06 Haz 2018 08:52
Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:41
Gülse Birsel'den 24 haziran yazısı: Sandık güvenliği babamın oğlu için değil!
Hürriyet gazetesi yazarı Gülse Birsel, seçim güvenliğiyle ilgili bir yazı kaleme aldı.
Seçim güvenliğine ilişkin bir yazı kaleme alan Gülse Birsel, "Bana
kalsa oy verilen her mekâna, oy kabini dışında her yeri çeken bir
ses kayıtlı kamera koyarım! Yüzde yüz şeffaflık, oooh çiçek gibi!
Akıllı bir önlem olarak evimin kapısında kilit var!" ifadelerini
kullandı.
İşte Gülse Birsel'in "Sandık güvenliği babamın oğlu için değil!" başlıklı bugünkü yazısı:
OY ve Ötesi gibi bağımsız yapılanmalar sandık güvenliği için çalışmalar başlatıyor, birileri bunun ne kadar suçlayıcı, ne kadar lüzumsuz, hatta “ortalık karıştırıcı” bir girişim olduğunu ima ediyor, hatta daha ileri gidip çamur atmaya çalışıyor.
Niye güzel kardeşim?
“Bizde öyle bir şey olmaz, bu bağımsız müşahitler kim bilir nedir, kimlerdendir, böyle gruplara ne gerek var? Tasvip etmiyoruz çünkü... Ee... Ülkemiz demokratik, hatasız ve düzgün seçim yapmasıyla yıllardır örnek olmuştur” diyorlar. Ama bak hükümet ne diyor:
“Tabii biz seçim güvenliği için sandıkları taşıma ve herhangi bir şaibede artık vatandaşların da polise haber vermesinin önünü açma gibi önlemler aldık!” Demek ki bir güvensizlik olduğu, bir denetim gerektiği aşikâr!
Bir alavere dalavere, sandık başı zorbalık, diretme, hırsızlık, bırak hepsini en masumundan hata yapma ihtimali her zaman mümkün! Demek ki ne kadar çok şahit, o kadar şeffaflık.
Her bölgede, her partide, her sandık başında çürük elmalar bulunabilir! “Senin müşahidin benim müşahidim” işine girmeyelim, üzerinde şüpheden eser olmayan mükemmel bir seçim yapalım! Madem seçimlerimiz örnek, o zaman daha da eşsiz bir örnek olsun. Sonra da kimse “Seçilen şu şaibeyle seçildi, aslında o kadar oyu yoktu” diyemesin. “Vatandaş böyle istedi, demek ki tercih bu” diye düşünsün, sevinçli olmasa bile en azından içi rahat etsin.
Kapısına kilit ve alarm takan herkes bütün mahalleden şüphelenmediği gibi, bütün mahalle sakinleri de şaibe altında kalmaz. Hatta birbirinden nefret eden komşular için bile böyledir. Sevmediği birinin evine hırsız girdiğinde, “Geçmiş olsun” deyip korku ve tedirginlik duygusunu paylaşır, detayları öğrenmeye çalışır. Ve misal bir grup genç tutup “Biz polise ve alarmlara ek olarak köşe başlarına güvenlik kameraları koyacağız, herhangi bir olayda kimdir nedir ortaya çıksın” dediğinde de “Koyamazsın, sen kimsin, ne gerek var, kimin adamısın” denmez! Teşekkür edilir.
Niye? Hepimiz aynı gemideyiz de ondan!
Ve evet, bana kalsa oy verilen her mekâna, oy kabini dışında her yeri çeken bir ses kayıtlı kamera koyarım! Yüzde yüz şeffaflık, oooh çiçek gibi! Kimden şüpheleniyorum? Kimseden şüphelenmiyorum ve herkesten şüpheleniyorum!
Paranoyak olduğumdan, vatandaşıma güvenmediğimden, mahalledeki herkesin hırsızlık potansiyeli olduğunu düşündüğümden değil, akıllı bir önlem olarak evimin kapısında kilit var!
Lütfen kilitçilerin işlerini yapmasını engellemeyin. Yoksa bir münasebetsiz çıkıp “Sen niye üzerine alındın ki” diye sorar, kırgınlık olur!
