31 Tem 2013 17:35 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:19

GÜNEŞ YAZARI ESKİ PATRONUNU ÖVDÜ, SABAH'A ÇAKTI!

Mehmet Ali Ilıcak döneminden beri Akşam Grubu'nda yazan Rıza Zelyut, gazetesinin içindeki durumu yazdı..

Çukurova Grubu’nun borçları nedeniyle TMSF’nin el koyup Ciner Grubuna sattığı Akşam’a önceki gün yine haciz geldi.

Haciz olayının ayrıntısını Akşam gazetesi ile aynı binada bulunan Güneş gazetesi yazarı Rıza Zelyut yazdı.

İşte Zelyut’un hacizi duyurduğu "Gazetedeki durumumuz" başlıklı o yazısı:

OKURLAR SORUYOR "HALİNİZ NE OLACAK?"

"Okurlarım sorup duruyor: "Yine el değiştirdiniz, haliniz ne olacak?"

Gazete binasındaki odam, Akşam’ın bulunduğu kattadır. Dün; rahatsızlığım nedeniyle biraz geç geldim. Baktım ki bir yığın insan İstihbarat’ın bulunduğu salona dolmuş... Anladım ki yeni bir haciz ekibi...

Birkaç yıldır Akşam ve Güneş gazetelerindeki durum böyleydi. Ama yeni yönetim, hacizcilere; "Yarın gelin, paranızı alın!" demiş, onlar da gittiler...

İşte bunu bekliyorduk; çalışanlar olarak... Kapısından hacizcilerin girmediği, maaşların zamanında ödendiği bir medya...

GRUBUN EN KIDEMLİ YAZARI OLARAK ANLATAYIM

Peki Akşam ve Güneş gazeteleri bu duruma nasıl geldi? Bu grubun en kıdemli yazarı olarak kısaca onu anlatayım:

1994 yazında Mehmet Ali Ilıcak’tan bir davet aldım. Beni yeni çıkaracağı Akşam Gazetesi’nde yazar olarak istiyordu. Onu tanımıyordum ama Tercüman Gazetesi’nin sahibi babası rahmetli Kemal Ilıcak’ı basından iyi biliyordum. Ben solcu, onlar sağcı... Acaba nasıl olacaktı bu iş?

Gittim; baktım; neredeyse oğlum yaşında bir genç adam. Son derece terbiyeli, nazik... Ilıcak adına karşı kapıldığım önyargı nedeniyle o an biraz utandım.

Sonra bu genç adam Akşam’ı yayımladı; ben de orada yazdım. Gazetenin satışını tam bir milyona çıkardı.

1996’ya geldiğimizde Sabah Gazetesi’nin dağıtım şirketi; Akşam’ın kamyonlara yüklenen paketlerini sokağa attırdı.

Yeni bir gazeteye tahammülü yoktu dönemin iki medya tekelinin... Bunda Akşam Gazetesi’nin 28 Şubat denilen sürece karşı gözüken yayını da etkili oldu diyebiliriz. Ben, "Darbe tehdidi ile demokrasi bir arada olmaz!" diye yazıyordum. İslamcı diye karalanan şirketlere, örneğin Yimpaş’a arka çıkıyordum. Bu zor günlerde o genç Ilıcak gazeteyi bakkal dükkanlarında satmak zorunda kalmıştı. Ama girişkendi; yılmadı; Güneş Gazetesi’ni de yayımlamaya başladı. Dayanacak gücü kalmayınca 1997’nin sonlarına doğru gazeteleri ve Alem Dergisi’ni işadamı Mehmet Emin Karamehmet’e sattı."