Gülse Birsel: Hadi yine yaşadık, delirenin hastanesi devletten!
'Sanatçıların, Erdoğan'a 'Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz?' sorusunun altındaki gizli, provokatif, hain, paralel manaları hissettim'
Oyuncu ve senarist Gülse Birsel, “derdini veren devlet dermanını da
verir” sözleriyle, hükümeti eleştirdi. Antidepresan ilaçlarının
leblebi, çekirdek gibi sattığını ileri süren Birsel, bu ilaçları
yazmanın doktorlarda artık alışkanlık hâline geldiğini yazdı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun duruma el koyduğunu, ruh sağlığı
merkezlerinin artırılacağını söylemesini, “Hadi yine yaşadık!
Delirenin hastanesi devletten, ooh! Hükümet diye buna derim.
Derdini veren devlet dermanını da verdi, artık gönlünüzce kafayı
yiyebilirsiniz” sözleriyle yorumladı.
Birsel, Aksaray’a giden sanatçıların Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a “bu enerjiyi nereden buluyorsunuz” sorusu için de şunları
söyledi:
Şimdi bakınız, dikkat! Teorime göre, bin türlü problemi olan
memlekette gazeteci ve sanatçıların ikide bir enerjiyi sormasının
altında bir hinlik var. Kinaye yapıyor bunlar, vallahi. Demeye
getiriyorlar ki, "Cumhurbaşkanım, siz doğal kaynaklardan enerji
alıyorsunuz, ülkenin başı kel mi? Biz kömürdü, nükleerdi, HES'ti,
çevreyi rezil eden kaynaklara mecbur muyuz? Niye rüzgâr ve güneş
enerjisine destek verilmiyor?" Aaa, anladınız mı sinsilerin
derdini?
Uyanık olunuz! Bunların derdi başka. Naif görünüşlü "Bu enerjiyi
nereden buluyorsunuz?" sorusunun altındaki gizli, provokatif, hain,
paralel manaları ben hissettim. Yazmayı borç bildim. Gereğini
yapınız. Saygılarımla.
Gülse Birsel’in Hürriyet’te “Trafo gibisiniz Başkanım!”
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Kırşehir konuşmasında söyledi:
Aksaray'a giden sanatçılar Sayın Erdoğan'a bir soru sormuş. Bilin
bakalım ne? "Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz?"
E tabii. Bence de bir sanatçı, bir cumhurbaşkanını yakalamışken
bunu sormalıdır! Sinemaya devlet desteği, ödenekli tiyatroların
kapatılma tehlikesi, artık Anadolu'da tiyatro miyatro
seyredilememesi ihtimali, reyting sisteminin önemli bir kültürel
ihracat olan TV dizilerinin kalitesini düşürüyor olması, hele ki
özgürlüktü, demokrasiydi... İnsan bu konulara girip vıdı vıdı etmez
koskoca sarayda. Belki "Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi?"
sorusu eklenebilirdi, ama herhalde sanatçılara ayrılan sürenin
sonuna gelindi. Kısmet.
Fakat içime bir kurt düştü. 19 Mart 2014 tarihli "Başbakan Akredite
Etse Pulitzer Ödülüm Cepte" isimli yazımda, TV'de ünlü
gazetecilerin de Erdoğan'a "Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz, bal
yiyor musunuz?" diye sorduğunu anlatmıştım. Öyle görünüyor ki
gazetecisinden sanatçısına, saraya girebilen herkesin kafasını
sadece bu konu kurcalıyor! Peki ama Reis bu soruyu defalarca
cevapladı? "Altın çilek" dedi, "kefir" dedi, "kestane balı" dedi,
"Doğal ürünler" dedi...
Şimdi bakınız, dikkat! Teorime göre, bin türlü problemi olan
memlekette gazeteci ve sanatçıların ikide bir enerjiyi sormasının
altında bir hinlik var. Kinaye yapıyor bunlar, vallahi. Demeye
getiriyorlar ki, "Cumhurbaşkanım, siz doğal kaynaklardan enerji
alıyorsunuz, ülkenin başı kel mi? Biz kömürdü, nükleerdi, HES'ti,
çevreyi rezil eden kaynaklara mecbur muyuz? Niye rüzgâr ve güneş
enerjisine destek verilmiyor?" Aaa, anladınız mı sinsilerin
derdini?
