Dün paylaşırım deyip de gündemin yoğunluğundan bugüne bıraktığım konularla haftayı noktalayacağız. Söz tutan bir yazar her daim okuru tarafından ödüllendirilir. Dün kırılanlar olmuş, çok belli! Haklısınız, ama napim! Mesleğin büyük patronu Aydın Doğan’ın her daim başını ağrıtmış olan damadı Mehmet Ali Yalçındağ’ın başına gelenler yüzünden ortalık toz dumandı. Kimin umurundaydı Keskin Kalem’in yazdıkları! Şaka şaka. 80 yaşına gelen Aydın Doğan’ın damadından çektikleri karşısında kahrolduğunu, çok üzüldüğünü sanırım duymayan kalmamıştır. Mehmet Ali Yalçındağ, İstanbul Ticaret Odası Sosyal Tesisleri’nin bulunduğu korudaki Boğaz manzaralı villasında ışıkları kapatmadan geçirmiş son iki geceyi! Zehir olmuş her bir şey. Eee, kolay mı? 52 yaşında, Doğan Yayın Grubu'nda yayın politikalarının koordinasyonundan sorumlu olacaksın, bir takım internet güvenlik şirketine patronluk edeceksin ama nafile! E postaların falan çalınacak ve iktidarla yaptığın yazışmalar, bazı ses dosyaları ortalığa saçılacak, Doğan Medya sarsılacak, homurtular çığlığa dönüşecek ve sen deliksiz bir uyku çekeceksin. Mümkün mü? Mehmet Ali Yalçındağ görevinden ayrıldığını duyurdu. Ama bu kadarıyla suların durulacağını hiç sanmam. * * * Gelelim sadede. Sizlere, Pennsylvania eyaletinden yönetilen Fetullahçı Terör Örgütü’nün salya sümük elebaşı Fethullah Gülen’in elini öpmek için iki büklüm olan CNN Türk sunucusunu yazacağım demiştim. Yazacağım. FETOŞ’un belalısıyken birden sus-pus olan bir yazarı radarıma alacağımı söylemiştim. Yazacağım. Önce CNN Türk diyeceğim. Cüneyt Özdemir ve Serdar Turgut adlı gazeteciler 2010 yılının bir Eylül sonunda Fetullah Gülen tarafından Pensilvanya’ya davet edildi! Bildiğim, duyduğum kadarıyla CNN Türk’ün tepe ismi olarak gözüken Ferhat Boratav ile o dönem Zaman gazetesinde yazan şair Bejan Matur da vardı o davette! Fethullah Gülen’le kahvaltı yaptılar. Görüşmelerde ne konuşulduğuna dair ayrıntılı bir röportaj hiç yayınlanmadı. Sadece izlenim yazanlar oldu, o da detay vermeden. Çünkü koşul görüşmelerin açıklanmaması, video kaydının alınmaması yönündeydi. Gittiler, görüştüler ama basın tarihine Cüneyt Özdemir’in Fetullah Gülen’e methiyeler dizdiği “izlenim notları” kaldı. Ona göre ziyaret gerçekten değerli bir gazetecilikti. Cüneyt bey görüntülü bir röportaj olmamasının gerekçelerini de anlatmaya çalıştı ama beceremedi, inandırıcı bulunmadı. Hem kim inanırdı ki. Cüneyt bol bol kendisine altın tepside sunulan Radikal gazetesi köşesinde Fetullah Gülen’e atıfta bulunarak saygısını ve sevgisini sergilemeye çalıştı. Şimdi sıkı durun! O meşhur “sohbetten öteye gitmesin” koşullu Gülen ile kahvaltıdan dakikalar önce, yani FETÖ’nün başı Fetullah Gülen ile ilk karşılaşmada Cüneyt Özdemir, benzerine rastlanmadık bir şey yapar. Gülen bulundukları salona girince gazetecilere doğru yürür, eller sıkılmaya başlar. Sıra Cüneyt Özdemir’e gelir. Ve Cüneyt aldığı aile terbiyesinin gereği olsa gerek, Fetullah Gülen’in karşısında iki büklüm olur ve uzatılan eli öpmeye kalkışır. Fethullah Gülen şaşırır, “N’apıyosunuz Cüneyt Bey” der ve elini çeker, öptürmez! Kahvaltıya geçildiğinde de Gülen’den etkilenen Cüneyt kardeşimiz, annesinin ‘Sıkma başlı’ biri olduğunu anlatmaya başlar, babasının emekli bir astsubay olduğundan dem vurur. Ablasının Ankara’da ABD büyükelçiliğinde çalıştığından falan da söz ettiği de aklımda kalmıştı. Cüneyt bugünlere gelene dek çok ter döktü, çok zorlandı. Bu gerçeği vurgulamam gerekir. Çark etmeyi de, gücün emrine girmeyi de hep iyi becerdi! Hiç unutmam. Gerçi unutsam da Youtube ve Google var. Cüneyt Özdemir, Fethullah Gülen’le 110 dönümlük çiftlikte kahvaltı yapmadan da onun zifiri karanlık cemaatine yakın olacak tavırlar gösteriyordu. CNN Türk’teki 5N1K programında öğretmen Yasemin Çakıcı, KPSS sınavındaki kopya skandalında cemaatten şüphelendiğini söylemişti. Öğretmenin “cemaat soruları çalıyor” sözlerine Cüneyt Özdemir hiddetlenmiş, çok öfkelenmişti. Anında Çakıcı’ya “dur” dedi ve öyle bir çaktı ki; “Böyle genellemeler yapıldığı zaman haklıyken haksız duruma düşülüyor. Elinizde bilgi belge varsa, çıkartırsınız canlı yayında, elimde belgeler var, dersiniz. O zaman ‘Şu cemaat ya da bu grup yaptı’ dersiniz, anlayışla