28 Ara 2013 12:01
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:50
Gülen'in ettiği "beddua" sırasında salonda neler yaşandı?
Zaman yazarı Ahmet Kurucan, Gülen'in 'beddua"lı konuşması sırasında salonda yaşananları anlattı.
Zaman gazetesi köşe yazarı Ahmet Kurucan, Fethullah Gülen'in
'beddualarıyla' gündeme damga vuran konuşması sırasında salonda
yaşananları anlattı.
Zaman gazetesi yazarı Ahmet Kurucan, Fethullah Gülen'in
"Dememiştim, demeden edemedim" sözleriyle belleklerde kalan ve
gündem belirleyen konuşması sırasında salonda yaşananları
köşeyazısında anlattı.
Gülen'in 20 Aralık 2013 Cuma günü yaptığı Bamteli sohbetinde
bizzat bulunduğunu belirten Kurucan, yaşanan sahneleri birinci
ağızdan anlattı.
Duygu selinin boşandığı anları ayrıntılarıyla kaleme alan
Kurucan, ahitleşme sonrası ortaya atılan "Gülen beddua etti"
söylemlerine açıklık getirdi.
Kurucan'ın "Sabır Taşı Çatladı" başlıklı köşe yazısına
göre işte o anlar:
-Mesele malum. Yolsuzluk iddiaları ortaya çıktıktan sonra o
iddialara muhatap olanların üzerine yürüneceğine onları ortaya
çıkaranlara "çete, piyon, taşeron, maşa" suçlamaları, peşi sıra
gelen tayinler, gece yarısı kanunları ile yolsuzlukların üzerini
kapatmalar. Ve tarih 20 Aralık 2013 Cuma.
-Kaydedin bu tarihi bir yere. Sebeplerin bütün bütün sükût ve
sukût ettiğinin ilan tarihidir bana göre. Sebepler sükût ve sukût
edince geriye bir tek yol kalmıştır sülûk edilecek; Allah'ın
kapısını farklı bir şekilde çalma.
-Ben söz vermiştim hikâyesini yazacağım diye. Okuduğunuz
yazıyı kaleme almamın sebebi bu. İkindi namazı sonrası sohbet için
koltuğa oturup çayını yudumlarken etrafa dolu dolu gözlerle
bakıyordu Hocaefendi. Kim var kim yok diye mi? Etrafı kontrol eden
benzeri bakışları olmuştur ama bu defaki öyle değildi. Bence
simalardan insanın derûnuna bir atf-ı nazardı bu. Hani "sima yalan
söylemez" derler ya, işte o yalan söylemeyen simalardan kalbe,
ruha, hissiyata inme. Yaşanan hadiselerin insanlardaki aksini
görebilme. Göreceği bir hüzün emaresi ile "demek ki yalnız
değilmişim" deyip teselli olma. Evet, bakış böylesi bir
bakıştı.
"DEFTERİ KALEMİ BİR KENARA BIRAKTIM..."
-Sohbet hem yazılı hem sözlü elimizde. Teknoloji çağında
ulaşmak da çok kolay. Dolayısıyla yapacağım şu tasviri mevcut
görüntülerin yardımıyla zihninizde canlandırabilirsiniz. Sohbet
halkasına oturabilirsiniz demek iddialı olur ama en azından ekrana
yansımayan şekliyle salonu tahayyül ve tahassüs
edebilirsiniz.
