Gülen Cemaati'nden Başbakan'a jet yanıt! Kalplerimizi paramparça etme..
Başbakan Erdoğan'ın dershaneler konusunda Rusya dönüşünde uçakta yaptığı açıklamalara cemaatten yanıt yine aynı isimden geldi.
Fethullah Gülen’le birlikte ABD’de yaşayan ve Gülen’in
konuşmalarının yer aldığı herkul.org internet sitesinin
editörlüğünü yapan Osman Şimşek, dün gece yarısı yine Twitter
üzerinden dershane tartışmalarına dahil oldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben "Kalplerimizi kırdın, bari
paramparça etme Usta" çağrısı yapan Osman Şimşek, Başbakan’ın
cemaat hakkındaki "karşı taraf" nitelemesine de itiraz etti.
Şimşek, "Biz yerimizde duruyoruz; süratli bir arabaya binmiş hızla
uzaklaşan biri varsa, o da ihtimal yanlış bilgilendirilen sayın
Başbakanımızdır" dedi.
İLK DERSHANE MESAJINI "HOCAMIZIN İZNİNİ ALDIM" DİYE
YAYINLAMIŞTI
Dershane tartışmalarının en başında Twitter üzerinden "Hocamızın
onayını aldım" diyerek, istenirse dershanelerin devredilebileceğini
açıklayan kişi olan Osman Şimşek, 62 tweet olarak yayınladığı dünkü
mesajlarında ise doğrudan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a
seslenerek, "Biz okul, dershane, okuma salonu gibi
müesseseleri doğru, faydalı ve gerekli görüyoruz; onların tek bir
şubesinin tek bir taşına dokundurmama noktasında kararlıyız. Bu
niyetimizin tahakkuku için elimizden gelen her meşru vesileyi
değerlendirecek; illa bunlardan biri ya da birkaçı kapatılacak
olursa, bu dünyada bütün hukuki yollara başvuracak ve ahirette
mahkeme-i kübrada davacı olacağız" dedi.
Osman Şimşek, Twitter’daki mesajları daha sonra ise düz bir metin
olarak Herkul.org sitesinde de yayınladı.
"USTA, OLUMLU ANLAMDA MI, OLUMSUZ MU ALGILANIYOR BİLMİYORUM..."
Uzun süredir yurt dışında yaşadığından "usta" sözcüğünün olumlu mu,
yoksa olumsuz anlamda mı algılandığını bilmediğini vurgulayan
Şimşek, "Senelerdir Türkiye’den uzaktayım; ’usta’ sözünün
şimdilerde nasıl algılandığını, zemm mi yoksa medih mi kabul
edildiğini iyi bilmiyorum" dedi.
"BİRİLERİ İFTİRA EDİYORSA, ALLAH ONLARI KAHREYLESİN..."
Osman Şimşek, son dönemde ısrarla "Dış güçler tarafından sahneye
sürülen ’Erdoğan’sız bir AKP’ senaryosu" olduğunu, bu senaryoyla
cemaatin de ilişkisi olduğunun ima edildiğini hatırlatarak, "Şayet
biz öyle bir kirli oyunun içindeysek, Allah bizi helak etsin;
fakat, birileri o iftiralarla asıl meseleyi gizliyorlarsa, Allah
onları kahreylesin” ifadesini kullandı.
"RİYASET, İHSAN VE İKRAM MAKAMI DEĞİLDİR..."
İsim vermeden, Başbakan Erdoğan’ın Rusya dönüşünde "Cemaatin ileri
gelenleri bugüne kadar Tayyip Erdoğan’a ne getirdiler de, Tayyip
Erdoğan geri gönderdi?" sözlerine de atıf yapan Osman Şimşek şöyle
dedi:
"“Ne istediler de yapmadık?!” denildiği ifade ediliyor. Riyâset,
bir ihsan ve ikram makamı değil bir hizmet vasıtasıdır. Halkın
haklı ve makul taleplerini karşılamak idarecilerin boynunun
borcudur."
Yine Başbakan’ın cemaat hakkında kullandığı "karşı taraf" ifadesini
de hatırlatan Osman Şimşek, şunları söyledi:
"Geceler boyunca kendisi için hâcet namazları kıldığımız, uğruna
olmadık hakaretlere uğradığımız ve sadece bir oy katkıda bulunmak
için bile saatlerce uçak seyahatine dahi katlandığımız bir insan ve
bir siyasi hareket bugün bizi “karşı taraf” kabul ediyor; dahası
çirkin bir komplonun parçası görüyor. (Allah şahit ki bunları başa
kakmak için değil, nabzımızın atışını beyan kasdıyla
söylüyorum.)Hayır, vallahi de billahi de tallahi de biz yerimizde
duruyoruz; süratli bir arabaya binmiş hızla uzaklaşan biri varsa, o
da ihtimal yanlış bilgilendirilen sayın Başbakanımız ve kılcallara
nüfuz etmiş virüsler tarafından kalbi bozulan suizanlı
insanlardır."
