Gülse Birsel'den "güldüren" teklif: Bırakalım Avrupa Birliği'ni, İngiltere'ye girelim!
İngiliz adam gibi çay demlemesini de bilmez, onları tavşankanıyla tanıştırmalıyız...
Hürriyet yazarı Gülse Birsel, Birleşik Krallık'ın Avrupa
Birliği'nden (AB) ayrılma yönünde karar vermesiyle ilgili olarak,
"Avrupa Birliği'ni İngiltere bile istemiyorsa, amaan biz hiç
tenezzül etmeyiz. Ki zaten onlar da bizi istemiyor. Öte yandan
Şanghay beşlisi için de eski popülaritemiz yok" dedi. "Biz işimize
bakalım. Avrupa Birliği’yle durumumuz malum. E Şanghay beşlisi de
bize eskisi kadar sıcak bakmıyor muhtemelen" dedi. "Bu durumda,
bence iki yalnız ve güzel ülkenin güçlerini birleştirmekten başka
çaresi kalmadı" ifadesini kullanan Birsel, "Bırakalım Avrupa
Birliği’ni, biz İngiltere’ye girelim!" diye yazdı.
Gülse Birsel'in, "O zaman İngiltere'ye mi girsek?" başlığıyla
yayımlanan (26 Haziran 2016) yazısı şöyle:
Avrupa Birliği'ni İngiltere bile istemiyorsa, amaan biz hiç
tenezzül etmeyiz. Ki zaten onlar da bizi istemiyor. Öte yandan
Şanghay beşlisi için de eski popülaritemiz yok. Bence iki yalnız ve
güzel ülke olarak İngiltere'yle bir ittifak kurmalıyız. Bunu
kolaylaştıracak çok ortak noktamız var.
Ben el kadar çocuktum, “Üç-beş seneye Avrupa Birliği’ne gireriz”
diyorlardı.
Bak ben daha bebekken Avrupa Birliği’ne giren İngiltere, bir
arkadaşa baktı çıktı, biz hâlâ giremedik.İyi mi oldu?
Valla bence cevap İngiltere’nin AB’den ayrılma kampanyasını yürüten
beyefendinin kalıtımında gizli.
Bu eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson isimli beyefendi,
Osmanlı’da milli mücadele ve Atatürk karşıtı yayınlarıyla bilinen
Dahiliye Nazırı Ali Kemal’in torunu.
Yani ailecek isabetli karar vermedikleri, doğru tarafta yer
almadıkları aşikâr!Neyse olan oldu.
Biz işimize bakalım. Avrupa Birliği’yle durumumuz malum. E Şanghay
beşlisi de bize eskisi kadar sıcak bakmıyor muhtemelen.Bu durumda,
bence iki yalnız ve güzel ülkenin güçlerini birleştirmekten başka
çaresi kalmadı.
Bırakalım Avrupa Birliği’ni, biz İngiltere’ye girelim!
Daha doğrusu bir Türk-İngiliz birliği oluşturalım. Hatta bu iki
ülkenin de geleceği için çok avantajlı bir çözüm olabilir.
Neden derseniz:
- İngilizlerle sandığınızdan çok daha fazla ortak yanımız vardır.
Mesela çay. Bu iki millet çaysız yapamaz, akşamüzerine doğru çayını
içmezse kendine gelemez. Fakat İngiliz, adam gibi çay demlemesini
de bilmez. İngilizlere demli çayı öğretmeli, onları tavşankanıyla
tanıştırmalıyız. Varsın onlar yanında ‘scone’, biz simit yiyelim.
Biz içine üç şeker katalım, onlar süt koysun.
- İki ülkede de at geleneksel olarak çok mühim hayvandır.
İngilizlerin avrat ve silah konusundaki bakış açılarını bilemem.
Ama iyi at binmek iki memleketin de ata sporudur. Ascott
yarışlarına ciritin eklendiğini düşünün! Nasıl bir hareket, bir
heyecan gelir. Döpiyes giyip büyük şapka takmakla atlı spor işi
çözülüyorsa, ohoo.