-Ferdî günahlara karşı ferdin takınacağı tavrı anlattığı yere
kadar gayet sakindi Hocaefendi. Muhtevayı zihnen takip etme, hatta
ağızdan çıkan kelimeleri teker teker saymanız da mümkündü. Maiz ve
Gamidiye'li kadın örneğini vermeye başladığında sözün gideceği yeri
tahmin etmek benim için zor olmadı. Şahsî günahlarla, kamuyu ve
usul-ü fıkıhtaki kavramla "Allah hakkını" alakadar eden günah ve
suç ayrımını yapacağı belliydi. Sakin sakin yürürken birdenbire
koşmaya başlayan insanın nabız atışlarının yükselmesi gibi
nabızlarımız yükselmeye başladı. Âteşîn hali, ses tonu, o tona
yansıyan heyecanla salon farklı bir atmosfere büründü. Not aldığım
defteri ve kalemi bir kenara bıraktığımı hatırlıyorum. Sonra dua,
beddua, havale, ahitleşme, mülâane, mübahele veya mübaheleye davet,
adına ne derseniz deyin işte o fasla sıra geldi. Hissiyat dorukta
ama her zaman olduğu gibi akıl ve mantık örgüsü devre dışı değil.
Akıl, his, mantık iç içe, yan yana, omuz omuza. His aklın önüne
geçmiyor. Akıl hissi devre dışına itmiyor. Mantık "bu hissi ortamda
benim işim olmaz" demiyor.
HERKES ŞAŞIRDI
-Nihayet heyecan zirve yaptı ve o cümleler ardı ardına sökün
etmeye başladı. Herkesin şaşırdığını zannediyorum. "Dememiştim,
demeden edemedim" dediği cümleler ağzından çıkıyordu. Videodan
izleyin, ilk başlarda âmin seslerinin azlığı bu şaşkınlığın izi ve
emaresi. Sonra? Sonrası malum, semaya doğru yükselen ellere yine
semaya doğru yükselen âmin sesleri iştirak etti.
"BEDDUA" İDDİALARINA CEVAP: İMAM HATİP BİLGİSİYLE
YORUMLANAMAZ
Kurucan Fethullah Gülen'in "beddua ettiği" iddialarına açıklık
getirirken, "Hocaefendi bir din adamıdır ve konuşmalarında tabii
olarak dinî referanslar ağırlıklıdır. Sohbetin mahiyet ve
muhtevasını belirlemek için dua, beddua, havale, ahitleşme,
mülâane, mübahele, mübaheleye davet, iç yakarış kavramları
etrafında müzakereler yapmamız bile bunun göstergesi. Dolayısıyla
bu kavramlar ve aralarındaki farkı bilmeyenlerin mezkûr konuşmayı
anlasa da anlamlandırması mümkün değildir. İmam hatip liseleri
başlarımızın tâcı ama bu konuşma imam hatip lisesi bilgileri ile
yorumlanamaz" dedi.
SABIR TAŞI ÇATLADI
Gülen'in büyük zorluk ve mücadelelerle geçen hayatında dost
veya düşman eliyle kendisine reva görülen eza ve cefalara karşı
göstermiş olduğu bir sabrı bulunduğunu belirten Kurucan, " 'Kimseye
küsüp darılmayacağıma söz veriyorum... ölümü gülerek
karşılayacağıma söz veriyorum... celalden gelen cefayı, cemalden
gelen vefa ile bir bileceğime söz veriyorum. Allah'a ait hukuka
karışamam ama bana ait hiçbir haktan dolayı kimseden davacı
olmayacağıma söz veriyorum' diyen bir insandan söz ediyoruz"
dedi.
"Pekâlâ, ne oldu da bu Hocaefendi ellerini Rabbi Rahim'imize
açtı ve 'dememiştim, demeden edemedim' dediği o içten yakarışı
yaptı?" diye soran Kurucan, yazısını "Üç kelimelik bir cevabı var
bunun; sabır taşı çatladı. İşin geldiği bu noktada da "La Havle"
çekmenin, "eyvallah" demenin onlarca-yüzlerce masumun binlerce-yüz
binlerce yetimin, milyonlarca ülke insanının hak ve hukukuna
tecavüzden geriye dönüşün olmayacağını gördü ve meseleyi asıl
Sahib'ine havale etti. Etti çünkü sebepler planında yapılacak her
şey yapılmıştı" diye bitirdi.