22 Eki 2010 09:25
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:44
GÜNEYDOĞU'DAN ÖYKÜLER- ÖNCE VATAN'DA HAFIZALARA KAZINAN MÜTHİŞ DİYALOG!
Show Tv'nin yeni dizisi "Güneydoğu'dan Öyküler- Önce Vatan" televizyon eleştirmenlerinden tam not aldı!
"Dokunarak babam, dokunarak..."
Nefes - Vatan Sağolsun, son yıllarda seyrettiğim filmler arasında bana en çok tesir edendi. Güneydoğu’da olup bitenlerin insani gerçekliği üzerine oralardan buralara haber uçuran bir güvercin gibiydi.
Filmi militarist bulanları ise asla anlamamıştım. Çünkü bana göre son yıllarda savaşın acısını, yok edici etkisini anlatan en savaş karşıtı filmdi. Projenin sahipleri, şimdi bir dizi filmle karşımıza çıktılar. Güneydoğu’dan Öyküler-Önce Vatan, çarşamba akşamı Show TV ekranlarında gala yaptı. "Türk’üm, doğruyum" demenin bile bazı kesimlerce neredeyse suç ve günah sayıldığı bu denli hassas bir ortamda hamasete soyunmadan, farklı kültürleri kafa kafaya tokuşturmadan, ’Terörden reyting süzüyorlar’ ya da ’İki halk arasına nefret tohumları serpiyorlar’ etiketi yapıştırılmadan, insani açıdan tam orta yerde durarak kantarın topuzunu tutmak ve olan biteni insani duyarlılıkla anlatmak kolay iş değildi.
Gördüm ki, Önce Vatan bu güçlüklerin üzerinden aşabilecek bir anlayışa sahip... Dizinin giriş bölümünde bir subayın, Doğu’da göreve başlayacak askeri doktor ve hemşirelere hitaben yaptığı konuşma çok anlamlıydı.
"Sınırlar dikenli tellerle belirlenmez. Hele üzerlerinde diken varsa... Vatan, sınır taşının belirlediği bir alandan ibaret değildir. Vatan, ağlayan en son çocuğun gözyaşını dindirdiğiniz yerdir. Gideceksiniz, göreceksiniz..."
Ama beni en çok etkileyen, Şırnak’a görevli giden İstanbullu doktor ile Diyarbakırlı taksi şoförü arasında gelişen diyalogdu:
ŞOFÖR: Buralar, sizin oralardan farklıdır. Yaşadıkça anlayacaksınız.
DOKTOR: En çok nesi farklı bizim oralardan?
ŞOFÖR: Bizim köydeki öğretmen söylediydi de beynimin şuracığında asılı kaldıydı: Doğu ile Batı, biri kör diğeri sağır iki kardeşe benzer. Birinin söylediğini öbürü duymaz, diğerinin yaptığını öteki görmez.
DOKTOR: E peki nasıl anlaşacak bu iki kardeş?
ŞOFÖR: Dokunarak babam, dokunarak...
Bu dizi, oralar ile buraları yakın edeceğe benzer. Bu diziyle dağdaki kandırılmış terörist kız için hiçbir şeyin geç olmadığını göreceğiz. Ağabeyini şehit veren hemşirenin, bir teröristin hayatını kurtarmak için nasıl mücadele ettiğine şaşıracağız. Bankaya bomba yerleştiren teröristin, patlamada babasını kaybettikten sonra gözündeki kataraktın nasıl kalktığını izleyeceğiz.
Oğlu asker olan ana babanın, haber bültenlerini nasıl yürekleri pır pır ederek izlediğine şahit olacağız. Ve oralarda şehit olan her neferin, gazete sütunlarındaki sayılardan ibaret olmadığını anlayacağız. Yani hem oralara dokunacağız, hem de bir halı gibi yeniden dokunacağız...
Yüksel AYTUĞ / SABAH
Nefes - Vatan Sağolsun, son yıllarda seyrettiğim filmler arasında bana en çok tesir edendi. Güneydoğu’da olup bitenlerin insani gerçekliği üzerine oralardan buralara haber uçuran bir güvercin gibiydi.
Filmi militarist bulanları ise asla anlamamıştım. Çünkü bana göre son yıllarda savaşın acısını, yok edici etkisini anlatan en savaş karşıtı filmdi. Projenin sahipleri, şimdi bir dizi filmle karşımıza çıktılar. Güneydoğu’dan Öyküler-Önce Vatan, çarşamba akşamı Show TV ekranlarında gala yaptı. "Türk’üm, doğruyum" demenin bile bazı kesimlerce neredeyse suç ve günah sayıldığı bu denli hassas bir ortamda hamasete soyunmadan, farklı kültürleri kafa kafaya tokuşturmadan, ’Terörden reyting süzüyorlar’ ya da ’İki halk arasına nefret tohumları serpiyorlar’ etiketi yapıştırılmadan, insani açıdan tam orta yerde durarak kantarın topuzunu tutmak ve olan biteni insani duyarlılıkla anlatmak kolay iş değildi.
Gördüm ki, Önce Vatan bu güçlüklerin üzerinden aşabilecek bir anlayışa sahip... Dizinin giriş bölümünde bir subayın, Doğu’da göreve başlayacak askeri doktor ve hemşirelere hitaben yaptığı konuşma çok anlamlıydı.
"Sınırlar dikenli tellerle belirlenmez. Hele üzerlerinde diken varsa... Vatan, sınır taşının belirlediği bir alandan ibaret değildir. Vatan, ağlayan en son çocuğun gözyaşını dindirdiğiniz yerdir. Gideceksiniz, göreceksiniz..."
Ama beni en çok etkileyen, Şırnak’a görevli giden İstanbullu doktor ile Diyarbakırlı taksi şoförü arasında gelişen diyalogdu:
ŞOFÖR: Buralar, sizin oralardan farklıdır. Yaşadıkça anlayacaksınız.
DOKTOR: En çok nesi farklı bizim oralardan?
ŞOFÖR: Bizim köydeki öğretmen söylediydi de beynimin şuracığında asılı kaldıydı: Doğu ile Batı, biri kör diğeri sağır iki kardeşe benzer. Birinin söylediğini öbürü duymaz, diğerinin yaptığını öteki görmez.
DOKTOR: E peki nasıl anlaşacak bu iki kardeş?
ŞOFÖR: Dokunarak babam, dokunarak...
Bu dizi, oralar ile buraları yakın edeceğe benzer. Bu diziyle dağdaki kandırılmış terörist kız için hiçbir şeyin geç olmadığını göreceğiz. Ağabeyini şehit veren hemşirenin, bir teröristin hayatını kurtarmak için nasıl mücadele ettiğine şaşıracağız. Bankaya bomba yerleştiren teröristin, patlamada babasını kaybettikten sonra gözündeki kataraktın nasıl kalktığını izleyeceğiz.
Oğlu asker olan ana babanın, haber bültenlerini nasıl yürekleri pır pır ederek izlediğine şahit olacağız. Ve oralarda şehit olan her neferin, gazete sütunlarındaki sayılardan ibaret olmadığını anlayacağız. Yani hem oralara dokunacağız, hem de bir halı gibi yeniden dokunacağız...
Yüksel AYTUĞ / SABAH