Gül'ün danışmanı Sever ağır konuştu: Siz kendinizi gazeteci mi sanıyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı döneminde Abdullah Gül'ün Başdanışmanı olarak görev yapan Ahmet Sever, meslektaşlarına sert çıktı.
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı sırasında Başdanışmanı olarak
görev yapan Ahmet Sever, T24'te kaleme aldığı yazısında, "Bu
gazetecilik mi? Siz kendinizi gazeteci mi sanıyorsunuz? Size
gazeteciliği kim öğrettiyse külliyen yanlış öğretmiş." diyerek
eleştirmeye başladığı meslektaşları için ağır konuştu:
"Basının bugünkü hâline bakınca o dönemden çok daha geriye
gittiğini nasıl inkâr edebilisiniz? Hem de ileri demokrasi kisvesi
altında. Güldürmeyin Allah aşkına!"
İşte Ahmet Sever'in yazısı:
Sus! Konuşma! Eleştirme! İtaat et! Biat et!
Yoksa seni hizaya sokmasını çok iyi biliriz.
Haddini bildiririz.
İşinden ederiz.
Sana dünyayı zindan ederiz.
Hapislere attırırız.
Sırtını iktidarın gücüne yaslamış, köşelerinden, televizyon
programlarından farklı görüş ve seslere acımasızca saldıran yandaş
gazetecilerin rol ve işlevi maalesef bu.
Bu gazetecilik mi?
Desen: Selçuk Demirel
Desen: Selçuk DemirelSiz kendinizi gazeteci mi sanıyorsunuz?
Size gazeteciliği kim öğrettiyse külliyen yanlış öğretmiş.
Basının ve gazeteciliğin nasıl olmaması gerektiğine dair en çarpıcı
örnekleri veriyorsunuz.
İlerde, iletişim fakültelerinde ders olarak okutulacaksınız, bundan
emin olun.
Yüzünüz kızaracak.
Kaldıysa tabii.
Bir kişiye, bir iktidara körü körüne bağlanıp tüm yanlışlara
gözlerinizi kapatarak, daha da kötüsü her hatayı sahiplenerek
basını etrafa korku yayma ve baskı aracı hâline getirdiniz.
Bu şekilde hem gözü kapalı desteklediğiniz iktidara, hem de
Türkiye’ye en büyük kötülüğü yaptığınızı ne zaman fark
edeceksiniz?
Bütün gazeteler aynı manşetle çıkmalı -bugün yandaş medyada olduğu
gibi- tüm gazeteciler aynı görüşü paylaşmalı, aykırı ses çıkmamalı
diye haykırıyorsunuz durmadan.
Bu yolda da ne yazık ki inanılmaz mesafe aldınız.
Ortada neredeyse medya diye bir şey bırakmadınız.
Bunu niye yapıyorsunuz?
İşsiz gazeteciler ordusu oluştuğu bir dönemde hem
gazetelerden, hem de televizyon programlarından aldığınız
yüklü maaşlar mı bunun nedeni?
Aldığınız paraların hakkını vermek için mi bu kadar
çırpınıyorsunuz?
Bu bir göze girme yarışı mı?
Çok ama çok kötü bir sınav veriyorsunuz.
Kendinize yeni bir görev alanı da buldunuz: Trolleri savunmak.
Yazdığım kitap ve Can Dündar’a hitaben kaleme aldığım mektuptan
sonra trollerden bana karşı yürütülen iftira, hakaret, küfür ve
tehdit kampanyasıyla ilgili T24’te çıkan bir makalemi okuyanlarınız
hatırlar.
O yazı, düzeysizliğe, ahlaksızlığa, edepsizliğe bir isyandı.
Bu dahi sizi rahatsız etmedi.
Çıkıp açıkça ayıp, bunları onaylamıyoruz bile diyemediniz.
Benim bunu hak ettiğimi ima eden yazılar yazabildiniz geçmişe
giderek.
Benim geçmişim ortada. Bugünün mağdurlarına dün yapılan saldırılara
-özellikle 28 Şubat sürecinde- sadece küfür ve hakaretlere değil,
başörtüsü yasağına, parti kapatmalara, askeri vesayete hep karşı
çıktım.
Neden?
Demokrasi ve insan hakları adına.
Genelkurmay’ın bugün yandaş olan o dönemin gazetelerine
akreditasyon uygulamasını da sürekli eleştirdim.
Basının bugünkü hâline bakınca o dönemden çok daha geriye gittiğini
nasıl inkâr edebilisiniz? Hem de ileri demokrasi kisvesi
altında.
Güldürmeyin Allah aşkına!
Gülecek hâlimiz de kalmadı.