Hatta "Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz?" derken alt metin olarak
"Trafo gibi insansınız" mesajı verip trafoya giren kediye gönderme
yapıyor olmasın bu anarşikler?
Sayın Başkanım! (Artık 'Başkanım' diyebilirim sanırım? Mersi.)
Uyanık olunuz! Bunların derdi başka. Naif görünüşlü "Bu enerjiyi
nereden buluyorsunuz?" sorusunun altındaki gizli, provokatif, hain,
paralel manaları ben hissettim. Yazmayı borç bildim. Gereğini
yapınız. Saygılarımla.
Derdini veren devlet dermanını da verir!
Elif Şafak New York Times'a bir makale yazmış. Türk olmanın artık
insanı yorduğunu söyleyerek başlamış. Özellikle entelektüel
liberaller ve kadınlarda görülen bu bıkkınlığın sebebini siyasete
bağlamış. Hükümetten gelen, kahkaha, kürtaj, sezaryen, annelik
kariyeri başlıklı açıklamaların sokaktaki kadınları ne kadar
tedirgin ettiğini anlatmış. Hayat tarzı tercihlerinin siyasete
taşınmasının, gazeteciler ve sanatçılar hakkında açılan davaların,
Charlie Hebdo'dan sonra hükümetin yaptığı açıklamaların liberalleri
endişelendirdiğini söylemiş. AK Parti'ye oy vermeyen milyonlarda iç
sıkıntısı, umutsuzluk, yorgunluk ve korku olduğunu ifade etmiş.
Evet, itiraf edelim, memlekette eskisinden kat kat fazla bedbinlik
ve endişe var! Bir zamanlar günlük sohbetlerin en klişe cümlesi
"Valla ne yapalım işte, öyle böyle koşturup duruyoruz"du. Şimdi
"Valla ne yapalım işte, ülkenin hali malum, öyle böyle moral
bulmaya çalışıyoruz" oldu! Psikiyatrlar da aynı fikirde.
Antidepresanlar ve kaygı bozukluğu ilaçları son birkaç yıldır
leblebi-çekirdek gibi satılıyor. Doktorlar "Biz ilaç yazmayı
alışkanlık haline getirdiğimiz için değil, bu şikâyetlerle
başvuranların sayısı çılgınca yükseldiği için" diyorlar. Sebep,
bence meteorolojik ve hatta ekonomik değil. Siyaset gittikçe
gerginleşiyor, ülke kutuplaşıyor ve bizim kafalar inceden
gidiyor!
Neyse kiiii, Başbakanımız Davutoğlu vaziyete el koydu, çareyi
açıkladı: Yeni kalkınma planı dahilinde, yapılacak şeylerden biri
de ruh sağlığı merkezlerinin arttırılması olacak!
Hadi yine yaşadık! Delirenin hastanesi devletten, ooh! Hükümet diye
buna derim.
Derdini veren devlet dermanını da verdi, artık gönlünüzce kafayı
yiyebilirsiniz.
Bizi bize düşman edene yazıklar olsun
Orhan Gencebay'dan alıntı çok moda, öyle başladım.
Doç. Ahmet Koca, Gezi direnişindeki polislerle ilgili bir araştırma
yapmış. Polisler göstericileri "Ahlaken sorunlu, kibirli, başka bir
dünyadan, derdi olmayan tipler" olarak görüyormuş. İşin tuhafı
göstericilerin polise bakışı da buna çok benzer.
Ne polis ne gösterici, karşısındaki insanın hemşerisi, akrabası,
komşusu, olduğunu düşünüyor. "Bu bir iletişim problemi" cümlesi
bana çoğu zaman geyik muhabbeti gibi gelir. Ama burada sorun
hakikaten iletişim. "Polislerle göstericiler birbirlerinden
elektrik aldılarsa bir çay içsinler" demiyorum! "Karşınızdakiler
düşman" bakış açısını kimler dillendirip yayıyorsa, bu berbat
iletişimde suçlu onlar!