- AB’nin dili, bir yerde Fransızca. Biz ülke olarak ne olursa
olsun, Fransızcadan çok İngilizceye yakınızdır. Hatta, bir İngiliz
çift olan Mr. ve Mrs. Brown’ın plaja, kızları Mary’nin okula
gittiği hikâye, içinde bulundurduğu mevsimsel kafa karışıklığına
rağmen eğitim sistemimizin temel taşlarındandır.
- Her şeye rağmen Türklerin İngilizce öğrenmesi zordur. Anadolu
lisesinde okudum, oradan biliyorum. Bazı sınıf arkadaşlarım
İngilizce öğrenene kadar, İngiliz öğretmenlerimizin Türkçeyi şakır
şakır konuşmaya başladığını hatırlıyorum. Bu sebeple, bence
Türk-İngiliz birliğinin dili Türkçe olmalıdır.
-Bu ‘Türkçe’li çözüm bizi söz konusu birliğe çok ısıtacak, Türk
kamuoyunun İngilizlere hemencecik yakın hissetmesine sebep
olacaktır. Zira Türkçe bilen bir İngilizi dinlerken Karadenizli
sanmanız çok yüksek ihtimaldir. İstanbul’a yerleşen İngilizleri
bakkaldan alışveriş yaparken bir dinleyin. Araya bir “Haçan”, bir
“Daa” filan sıkıştırsanız asla Rizeli vatandaşımdan ayıramazsınız.
Ayrıca iki bölgenin de yağmur açısından kaderi ve çay zevki pek
benzer. Gayda sesiyle tulum sesiniyse ancak profesyonel bir
müzisyen ayırabilir. Bu sebeplerden, Türkiye-İngiltere birliğinde
ilk adımları Karadenizlilerin atması, iletişim ve kültür köprüsünü
onların kurması mantıklı bir tercih olacaktır.
Pabucumun kraliçesi
- İlk bakışta öyle görünmese de, bu birlikte İngiltere’nin
Türkiye’ye ihtiyacı daha fazladır. Londra’daki Hyde Park arazisi
yıllardır atıl durmaktadır. Türk inşaatçıları, belki yine
Karadenizlilerin başı çektiği bir grupla, son AB haberi yüzünden
sallanan İngiltere ekonomisini şahlandırabilirler.
Bizim inşaatçılarımız o araziden kaç rezidans ,kaç AVM çıkartır.
Yıllardır bir Harrods’la nereye kadar? Yakışıyor mu? İngiliz
halkının yeni konut ve AVM’lere, İngiliz Sterlini’nin tekrar
yükselmeye, inşaatçılarımızınsa yeni kupon arsalara ihtiyacı
vardır. Bu birlik Türklerin eliyle İngiltere’ye medeniyet, kalkınma
götürecektir.m İngiltere’nin kararındaki zamanlamayı protesto etmek
istiyorum.
Tam düğün sezonu, çeyrek altın 205 TL’ye vurmuştur. Bizim acilen
güçleri birleştirip sterlinin değerini yükseltip altını düşürmemiz
lazımdır. İngiltere bunu bize borçludur!m 2. Elizabeth kraliçe
olmuştur. Hatta ülke tarihinin en uzun hüküm süren kraliçesi
olmuştur, fakat affedersiniz pabucumun kraliçesi olmuştur.
Öyle saray mı olur? Saray elini atıp şu oylamanın sonucunu
değiştirememiş, “Hayır” oyu verenleri dışlayamamış, iki miting
yapıp taraftarlarını konsolide edememiştir. Gelininin entarilerine
karışmakla lider olunmamaktadır tabii. İngiltere’nin gerçek
liderliği, istikrarı bizden öğrenmesi lazımdır. Sayın okuyucular,
değerli vatandaşlarım ve sevgili Birleşik Krallık
yurttaşları...
Görüldüğü gibi fiili durum oluşmuş, şimdi sadece İngiliz
anayasasını bu birliğe uydurmak kalmıştır. Sizi en kalbi
duygularımla selamlıyorum!