"DERSHANELERİN TEK BİR TAŞINA DOKUNDURMAMAYA KARARLIYIZ..."
Şimşek, herhangi bir siyasi parti içinde yer almayan cemaatin, ilk
defa bir siyasi hareket için ’’ille de onlar’’ dediğini
vurgulayarak, "Şimdi bu insanlardan şefkat tokatı değil öyle nikmet
tokatları (kahır şamarları; içinde hiç merhamet bulunmayan hiddet
silleleri) yiyoruz ki, bir yönüyle dünyaya geldiğimize de
geleceğimize de bin pişman haldeyiz’’ dedi.
Şimşek, cemaatin dershaneler konusudaki mücadelesini tüm meşru
yolları kullanarak sürdüreceğini de vurgulayarak, "Her şeye rağmen,
biz okul, dershane, okuma salonu gibi müesseseleri doğru, faydalı
ve gerekli görüyoruz; onların tek bir şubesinin tek bir taşına
dokundurmama noktasında kararlıyız" diye yazdı.
"HUKUKİ YOLLARI KULLANACAĞIZ..."
Şimşek, dershanelerin kapatılmasında ısrar edilmesi halinde ise
hukuki tüm imkanlarla buna karşı mücadele edeceklerini şu sözlerle
ifade etti:
"İlla bunlardan biri ya da birkaçı kapatılacak olursa, bu dünyada
bütün hukuki yollara başvuracak ve ahirette mahkeme-i kübrada
davacı olacağız."
"ŞAYET MAKSAT BİRİLERİNE DİZ ÇÖKTÜRMEK İSE BİLİNMELİDİR Kİ..."
Şimşek, mesajlarını şöyle tamamladı:
"Şayet murad gerçekten eğitim reformu ise o ancak toplumun
talepleri doğrultusunda ve istişare neticesinde yapılır. Yok,
birilerine diz çöktürmek ve boyun eğdirmek isteniyorsa,
bilinmelidir ki: Biz hakkaniyet ve makuliyete biat ettik,
nefsaniyet ve enaniyete boyun eğmeyeceğiz. Mümin üslubundan
ayrılmamak kaydıyla doğru bildiğimizi desteklemeye devam
edeceğiz."
Osman Şimşek’in açıklamasının tam metni şöyle:
"Lise yıllarımda kimi zaman ayakkabı boyacılığı yapar kimi zaman da
bir parkta çay satar, dar gelirli sınıfından sayılan aileme destek
olmaya çalışırdım. Bir gün elimdeki çay tepsisini bir yere mi
çarptım fazla mı salladım bilemiyorum, bir bardağı düşürüp
kırmıştım. Çay ocağının ustası öyle sert bakmıştı ki yüzüme, adeta
yerin dibine sokmuştu beni onun nazarları. Sonra azar işitecek
olmuştum ki; mahcup bir sesle “Ben en fazla bir bardak kırdım, sen
ise kalbimi yaraladın; bari onu parçalama be ustam!” dedim.
Senelerdir Türkiye’den uzaktayım; “usta” sözünün şimdilerde nasıl
algılandığını, zemm mi yoksa medih mi kabul edildiğini iyi
bilmiyorum. Şayet kaba düşmeyeceğine inansaydım bugünlerde de aynı
sözü tekrar ederdim: “Kalblerimizi kırdın, bari paramparça etme be
usta!” Nasıl demezsin ki; sevdiğin, kendisi için dua dua
yalvardığın, televizyonda gördüğünde ağabeyini görmüş gibi inşirah
duyduğun bir insan sizin hakkınızda “para tatlı, kara propaganda,
rantçı, komplocu, karşı taraf, nankör, paralel idare, kokutucu ve
muhalefetin yemi…” gibi bir sürü hakaret sıralıyor. Bir kere olsa,
dil sürçmesi deyip sineye gömeceksin ama damara basmak
istenircesine tekrar edilen kelimeler/cümleler duyuyorsun. Bu
ithamların hepsine verilecek cevaplar vardır ve sözlerin
muhatapları uygun zaman ve zeminlerde bazı hususları ifade ederler.