A partisinden Z partisine oy verecek tüm seçmenler. Gidelim partimize müşahit yazılalım veya bağımsız sandık gözetmenlerine yardım edelim, en azından onlara destek atalım, köstek olup aleyhlerinde konuşup hayatlarını zorlaştırmayalım.
Böylece 24 Haziran’da sonuca göre mutlu ya da mutsuz bir gece geçirsek de en azından ülkece çok rahat bir uyku çekeriz.
İşte Gülse Birsel'in "Sandık güvenliği babamın oğlu için değil!" başlıklı bugünkü yazısı:
OY ve Ötesi gibi bağımsız yapılanmalar sandık güvenliği için çalışmalar başlatıyor, birileri bunun ne kadar suçlayıcı, ne kadar lüzumsuz, hatta “ortalık karıştırıcı” bir girişim olduğunu ima ediyor, hatta daha ileri gidip çamur atmaya çalışıyor.
Niye güzel kardeşim?
“Bizde öyle bir şey olmaz, bu bağımsız müşahitler kim bilir nedir, kimlerdendir, böyle gruplara ne gerek var? Tasvip etmiyoruz çünkü... Ee... Ülkemiz demokratik, hatasız ve düzgün seçim yapmasıyla yıllardır örnek olmuştur” diyorlar. Ama bak hükümet ne diyor:
“Tabii biz seçim güvenliği için sandıkları taşıma ve herhangi bir şaibede artık vatandaşların da polise haber vermesinin önünü açma gibi önlemler aldık!” Demek ki bir güvensizlik olduğu, bir denetim gerektiği aşikâr!
Bir alavere dalavere, sandık başı zorbalık, diretme, hırsızlık, bırak hepsini en masumundan hata yapma ihtimali her zaman mümkün! Demek ki ne kadar çok şahit, o kadar şeffaflık.
Her bölgede, her partide, her sandık başında çürük elmalar bulunabilir! “Senin müşahidin benim müşahidim” işine girmeyelim, üzerinde şüpheden eser olmayan mükemmel bir seçim yapalım! Madem seçimlerimiz örnek, o zaman daha da eşsiz bir örnek olsun. Sonra da kimse “Seçilen şu şaibeyle seçildi, aslında o kadar oyu yoktu” diyemesin. “Vatandaş böyle istedi, demek ki tercih bu” diye düşünsün, sevinçli olmasa bile en azından içi rahat etsin.
Kapısına kilit ve alarm takan herkes bütün mahalleden şüphelenmediği gibi, bütün mahalle sakinleri de şaibe altında kalmaz. Hatta birbirinden nefret eden komşular için bile böyledir. Sevmediği birinin evine hırsız girdiğinde, “Geçmiş olsun” deyip korku ve tedirginlik duygusunu paylaşır, detayları öğrenmeye çalışır. Ve misal bir grup genç tutup “Biz polise ve alarmlara ek olarak köşe başlarına güvenlik kameraları koyacağız, herhangi bir olayda kimdir nedir ortaya çıksın” dediğinde de “Koyamazsın, sen kimsin, ne gerek var, kimin adamısın” denmez! Teşekkür edilir.
Niye? Hepimiz aynı gemideyiz de ondan!
Ve evet, bana kalsa oy verilen her mekâna, oy kabini dışında her yeri çeken bir ses kayıtlı kamera koyarım! Yüzde yüz şeffaflık, oooh çiçek gibi! Kimden şüpheleniyorum? Kimseden şüphelenmiyorum ve herkesten şüpheleniyorum!
Paranoyak olduğumdan, vatandaşıma güvenmediğimden, mahalledeki herkesin hırsızlık potansiyeli olduğunu düşündüğümden değil, akıllı bir önlem olarak evimin kapısında kilit var!
Lütfen kilitçilerin işlerini yapmasını engellemeyin. Yoksa bir münasebetsiz çıkıp “Sen niye üzerine alındın ki” diye sorar, kırgınlık olur!
A partisinden Z partisine oy verecek tüm seçmenler. Gidelim partimize müşahit yazılalım veya bağımsız sandık gözetmenlerine yardım edelim, en azından onlara destek atalım, köstek olup aleyhlerinde konuşup hayatlarını zorlaştırmayalım.
Böylece 24 Haziran’da sonuca göre mutlu ya da mutsuz bir gece geçirsek de en azından ülkece çok rahat bir uyku çekeriz.