Gündüz kuşağında bir trajedi günlüğü!

Acaba bu programları yapan sunucu arkadaşlar her gün bu trajikomik olaylara nasıl tahammül ediyor?

“ÇOCUK ÜST KOMŞUDAN MI “

“BU ÇOCUK ÜST KOMŞUNUN”

“KOCASINI TERKEDİP GİDEN RABİA KAÇTIGI ADAMLA CANLI YAYINDA”

“KOCASINI TERKEDİP KAÇAN RABİA, ‘AŞIK DEGİLİM AZICIK SEVİYORUM’

“BENİM HAYATIMI BOZUK PARA GİBİ HARCADIN”

“ALTI AYLIK BEBEĞİN BABASI CENGİZ Mİ?”

“BERABER DOLMUŞA BİNİP KAÇTIK, ÇÖZEMEDİM NASIL KAÇTIK”

“14 YAŞINDAKİ KIZI KAÇIRIP EVİNE ALDI, NE OLDU?”

Ve sunucunun 14 yaşındaki mağdura sorusu, bundan sonraki hayatından ne bekliyorsun ve cevabı…

“BENİM HAYATIM YOK Kİ”

Sanırım bu başlıklar hepinizi yaşamdan soğutmaya yetmiştir.

Bunca yıllık gazeteciyim, onca zaman bıkmadan usanmadan haber peşinde koştum. Çoğu siyasi, adli suçlar, doğal felaketler, olaylar-eylemler…

Televizyon izlemek için çok vaktim olmasa da gün boyu televizyonlarda yapılan eleştirilerden ve RTÜK’ün verdiği cezalardan haberim vardı elbette.

Meğer benim de bu konuda verecek bir sınavım varmış! Yakalandığım KORONA hastalığımdan ötürü evde geçirdiğim 14 günlük karantina sürecinde elimde kumanda, o program senin bu program benim dolaşıp durdum, durmaz olaydım!

Bu mudur yani?

Kusura bakmayın ama televizyoncularda hiç izan kalmamış. Milletin ayıbını, günahını ulu orta gözler önüne sermekten hiç çekinmiyorlar. Programlarına çıkan insanların mağduriyetleri üzerinde tepinerek reyting yapıyorlar ve farkında olmadan diyemeyeceğim -yaptıklarının gayet farkındalar, her kötülüğü normalleştiriyorlar.

Olay tamamen kontrolden çıkmış, seyreden milyonlarca insanın gözünün önünde Ahmet’in babası Mehmet mi yoksa Süleyman mı diye utanmadan anket yapıyorlar! Sonra da canlı yayında DNA raporu sonucunu açıklıyorlar.

VAH VAH VAH…

Aklıma ilk gelen şey, Aile Bakanlığının işinin ne kadar zor olduğu…

Her sabah her programda onlarca ihbar yapılıyor. Hangi birine yetişsin görevliler bilemedim… Ondan sonra çağır Aile Bakanlığını göreve, koskoca bakanlık insanların yaptığı saçma sapan yanlışlıklarla uğraşsın dursun.

İpin ucu kaçmış ki ne kaçmış! 16 yaşında evlenip çocuk yapıp sonra da çocukları ortada bırakarak başka adama kaçana mı yanarsın yoksa evli kadının evli adama kaçıp, kaçtığı adamla ve ortada bıraktığı kocasıyla yayına çıkmasına mı yoksa 14 yaşında kızın kaçıp hamile kalmasına mı?

Çok acı fena… Toplum cehaletten beslenen büyük çözülmenin arifesinde…

Televizyoncular da sorumlu yayıncılığı bir kenara bırakmış, bu rezaletleri sömürmenin peşine düşmüş.

Acaba bu programları yapan sunucu arkadaşlar her gün bu trajikomik olaylara nasıl tahammül ediyor? Ediyorlar çünkü işin ucunda para var. Para her şeyi çözüyor. Televizyoncular hiçbir zaman bu kadar astronomik rakamlar kazanmadılar. Gözleri kazanç hırsıyla dönmüş bir şekilde tribünlere oynuyorlar.

Olayın başka bir boyutu, bu programlar toplum üzerinde nasıl etki yaratıyor?

Şunu açık yüreklilikle söyleyeyim gidişat fena. Programcılar ve izleyici için tam bir trajedi. Bu yayıncılık sürdürülebilir bir şey değil. Şunu da çok iyi biliyorum ki programı sunan için hikâye orada, yayında bitiyor ama gel gör ki yayında sahte gözyaşları… Acaba bazı konuklar o stüdyonun cazibesine kanarak mı geliyor? Herkesin içindeki o şöhret olma isteği. Rezil olsa bile televizyona çıkma, görünme dürtüsü. Yaşananlar Cem Yılmaz’ın Karakomik Filmler’inde eleştirilenin aynısı.

Şöyle ki, kız daha 16 yaşında, evli kocasını bırakıp sevgilisine kaçmış ve aynı stüdyoda hepsi… Kızın annesi de orada ama anne sanırsın manken, saçlar yapılı, kirpikler takma, o biçim. Sanki sahneye çıkmaya gelmiş. Bir de katkı veren psikolog ve avukatlar var ki onlar bilir kişi…. Ne diyeyim? Yargının, polisin işine soyunmuş bu arkadaşlar, Allah Aile Bakanlığına ve çalışanlarına sabır versin.

Uzun lafın kısası … Bu programların hiçbir eğitici yanı yok. Programcılar, yayında kim varsa onun kanını emen vampirler gibi ama insanlar da yeter ki televizyona çıkayım da bana ne yaparlarsa yapsınlar diye sıraya girmiş gibiler. Evet, yapanların da katılanların da derdi de eğitim değil ama bizim en büyük sorunumuz; EĞİTİM, EĞİTİM, EĞİTİM NOKTA…