Müsaadenizle iki mevzuya dair işarette bulunacağım. Bazıları
ısrarla, dış güçler tarafından sahneye sürülen “Erdoğan’sız bir
AKP” senaryosundan bahsediyor; dahası, bir çirkin komplo
teorisiyle, kendisini ülkeye, millete ve insanlığa adamış ruhları
da oyunun bir parçası olarak anlatıyorlar. Şayet böyle bir komployu
seslendirenler Allah’a ve ahirete inanmayan kimselerse, onlar
hakkında doğrudan “müfteri”nin kendine yakışanı yaptığını
söyleyeceğim; fakat mü’minler de aynı hezeyanları
seslendiriyorlarsa, “Allah aşkına gayr-ı vaki bir hadiseyi
hakikatmiş gibi sunup günaha girmeyin!” diyeceğim. Hatta yetiştiğim
ocak üslubunca câiz olsaydı; “Şayet biz öyle bir kirli oyunun
içindeysek, Allah bizi helak etsin; fakat, birileri o iftiralarla
asıl meseleyi gizliyorlarsa, Allah onları kahreylesin.” der ve
sizin de “âmin”lerle iştirakinizi isterdim. Bu Hizmet’e gönül
vermiş insanlar hiçbir zaman doğrudan bir siyasi hareketin yanında
yer almamışlardır; ülkeye ve millete faydalı gördükleri kimseleri
desteklemekten ve onlara oy vermekten de geri durmamışlardır. Sayın
Başbakanımıza karşı bir tavrımızın olması söz konusu değildir;
bizim duruşumuz, yanlış gördüğümüz bazı hususları hatırlatmak ve
toplumun sesine kulak verilmesini istemekten ibarettir. Şu katiyen
bilinmelidir ki, Kitap ve Sünnet’e uygun olmayan hiçbir hareketin
ve meselenin içinde bulunmamız mümkün değildir. Aynı zamanda, Kitap
ve Sünnet’in hak dediği mevzularda da taviz vermemiz
beklenmemelidir. Diğer taraftan “Ne istediler de yapmadık?!”
denildiği ifade ediliyor. Riyâset, bir ihsan ve ikram makamı değil
bir hizmet vasıtasıdır. Halkın haklı ve makul taleplerini
karşılamak idarecilerin boynunun borcudur. Hukuka aykırı olmamak
veya özel bir muamele gerektirmemek şartıyla hiçbir ayırım
gözetilmeden mümkünse her vatandaşın isteğini yerine getirmek
idarecilerin sorumluluğudur. Hizmet erlerinin hiçbir zaman hiç
kimseden kanunlara aykırı veya imtiyaz ifade eden bir talepleri
olmamıştır/olmayacaktır.Keşke yaşadıklarımız bir kâbus olsa ve
keşke tez vakitte bu ölüm uykusundan uyanabilsek!..Heyhat, geceler
boyunca kendisi için hâcet namazları kıldığımız, uğruna olmadık
hakaretlere uğradığımız ve sadece bir oy katkıda bulunmak için bile
saatlerce uçak seyahatine dahi katlandığımız bir insan ve bir
siyasi hareket bugün bizi “karşı taraf” kabul ediyor; dahası çirkin
bir komplonun parçası görüyor. (Allah şahit ki bunları başa kakmak
için değil, nabzımızın atışını beyan kasdıyla söylüyorum.)Hayır,
vallahi de billahi de tallahi de biz yerimizde duruyoruz; süratli
bir arabaya binmiş hızla uzaklaşan biri varsa, o da ihtimal yanlış
bilgilendirilen sayın Başbakanımız ve kılcallara nüfuz etmiş
virüsler tarafından kalbi bozulan suizanlı insanlardır.Başka
günahlarımız vardır; fakat bu mevzudaki en büyük kusurumuz ancak
Hazreti Üstad’ın, “Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi,
merhametsiz azap çekmektir” kaidesiyle açıklanabilir. Biz sayın
Başbakanımızı Osman Gazilerin, Sultan Fatihlerin, Yavuz Selimlerin
çizgisinde mütalaa ettik; ilk defa bir siyasi hareket hakkında
“ille de onlar” dedik; şimdi bu insanlardan şefkat tokatı değil
öyle nikmet tokatları (kahır şamarları; içinde hiç merhamet
bulunmayan hiddet silleleri) yiyoruz ki bir yönüyle dünyaya
geldiğimize de geleceğimize de bin pişman haldeyiz. Her şeye
rağmen, biz okul, dershane, okuma salonu gibi müesseseleri doğru,
faydalı ve gerekli görüyoruz; onların tek bir şubesinin tek bir
taşına dokundurmama noktasında kararlıyız. Bu niyetimizin tahakkuku
için elimizden gelen her meşru vesileyi değerlendirecek; illa
bunlardan biri ya da birkaçı kapatılacak olursa, bu dünyada bütün
hukuki yollara başvuracak ve ahirette mahkeme-i kübrada davacı
olacağız. Şayet murad gerçekten eğitim reformu ise, o ancak
toplumun talepleri doğrultusunda ve istişare neticesinde yapılır.
Yok, birilerine diz çöktürmek ve boyun eğdirmek isteniyorsa,
bilinmelidir ki: Biz hakkaniyet ve makuliyete biat ettik,
nefsaniyet ve enaniyete boyun eğmeyeceğiz. Mümin üslubundan
ayrılmamak kaydıyla doğru bildiğimizi desteklemeye devam
edeceğiz."