14 Mayıs 2010 09:50
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:17
GÜLDÜRDÜN BENİ SIĞINTI ÇOCUK, ALLAH DA SENİ DEBELENMEKTEN KURTARSIN!
Fehmi Koru, Titanik hızıyla yol alan gazetenin 'sığıntı' yazarı diyerek isim vermeden Ahmet Hakan'a dünkü yazısının cevabını verdi.
Güldürdün beni çocuk...
Dün benim gülme günümdü. İğreti bir tebessümden değil, katıla katıla gülmekten söz ediyorum. Beni güldürdün ya, Allah da seni içinde debelendiğin durumdan kurtarsın be çocuk...
Titanik hızıyla yol alan gazetenin ’sığıntı’ olduğunu her halinden hissettiren yazarı ’komplocuların şahı’ unvanını lâyık görmüş benim için; nasıl gülmem? Deniz Baykal’ın başına gelen için ben şöyle bir ’teori’ geliştirmişim çünkü: "Güya Ergenekoncu bir odak, Baykal’a ’Elimizde kasetin var. Anayasa değişiklik paketi zinhar geçmeyecek. Ne yap et, bunu geçirme. Yoksa kaseti yayınlarız’ demiş.__Baykal işi başaramayınca kaset devreye sokulmuş..."
Benim ’uçuşta’ olduğumu ilân etmiş yazının başlığından..
Zahmete girip yazılarımı okuduğu, ’değerli’ köşesinde söz ettiği için kendisine teşekkür borçluyum. Gazetesi okurları nezdinde şöhretime şöhret katmış oldu... Umarım, sonuçta bana atfettiği ’teori’ doğru çıkmaz da, beni bir kez daha güldürmez...
Vaktiyle ’amiral gemisi’ diye bilinen gazetenin hemen her köşesinde farklı bir teori seslendirilmişti dün. Gazetenin başyazarı sözgelimi, _Baykal’ı zor duruma düşüren olayı ’uluslararası bir komplo’ olarak gördüğünü okurlarına ilân ediyordu; şu satırlarla: "Ama doğrusunu konuşalım: Biz bu kampanyanın bu iktidarın yerli kadrolarıyla yürütülebileceğine inanmıyoruz. Çünkü her şey son derece profesyonelce -ve biraz da CIA desteği varmış gibi- tezgâhlanıyor."
Çok hoşuma gitti bu "Biraz da CIA destekli darbe planı..." teorisi...
Ne kadar güldüm, bilemezsiniz...
Gazete ’amiral gemisi’ diye bilinirken ’kaptan köşkü’nde oturan yazarı da "Hay onbin kunduz!" demeyi hak eden farklı bir senaryo yazmış; olayı ’karşı-Ergenekon’ örgütüne bağlıyor. Okuyalım: "2002 yılında hazırlandığı sadece iddia edilen ’mutasavver’ bir darbe planı. / Aradan geçen 8 yılda gerçekleşememiş, yani atıl kalmış bir şeyden söz etmiyoruz. / Söz konusu olan ’mutasavver’ bir darbe değil, eyleme geçip, başarıya ulaşmış bir darbedir. / Ana muhalefet partisi genel başkanı darbe ile devrilmiştir. / Deniz Baykal Zincirbozan’dan beter bir yere gönderilmiştir. / Yapan kim? / Devlet mi, cemaat mi, gizli güçler mi, kendi partisinden biri mi? Hiç önemli değil. / Yapan kimse, darbecidir. / Demek ki bu ülkede yargılananların dışında da bir ’Ergenekon’ var." (Mantık çelişkileri yazara ait. TK)
Çetesinin üyelerine ’son komplo teorisi’ hakkında bilgi vermemiş anlaşılan; kaptanın ’teorisi’ olduğunu bilmediği için ömrüme ömür katacak handeleri bana bağışlamış oldu ’sığıntı yazar’...
Merak edenler için kendi ’teorimi’ aracısız buraya kaydedeyim.
Olayla ilgili görüşüm basit: Bir güvenilir evde (buna uluslararası literatürde ’safe house’ deniliyor) yapıldığı anlaşılan çekimi gerçekleştiren/ler/in fazla uzakta aranmaması gerektiğini düşünüyorum; o eve rahatlıkla girip çıkabilen biri... Ancak çekimin internet sitesinde yer almasından sonra siyaset alanını temizlemek ve AKP’nin karşısına başarılı olabilecek bir rakip çıkarmak üzere devreye profesyonel eller girmişe benziyor...
Başyazar gibi "CIA" diyemediğim, ’köhne kaptan’ gibi yeni bir örgüt icat edemediğim için üzgünüm.
"Üzgünüm" sözcüğünü lâfın gelişi yazdım, yoksa dün katıla katıla gülmekten üzülmeye vaktim yoktu...
Şimdilerde tek merak ettiğim nokta, kasetin varlığından Baykal’ın ne zaman ve nasıl haberdar olduğu... Acaba ’şantaj’ anlamına gelecek bir girişime mâruz kaldı mı?
