Gümüşlükspor'u şampiyonluğa taşıyan Nejat İşler: Her şey Gezi'de başladı
2015 Mayıs'ında başkanlığını devraldığı Gümüşlükspor'u amatör küme şampiyonu yapan Nejat İşler samimi açıklamalarda bulundu.,
2015 Mayıs'ında başkanlığını devraldığı Gümüşlükspor'u amatör küme
şampiyonu yapan Nejat İşler, "Benden rol modeli falan olmaz. Zaten
ben bütün bu yaşadıklarımızı düşünerek, tasarlayarak yapmadım.
Biraz zorunluluktan oldu, zaten önceki yönetimlerde de yer
alıyordum" diye konuştu.
Hürriyet'ten Uğur Vardan'a konuşan Nejat İşler, "Yeni yönetimi
oluşturduktan sonra Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’u
ziyaret etmiştik, dönüşte arabada yönetimden Cenk Özakın “Bu ülkeyi
sanatla spor kurtaracak” dedi. Gerçekten de sanat, spor ve kültür
üzerinden verilecek eğitimle geleceğin Türkiye’si inşa edilecek.
Ancak böyle düzelebiliriz" dedi.
Uğur Vardan'ın Hürriyet'te yayımlanan röportajının bir
kısmı şöyle:
Nejat İşler, Bodrum’da bambaşka bir hikâye yazdı. Mayıs 2015’te
yönetimini devraldığı Gümüşlükspor’u, geçen pazar amatör kümede
şampiyon yaptı. Siyah-Sarılı takımın final maçı dolayısıyla
Gümüşlük’e gittik, iki gün boyunca bu heyecana ortak olduk.
İlk gün
Profesyonel takımlar, ikinci yarı hazırlıklarıyla uğraşadursun,
spor basını hangisi ipi göğüsler, ara transferde hangi takviyeler
yapılır sorularına cevap aramakla meşgul olsun derken amatör
kümelerde ‘Şampiyonluk’ unvanını ‘resmiyet’e dökenler var
bile...
Bunlardan biri de Muğla 1. Amatör Ligi A Grubu takımlarından
Gümüşlük Gençlikspor’du. Siyah-Sarılılar geçen pazar günü, en yakın
rakibi Turgutreisspor’u sahasında 1-0 yenerek ‘Mutlu son’a ulaştı
ve bir üst kümeye yükseldi.
Bodrum’un bu şirin yöresinin takımının öyküsünü farklı kılan en
önemli unsur, kuşkusuz başkanlık koltuğunda oturan kişiydi.
Siyah-Sarılıları Mayıs 2015’ten bu yana oyuncu Nejat İşler
yönetiyor. Hal böyle olunca takıma bakış, sezon içindeki öyküsü,
nihayetinde nereye varacaklar merakı yerelden evrensele olmasa bile
ülke sathına yayıldı ve mesele, kulak kabartmaya değer bir hale
geldi. Dolayısıyla 7 takımın yer aldığı grupta, Siyah-Sarılıların
en yakın rakibiyle oynayacağı ‘Final’ niteliğindeki maç, başından
sonuna takip edilecek ve sayfalarımıza taşınacak nitelikteydi. Bu
hedefi gerçekleştirmek üzere fotoğrafçı arkadaşım Muhsin Akgün’le
birlikte soluğu Gümüşlük’te aldık ve iki günü, takımla birlikte
dolu dolu yaşadık.
Siyah-Sarılıların yönetim kurulunda (aynı zamanda takımın ‘Basın
Sözcüsü’), Radikal Spor’un unutulmaz kalemlerinden avukat-şair Akif
Kurtuluş (ki yazı-çizi âlemi onu‘Erkan Goloğlu’ olarak tanıyor) da
olunca bazı işler hem kolaylaştı hem de farklı bir tadın, dokunun
parçasına dönüştü.
