardı. Son 4 yıldır bu tür dedikoduların her yıl artmasından, her yazdığım şeyin Nobel´e bağlanmasından da husursuzdum. Bu yıl da gazeteciler aramaya, "O gün nerede olacaksınız?" gibi sorular sormaya başlayınca sinirleniyordum. Son 3-4 yıldan sonra, artık bu tür dedikodulara hiç kulak asmamaya; dolduruşa gelmemeye karar vermiştim. Kendimi de buna ikna etmiştim.

Yani beklemiyor muydun?

Beklememeye çalışıyordum. Düşünmek istemiyordum.

YAYINEVİ GİZLİ GİZLİ NOBEL BEKLİYORMUŞ

Peki, çevrende bekleyen var mıydı?

Ancak ödül açıklandıktan sonra, benim Amerika´daki yayınevi mensuplarının benden gizli, ödülün açıklandığı saatte işyerinde olduklarını öğrendim. Dedikoduları ciddiye alıyorlar diye ben kızarım korkusuyla, benden saklamışlar! Doğrusu, ben onlar kadar beklemiyordum.

Ama herhalde konuyu açanlar vardı?

Etrafta konuyu açan bu kadar kişi olunca, ondan kaçamıyorsun. Neyse, artık kapandı.

NOBEL´Lİ KİŞİLERE BU KONUYU SORDUM

Fakat şimdi başka bir konu, aşırı şöhret konusu açıldı. Hem de hiç bitmemecesine. Artık hayatının sonuna kadar ´Nobel´li Orhan Pamuk´sun.

Nobel almış başka bazı profesörlerle ve onları tanıyanlarla ben de bu konuyu konuştum. Bu şöhret, ilgi, vesairenin iki türlü yorumu var: Benim gibi bazı iyimserler bütün bu gürültü patırtının 2 ay süreceğini, sonra benim normal, eski yazarlık hayatıma döneceğime inanıyor. Zannediyor. Diğer bazıları ise gülümseyerek, artık hayatın hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını söylüyor.

Netameli konuları deşmemek kaydıyla