Gülse Birsel Hollywood'a fena yüklendi: "Hollywood şaşırma, sabrımızı taşırma!"
Aile Arasında filminin çekimlerine devam eden Birsel, sinemanın zorluklarını yazdı.
Hürriyet yazarı Gülse Birsel çektiği sinema filmi sayesinde sinemanın en önemli eksiklerini keşfetmiş
bulunuyor. Birsel, bunca yıldır bu sorunlara çözüm bulmayan Hollywood sinema sektörünü ise köşesinde tiye aldı.
İşte Gülse Birsel'in "Hollywood şaşırma, sabrımızı taşırma!" başlıklı bugünkü yazısı:
Sinemacılar ışık beklemesin diye bir güneş makinesi icat edilemez miydi? Oyuncular üşümesin diye yün-titanyum alaşımından mayolar yapılamaz mıydı? Sahnelerin genel planları gizli servislerden istenemez miydi? Sinema bu kadar zor mu olmalıydı? Yoo, sinemayı ‘upgrade’ etmenin zamanıdır!
Bu iş böyle olmaz. Yazıp oynadığım ilk sinema filmimin çekimleri devam ediyor ve ben 7. sanattaki trajik resmi yakından gördüm.
Ülkenin en kral prodüksiyon şartlarında bile, sinema sanatında bazı şeyler çok eksik. Dünya çapında eksik, anlatabiliyor muyum? Hollywood filan da sefalet içinde. Ve farkında değilmiş gibi yapıyorlar. O büyük stüdyoların yatacak yerleri yok!
Gözlemlediğim en büyük kanayan yara: Lumiere kardeşlerden beri sinemada ışık bekleniyor! 1895’ten günümüze, aydınlık sahneler için güneş bekleniyor, buluta girince çekim kesiliyor! Hadi bizi bırak. Eyy Hollywood! 122 yılda bir arpa boyu yol gitmemişsin, hiç mi utanmıyorsun? İnsan gibi robot yapıldı, bayağı konuşuyor, farkı zor anlarsın. Sense üç-beş kuruş harcayıp bir güneş makinesi yapamadın. Aç güneşi çek, kapa güneşi yemek arası ver. Bunu beceremiyor musun? Badem ezmesi mi sinema? Lumiere biraderlerin dededen kalma formülüyle mi yapmak lazım? Ayıptır.
Sitcom’u yanaklarından öperim. Aç ışığı gündüz oldu, kapat ışığı gece oldu ooh.
Ha ışığı geçtim, bekleriz. Ya dış çekimlerde üşüme nedir artık? Astronotlara özel giysi yapılıyor ama! E tabii NASA düzgün müessese. Elemanını kolluyor. Hollywood bildiğin terbiyesiz. “Üşüsünler, o kadar para veriyoruz” kafasında bunlar ya. Halbuki parayı bastıracaksın, Ar-Ge’nin dibine vuracaksın, yüzde yüz yünden mi olur, titanyumdan mı olur artık, likralı, vücuda ikinci deri gibi yapışan vücut çorapları yapacaksın! Zırh gibi tutacak oyuncuyu. Veyahut dev UFO’lar yap, 500 metreye 50 metre. Uçan daire değil, ısıtıcı olan. Uçan daire yap desen dekora milyon dolar harcar körolasıcalar! Yaptır dev ısıtıcıyı, bas tepeden ısıyı. Kate Winslet Titanic’de zatürre oldu, değer miydi? Senin ne hakkın var Angelina Jolie’yi, Nicole Kidman’ı, Gülse Birsel’i dış çekimlerde gece elbiseleriyle üşütmeye? Evet, Gülse Birsel’i! Zoruna mı gitti Hollywood? Buralarda kime sorsan gösterir. Kendisi Türkiye’nin en çok üşüyen aktrislerindendir.
Sitcom’u bu kez de gıdısından öpüyorum. Stüdyon iyiyse 25 derecede dizini çeker, evinde gibi çayını kahveni içersin.
Bir şey daha... Bugün hâlâ dünya üzerindeki tüm yönetmenler filmlerde genel plan peşinde. Düğün sahnesi yazıyorsun mesela, 150 kişilik davetli var, yönetmen bir sürü vaktini genel çekmeye harcıyor. Hollywood’da da böyle. Arabayla takip sahneleri, şehirde geçen felaket filmleri filan... Hep uçan kameralar, jimmy jib’ler, helikopterden çekimler, şu bu. Safi vakit ve yetenek israfı. Yav dünyanın her yeri uydu kamerası değil mi Amerika? Delikanlı gibi cevap ver! Askeri üsleri şuna buna gelince, çalışanların iç çamaşırına kadar çekmeyi biliyorsun? Madem o kadar çekiyorsun, o çektiğin genel planları versene yönetmenlere! Düğün sahnesinin koordinatlarını da atarım istersen. Kesin bizim sahnenin dört ayrı açıdan görüntüleri vardır sizde. Ver genel planlarımızı, gece elbiseleriyle soğukta uğraştırma bizi, kalbini kırdırtma!
En genel planı evin salonu olan sitcom’u bir de alnından öperim. (Sitcom kış ortasında yayına girecek, soranlara buradan cevap vermiş olayım.)
Ama gördüğünüz gibi sinemaya hızlı ve teknolojik inovasyon fikirleriyle dolu bir giriş yaptım. Sayemde artık 7. değil 8. sanat diyebiliriz, bariz bir upgrade var çünkü ortada! Hatta ‘Sanat X’ mi desek?
Allahtan film çiçek gibi oluyor da, şuursuz bir neşeyle böyle işkembeden sallamam göze batmayacak!