Derdimiz sadece ‘olası’ bir şampiyonluğa tanıklık etmek değil,
Nejat İşler gibi sevilen, aykırı bir karakterin futbol dünyasının
amatör koridorlarında dolaşırken nasıl bir farklılığa imza attığını
gözlerimizle görmek, o havayı insan ilişkileri üzerinden
koklamaktı. İlk iş olarak cumartesi günü öğle suları mücadelenin
oynanacağı Gümüşlük Sahası’na yollandık. Çünkü orada, ertesi günkü
maçın görsel ve psikolojik atmosferine ilişkin hazırlıklar
yapılıyordu ve İşler de bizatihi ‘işin’ başındaydı.
Öğrendik ki takımın en önemli tezahüratı geçen yıldan bu yana
‘Siyah-sarı/Balık-rakı’ymış. Bu sözlerin görsel ifadesinin
yansıdığı pankart, kale arkasında çoktan asılmıştı. Ekip yeni bir
hedefin peşindeydi; üzerinde takımın maskotu sevimli köpekbalığı
figürünün de bulunduğu pankarta, ‘O kupa buraya gelecek’ sözleri
yazma faaliyeti. Nejat İşler, elleri siyah boyaya bulaşmış bir
şekilde yer yer kendini hatırlatan güneşin altında hazırlanan kalıp
eşliğinde metni tamamlamaya çalışıyordu.
Aslında karşımızdaki görüntü, meseleyi açıklığa kavuşturmak adına
yeterince malzeme sunuyordu. Futbol, bütün ana ve yan unsurlarıyla
erkeklerdeki o bitmeyen çocuksu neşenin bir parçasıdır (Tek problem
oyun esnasında bazen meseleye kendimizi fazla kaptırmamızdır ki,
işte o zaman büyümemişliğimiz, ergenliğimiz ortaya çıkar). Nejat
İşler, pankartı boyamaya çalışırken bu işe ne kadar gönülden
sarıldığını gösterir bir ruh durumu içindeydi. Çocuksu neşesi,
adeta ertesi gün tüm bir camiayla birlikte yaşayacağı ‘olası’
sevincin de ipuçlarını sunuyordu. Boyama işleminden pankartı
tribünde tutacak iplerin tutturulmasına kadar her şeyle başından
sonuna ilgilendi.
Maçı izleyenler arasında Soma faciasında hayatını kaybedenlerin
çocuklarıyla, eğitimcileri eski hakem Serdar Çakman da vardı.
İkinci gün: Rakip takıma koltuk taşıyan başkan
Ve en zor sınav gelip çatmıştı. 14.00’teki maç için 12.00 suları
sahaya gitmiştik bile. Sahadaki tek tribün yavaş yavaş dolmaya
başlıyor, adrenalin dozajı hem lider Gümüşlük kanadında hem de
konuk Turgutreis cephesinde yükselmeye başlıyordu. Nejat İşler, bir
ara kale arkasındaki plastik sandalyeleri toplamaya başladı. Genel
koordinatör Murat Arıkan’ın, “Ne yapacaksın onları?” sorusuna
verdiği, “Turgutreis yöneticileri gelmiş, onlara götürelim” cevabı,
meseleye olan tutkusunun yeni bir ifadesiydi benim için.
Bir gün önce İşler, Soma’daki faciada hayatını kaybeden
madencilerden bazılarının çocuklarına turizm eğitimi veren eski
hakemlerimizden Serdar Çakman’la konuşup onları maça davet etmişti.
Mücadelenin başlamasına yaklaşık yarım saat kala gelmişler. Nejat
bana seslenip, “Gelmişler, bir merhaba diyelim mi” deyince Muhsin’i
de alıp tribünlere gidiyoruz. Çocuklar, “Gümüşlük korkma, Soma
yanında” diye tezahürat yapıyor. Tablo fazlasıyla duygusal,
Nejat’la bakışıyoruz, “Çok kötü oldum, ağlamak üzereyim” diyor.