karşılarım. Ama belge bilgi yoksa bu Türkiye’nin yeni umacısı olarak yaratılan ‘The Cemaat’ ya da cemaate her şeyin yüklenmesine ben bu programda en azından karşıyım.” demişti. Cüneyt Özdemir huzuruna varmanın mutluluğuyla dört köşe olduğu 3-5 yıllık ilkbaharın ardından sonbaharı da yaşadı. Tıpkı, Beşiktaş maçları öncesi üzerlerinde BJK forması, Ekrem Dumanlı ile birlikte resimler çektirip sosyal medyada sergileyen Enis Berberoğlu, Erdoğan Aktaş, Nuh Albayrak, Candaş Tolga, Mustafa Karaalioğlu gibi. FETÖ’nün vatan hainliğini kanlı biçimde ortaya koyduğu 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra medyada “FETÖ” karşıtlığı prim yapmaya başlar başlamaz Cüneyt Özdemir de Cemaate yakın durmak için yaptığı manevralardan çark edenler kervanına katıldı. Demokrasi nutukları atarak “FETÖ” karşıtlığında ön almaya çabaladı. CNN Türk’teki 5N1K programında darbecilerin yol açtığı vahşeti, vatan hainliğini kendini aklama fırsatı olarak kullanmaya başladı. * * * FETOŞ’un belalısıyken birden sus-pus olan yazar İkinci konu başlığımı tahmin edenleriniz olmuştur. Zira FETOŞ denince ilk akla gelen gazeteci-yazar hep O, oluyordu. Ama 15 Temmuz alçaklığından sonra kim mikrofon uzattıysa elinin tersiyle iten de O oldu. Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya’dan söz ediyorum. 41 yıl boyunca Fethullah Gülen ve ekibini örgüt olarak nitelendirip haklarında en ağır yazıları yazan ve bir de örgütü deşifre eden bir kitap yazmıştı Hikmet Çetinkaya. Sonra biat ettiğini duyurdu. Hem de FETÖ’nün ana yayın organından, ZAMAN gazetesi aracılığıyla. Çetinkaya 31 Ekim 2015’te Zaman Gazetesi'ne "1970'lerden beri Fethullah Gülen'i ve hareketini takip ediyorum, ne Fethullah Gülen'in terörist olduğuna ne de hareketinin terör örgütü olduğuna inanıyorum." diyerek bildirmişti biatını. 1970'li yıllardan beri Cumhuriyet Gazetesi'nde Fethullah Gülen ve üyeleri aleyhine yazılar yazan ve sahip olduğu gazeteyi 'Fethullahçı Zaman' diye nitelendirerek aşağılayan Hikmet Çetinkaya, birden bire sıkı Gülen'ci olmuştu. Gülen örgütü hakkında yazdığı yazılar ve kitapla aleyhine onlarca dava açılan Cumhuriyet yazarı Hikmet Çetinkaya, sık sık Fethullahçılar diye nitelediği örgüte bağlı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın kahvaltısına 2011 yılında giderek "Değiştik, hem ben değiştim, hem de siz" yanıtını vermişti. Cemaati tehdit olarak görmediğini, yanıldığını bas bas bağırmıştı; tıpkı aynı gazetenin bir diğer yazarı Leyla Tavşanoğlu gibi. Fethullah Gülen’in “Kendisine hiç beddua etmedim” dediği Hikmet Çetinkaya, İçişleri Bakanlığı'nca hazırlanan bir internet sitesine PKK-KCK, IŞİD, DHKP-C, MLKP gibi eli kanlı terör örgütlerinin elebaşlarının yer aldığı arananlar listesine Gülen'in eklenmesine karşı çıktığını vurgulamıştı. PEKİ HİKMET BEY BUGÜNLERDE NE YAZIYOR? “Fethullah Gülen'in serüvenini yazdı, sonra da biat etti” denilen Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya, örgüte göz kırptığı ve onlarla birlikte hareket etmeye başladığı söylenen 2011 ve 2015 Ekim’indeki söylemlerinden kısa süre sonra 15 Temmuz 2016 gecesinin ardından ‘gene çark etti’! Cumhuriyet’in 17 Temmuz 2016 nüshasında Hikmet Çetinkaya’nın ‘Fethullahçı darbe girişimi…’ başlıklı yazısı şöyle başlıyordu: “15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece, Türkiye’de ne oldu? Bu soruya hiç kıvırmadan, sözü uzatmadan yanıt vereyim: “Türk Silahlı Kuvvetleri içinde kadrolaşan Fethullahçı subaylar darbe girişiminde bulundu...” Darbecilerin merkez üssü Jandarma Genel Komutanlığı ek binasıyla, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’ydı... Fethullah Gülen’in kim olduğunu, amacını, 40 yıldır yazıyorum... Gülen’in tek amacı şuydu: “Cami ve kışlayı ele geçirmek...” 15-16 Temmuz darbesinin kıyısından döndük.” * * * İşte tornistanın, çark etmenin, artık ne derseniz deyin... Hikmet Çetinkaya'nın tarik öyküsü de böyle. Ah arşiv ah… Bir açtım, pir açtım yani… * * * Yarın tatil günümdü ama editörüm “Pazar gününe de bir şeyler yaz lütfen” dediği için bugünlük kısa kesiyorum. Peki nerde “Emniyet’te FETÖ’nün polislerine nedamet getiren gazeteci-yazar ve TV’ci” yazısı derseniz onu da Pazar’a bırakıyorum! Böylesi daha heyecanlı oluyor!