Gülse Birsel'den ekonomik analiz: Endişenin fiyatı çok yüksek, satın aldığımızda batıyoruz!
Hürriyet yazarı Gülse Birsel'den çok konuşulacak bir ekonomi analizi geldi.
Hürriyet yazarı Gülse Birsel, bugünkü köşesinde çok konuşulacak bir
ekonomik analiz kaleme aldı.
Birsel, "Bir sakin olalım, endişeyi bırakalım, hep beraber oturup
alçak sesle konuşalım şu yaşadıklarımızı. Çünkü endişenin fiyatı
çok yüksek, satın aldığımızda batıyoruz!", dedi.
İşte Gülse Birsel'in bugünkü yazısından ilgili bölüm:
Endişenin fiyatı nedir?
DUYGUSAL bir ekonomistim ben!
İktisat mezunu olduğum için ister istemez ekonomist sanatçı
kişiliğimle bilerek ve isteyerek duygusalım zira.
Bu sebeple ekonomiyle ilgili naçizane tespit ve yorumlarım sadece
teknik analizlere dayanmıyor. Gözlemlerim ve hissettiklerimi
dışarıda bırakmadan, belki değişken olarak onlara fazla önem
atfederek bakıyorum ekonomik algoritmalara.
Örnek ve taze bir algoritma: TL’nin değeri aniden düşer. Ülkenin
sistemi yeni değişmiştir ve hızlı karar verip uygulayan bir lider
vardır. Bir kişinin bile “Sermaye kontrolleri gelecek” demesi
yeter; söylenti hızla yayılır. Liderin hızlı karar alıp
uygulamasına güvenen, başka bir deyişle uzun analizler yapıp “vakit
kaybettirici” fikir alışverişleri yapması ihtimaline güvenmeyen
vatandaşlar panikler! Nakitsiz kalmaktan, yok efendim mevduatlara
el konulmasından, döviz birikimlerinin düşük kurdan Türk Lirası’na
çevrilmesinden korkup büyük hareketlere girişirler. Paraları dövize
çevirmek, yastıkaltı yapmak, yurtdışına yatırmak gibi ihtimaller
düşünülmeye, bazıları tarafından uygulanmaya başlar. Kimse
birbirine güvenmez; herkes diğerlerinin, “oradan veya buradan
imtiyazlıların”, haberleri önceden alıp yurtdışına para
istiflediğinden korkar. “Zaten öteki taraf kesin önlemini almıştır,
bırak allasen”dir. E ama bu gidişle bankalarda para kalmayacak ve
bankalar batacaktır. Bunu da bir kişinin söylemesi yeter; söylenti
yayılır, endişe tavan yapar. Kriz çözülebilecek seviyedeyken endişe
yüzünden iyice büyüyüp derinleşir.
Tersine bir taze algoritma: Kriz hem piyasaya ve ekonomiye
güvensizlik, hem ani ve radikal kararlar beklentisi ve endişe
yüzünden derinleşmişken maliye bakanı çıkar. Bankaların
sağlamlığını, mevduatlara el filan konulmayacağını, dövizlerin
güvende olduğunu, sermaye kontrolü ihtimalinin sıfır olduğunu
altını çize çize söyler. Endişe biter, en azından azalır. Dolar
düşmeye başlar. Kriz sonlanmaz ama duraklar, hatta geriler.
Ben de biliyorum son yıllarda ekonomide sıkıntılar, büyük hatalar
olduğunu. Ben de biliyorum ekonomistlerin aylardır gelmekte olan
büyük krize karşı uyarı yaptığını. Cari açıklar, ithal girdiler,
üretim eksiği... Biliyoruz efendim, okuduk ettik.
Ama son haftalarda yaşadıklarımızın bir sebebi de güvensizliktir.
Endişedir. “Her an her şey olabilir” duygusudur.
Son yüzyılın en başına buyruk ve ne yapacağı öngörülemeyen ülke
liderlerine denk geldik. Putin’i tolere etmeye çalışırkan ABD’nin
başına Trump geçti! Ortadoğu zaten malum.
Bari kendi memleketimizde endişeyi yok edelim. Siyaset de vatandaş
da şu tansiyonu düşürsün, ‘aklıselim’i baştâcı etsin. Bin düşünüp
bir konuşmak moda olsun!
Bir reklam var ya: “Şunun fiyatı bilmem kaç TL, onun fiyatı bilmem
kaç TL. Bu? Paha biçilmez!” Aynı kalıbı yürütüyorum:
Endişe: Milyarlarca dolar!
Öngörülemezlik ve panik: Elimizdekini avucumuzdakini, belki ruh
sağlığımızı bile kaybetmek!
Güven: Paha biçilmez!
Siyasetçiler! Bizim size ve kararlarınızı uzun uzun düşünerek,
fikir alarak verdiğinize güvenmemizi sağlayın!
Vatandaş! Sen de ülkeye ve “ötekiler” gibi baktığın başka partiliye
güven.
Bir sakin olalım, endişeyi bırakalım, hep beraber oturup alçak
sesle konuşalım şu yaşadıklarımızı.
Çünkü endişenin fiyatı çok yüksek, satın aldığımızda batıyoruz!
Bu bayram, herkes herkese biraz güvensin ve endişe satın almasın.
Şeker, çikolata alın onun yerine. “Ötekilere” ikram edersiniz, bir
muhabbet olur...
Mutlu bayramlar.