Ben teknik direktör dostumuz Metin (Yıldız) Hoca ve Akif’in
davetlisi olarak gelen Ankaralı genç şair Kerim Akbaş’la birlikte
tribüne yöneliyorum. Çünkü oradan hem oyun daha iyi okunur hem de
‘taraftar’ın nabzı tutulur! Siyah-Sarılılar hızlı başlıyor lakin
Turgutreis kalecisi çok başarılı.
Neyse, bir korner atışında Gümüşlük’ün 35’lik yıldızı Murat,
takımını 1-0 öne geçiriyor. İkinci yarı yer değiştiriyor ve sağ
tarafa geçiyoruz. Burada maç dolayısıyla İstanbul’dan gelen Can
Yayınları’nın sahibi Can Öz de var (ki kendisi Ayazma’nın defans
elemanlarından aynı zamanda). 52. dakikada dengeler değişiyor,
çünkü ev sahibinden Ufuk ikinci sarıdan kırmızıyı görüyor.
Gümüşlük artık 10 kişi ve maçın bitmesine o kadar çok süre var ki.
Metin Hoca“Eyvah” diyor, Kerim moral aşılamaya başlıyor, bense “O
kadar geldik, bir şampiyonluk görelim” havasındayım. Zaman
gerçekten geçmek bilmiyor, Turgutreis de fena takım değil, sürekli
bastırıyorlar ama net fırsat bulmakta zorlanıyorlar. Buldukları en
önemli fırsatı da kaleci Çağrı kornere tokatlıyor. Uzatmanın
ardından hakem son düdüğü çalıyor ve ortalık ana-baba gününe
dönüyor. Futbolcular, yönetim, Nejat İşler, seyirciler, hep
birlikte sahanın içinde kenetleniyor ve şampiyonluğu kutluyor. Bu
sırada alnı kapıya çarpan ve sonrasında 12 dikiş atılan İşler,
“Merak etmeyin, bir şeyim yok” diyerek sevinç kutlamalarındaki
yerini alıyor.
Bence sinema tarihinin en güzel futbol filmlerinden biriydi ‘Dar
Alanda Kısa Paslaşmalar’. Amatör bir takımın, Özal’ın liberalleşme
yolundaki Türkiye’sindeki değişimden nasıl etkilendiğini sahici bir
öykü eşliğinde anlatıyordu. İşte bu filmin yönetmeni Serdar Akar da
final maçı için Gümüşlük’e gelmişti, mücadeleyi Nejat’la birlikte
izledi ve kutlamaların tamamında yer aldı.
O esnada ben futbolcuları kovalıyor ve bazılarından görüş almaya
çalışıyorum. Takım, kutlamaların ardından tribün civarında
konuşlanan köfteciye giderek karnını doyuruyor ve sanki maç sonunu
beklermişçesine davranan hava da, üzerindeki ağırlığı boşaltıyor.
Hafiften hızlanan yağmur da, şampiyonluğa ‘Bereket’ katıyor
adeta.
Kurtuluş’a aslen bir şair olduğu için şu soruyu yöneltiyorum:
“Takım sezon boyunca hangi maçlarda şiir gibi oynadı?” Cevabı
şöyle: “Çalışmadığım yerden sordun. Söyleyeyim. Evimizde farklı
yendiğimiz Milas Gençlik’le deplasmanda oynadığımız maç, benim
şiirden anladığım tarza en yatkın olanıydı. Şiir sanıldığının
aksine disiplin işidir. Çok emek, çok zahmet ister. Takım, altmış
dakika tek kale oynadı ve oyun kurgusundan hiç kopmadı. Doldur
boşalta girmedi, sözcük oyunu yapmadı yani. Doksan ‘da golü
bulduktan sonra bile yüzde yüz pozisyonda ikinci golü kaçırdık.
Yazdığım şiirin bittiğini bana anlatan ruh halini iyi bilirim. O
gün takımım bana şiir yazdı ve ‘Bitti’ dedim, ‘bizim için lig artık
bitti’.”
