MESLEĞİME BÜYÜK BİR AŞKLA BAĞLIYIM
Bulgaristan’da doğup büyümüş olsak da, Türküz sonuçta. Dizileri bir oyun haline getirdik zamanla, ablamla izlediğimiz sahneleri canlandırıyorduk. Sonunda bir gün “Ben de ekranda, oyuncu olmak istiyorum” dedim. Öyle başladı maceram... Mesleğime büyük bir aşkla bağlıyım, sonuna kadar da bu aşkımın peşinde gitmek en büyük dileğim.
- Hayatınızın dönüm noktası nedir?
İlk ve en zor attığım adım, İstanbul’a gelmek. Beraberinde ilk oynadığım başrol, çok büyük bir sorumluluk hissi, bütün gözler üzerinde, müthiş bir duygu... Ve tabii hayatımı tamamen değiştiren, uluslararası bir başarı ve şöhret kazandıran ‘Diriliş Ertuğrul’...
- Oynadığınız projelerin çoğu dönem işi... Tarihe meraklı mısınız?
Okul yıllarından beri tarihi severim, en yüksek not aldığım derslerden biriydi. Dizilerde de hep tarihi ve dönem işleri seyrediyordum, sanırım benim kaderim oldu. Kendimi hep o saraylarda ve kostümlerde hayal ederdim. Oynadığım işlerin çoğu dönem-tarih. İlk sinema filmi tecrübem bile öyle oldu.
- Fransa’da bir organizasyonda ‘Yılın En Sevilen Kadın Oyuncu’ ödülünü aldınız. Fransa maceranız nasıl geçti?
Fransa’ya ilk gidişimdi, inanılmaz heyecanlıydım. Ne yalan söyleyeyim, böyle bir kalabalığın beni beklediği aklımın ucundan bile geçmemişti. Paris sokaklarında da bir sürü Türk’le karşılaşıp sohbet etme fırsatım oldu. ‘En Sevilen Kadın Oyuncu’ ödülü de pastanın çileği gibiydi, bütün sezonun yorgunluğunu aldı.