Futbolcu notları
MURAT ODABAŞI (35): Şampiyonluğu getiren gol
onundu. Takımın en yaşlısı, turizm sektöründe görev yapıyor.
Gümüşlükspor’da ilk sezonuydu.
ÇAĞRI KUNDAK (28): Takımın yedek kalecisiydi ama
aynı zamanda kaptan olan Özgür’ün sakatlanmasıyla son dönemeçlerde
görevi o üstlendi. “Bu zaferi hamile olan eşime armağan ediyorum”
dedi.
HÜSEYİN ÖZTEMİZ (27): Takımın menajer futbolcusu.
3. hafta görevi devralmış ve takımı dokuz maç yönetmiş.
ÖZGÜR KIRIK (28): Sezonun 9. maçında kolu
kırılmış. Takımın kaptanı şöyle konuştu: “Keşke şampiyonluk maçında
forma giyseydim ama Çağrı kardeşim de çok iyiydi,
kurtarışlarıyla maça damgasını vuranlar arasındaydı.”
GÖKHAN AVŞAR (28): Turgutreis maçında takımın
dinamosuydu, biz çok beğendik kendisini. Naçizane ben onu Luca
Toni’ye benzettim.
UFUK KARTAL (31): Şampiyonluk maçında kırmızı kart
gördü. “O an neler hissettin?” soruma, “Başımdan aşağı kaynar sular
döküldü. Maçtan önce herkesi ‘Aman, kimse kırmızı kart görmesin’
diye uyaran bendim oysa” cevabını verdi.
Nejat İşler: Tarihte ilk kez
Önce şu maçtan sonra kafayı vurma meselesinden başlayalım,
nasıl oldu?
Kapı dışarı açılıyor, ben koşmaya başlarken biri kapıyı açtı,
‘Lonk’ diye kafayı koydum kapıya. Bunlar futbolun içinde olan
şeyler.
Sezon içinde hangi maç hayal kırıklığıydı?
Evimizdeki Mumcular maçı, 2-2 berabere kaldık. Ama hepsi geride
kaldı. Şimdi kendimi çok iyi hissediyorum. Malum bizim lig zaten 12
maçlık bir maraton, emeğinin karşılığını bu kadar hızlı almak o
kadar güzel ki.
Yeni hedef?
Bir üst lig, Süper Amatör Şampiyonluğu yani...
Oyuncunuz Ufuk 52. dakikada kırmızı kart görüp çıktıktan
sonra onunla neler konuştun?
“Sakın oyuna küsme, git duşunu al, sonra gel yanımıza, maçı
birlikte seyredelim” dedim.
Kaç yıldır Gümüşlük’tesin?
9 yıldır evim var.
Bu tür başka küçük yerleşim merkezlerinin amatör takımları
için rol modeli olabilir misin? Yani senin gibi bir oyuncu,
müzisyen, ne bileyim ressam vs. çıkıp bir takımı elinden tutsa
mesela...
Bir kere benden rol modeli falan olmaz. Zaten ben bütün bu
yaşadıklarımızı düşünerek, tasarlayarak yapmadım. Biraz
zorunluluktan oldu, zaten önceki yönetimlerde de yer alıyordum.
Ama sonuçta amatör bir ruhu canlandırdın, ulusal basının
ilgisini buraya çektin, artık insanlar bu takımdan
haberdar.
Biz biraz da şunun için mücadele ettik, yeni yönetimi oluşturduktan
sonra Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’u ziyaret etmiştik,
dönüşte arabada yönetimden Cenk Özakın “Bu ülkeyi sanatla spor
kurtaracak” dedi. Gerçekten de sanat, spor ve kültür üzerinden
verilecek eğitimle geleceğin Türkiye’si inşa edilecek. Ancak böyle
düzelebiliriz. Ben bu yolda uğraş veren herkesi desteklerim. Ama
nalıncı keseri gibi kendisine yontmadığı sürece...
Söyleşinin tamamını okumak için
tıklayın