Mutluluğumu artıran bir konu da, CHP’yi avucunun içi gibi bilen bir yazar dostumun "CHP’nin başına nasıl biri gelmeli?" soruma verdiği "Arzuhan Doğan Yalçındağ" cevabını buraya taşımamla başlayan tartışmanın gördüğü ilgiydi. Sosyal görevler de yapmış bir iş kadını olarak Arzuhan Hanım CHP’ye bence yakışır...
Dün bir baktım, alelacele Güldal Mumcu ismi piyasaya sürüldü...
Arzuhan Doğan Yalçındağ baba tarafından kaç nesil CHP’li bir aileden geliyor, ama ana tarafından da ’sağ’ partilere sıcak bir isim... TÜSİAD başkanıyken verdiği mesajlar grup medya organlarıyla aynı çizgideydi ve CHP’ye yakındı. Dostumun temennisi haklı bence; CHP’nin başında hiç yadırganmaz..
Patronu kızdı sanarak durumdan vazife çıkarıp bana saldırdıysa ’sığıntı yazar’, kendisine üzüleceği bir haberim var: Arzuhan Hanım hiç de kızgın değil. "Teşekkür ederim, ama" dedi dünkü telefon görüşmemizde, "Siyasete ilgi duymuyorum. Gelecekle ilgili planlarımda iş hayatı dışında bir beklenti yok..."
Bir de bakmışsınız CHP’nin başına Gandi Kemal’in gelmesi beklenirken, yakından biri koltuğa oturuvermiş... Ne güzel olur, değil mi?
Taha Kıvanç/Yeni Şafak
Dün benim gülme günümdü. İğreti bir tebessümden değil, katıla katıla gülmekten söz ediyorum. Beni güldürdün ya, Allah da seni içinde debelendiğin durumdan kurtarsın be çocuk...
Titanik hızıyla yol alan gazetenin ’sığıntı’ olduğunu her halinden hissettiren yazarı ’komplocuların şahı’ unvanını lâyık görmüş benim için; nasıl gülmem? Deniz Baykal’ın başına gelen için ben şöyle bir ’teori’ geliştirmişim çünkü: "Güya Ergenekoncu bir odak, Baykal’a ’Elimizde kasetin var. Anayasa değişiklik paketi zinhar geçmeyecek. Ne yap et, bunu geçirme. Yoksa kaseti yayınlarız’ demiş.__Baykal işi başaramayınca kaset devreye sokulmuş..."
Benim ’uçuşta’ olduğumu ilân etmiş yazının başlığından..
Zahmete girip yazılarımı okuduğu, ’değerli’ köşesinde söz ettiği için kendisine teşekkür borçluyum. Gazetesi okurları nezdinde şöhretime şöhret katmış oldu... Umarım, sonuçta bana atfettiği ’teori’ doğru çıkmaz da, beni bir kez daha güldürmez...
Vaktiyle ’amiral gemisi’ diye bilinen gazetenin hemen her köşesinde farklı bir teori seslendirilmişti dün. Gazetenin başyazarı sözgelimi, _Baykal’ı zor duruma düşüren olayı ’uluslararası bir komplo’ olarak gördüğünü okurlarına ilân ediyordu; şu satırlarla: "Ama doğrusunu konuşalım: Biz bu kampanyanın bu iktidarın yerli kadrolarıyla yürütülebileceğine inanmıyoruz. Çünkü her şey son derece profesyonelce -ve biraz da CIA desteği varmış gibi- tezgâhlanıyor."
Çok hoşuma gitti bu "Biraz da CIA destekli darbe planı..." teorisi...
Ne kadar güldüm, bilemezsiniz...
Gazete ’amiral gemisi’ diye bilinirken ’kaptan köşkü’nde oturan yazarı da "Hay onbin kunduz!" demeyi hak eden farklı bir senaryo yazmış; olayı ’karşı-Ergenekon’ örgütüne bağlıyor. Okuyalım: "2002 yılında hazırlandığı sadece iddia edilen ’mutasavver’ bir darbe planı. / Aradan geçen 8 yılda gerçekleşememiş, yani atıl kalmış bir şeyden söz etmiyoruz. / Söz konusu olan ’mutasavver’ bir darbe değil, eyleme geçip, başarıya ulaşmış bir darbedir. / Ana muhalefet partisi genel başkanı darbe ile devrilmiştir. / Deniz Baykal Zincirbozan’dan beter bir yere gönderilmiştir. / Yapan kim? / Devlet mi, cemaat mi, gizli güçler mi, kendi partisinden biri mi? Hiç önemli değil. / Yapan kimse, darbecidir. / Demek ki bu ülkede yargılananların dışında da bir ’Ergenekon’ var." (Mantık çelişkileri yazara ait. TK)
Çetesinin üyelerine ’son komplo teorisi’ hakkında bilgi vermemiş anlaşılan; kaptanın ’teorisi’ olduğunu bilmediği için ömrüme ömür katacak handeleri bana bağışlamış oldu ’sığıntı yazar’...
Merak edenler için kendi ’teorimi’ aracısız buraya kaydedeyim.
Olayla ilgili görüşüm basit: Bir güvenilir evde (buna uluslararası literatürde ’safe house’ deniliyor) yapıldığı anlaşılan çekimi gerçekleştiren/ler/in fazla uzakta aranmaması gerektiğini düşünüyorum; o eve rahatlıkla girip çıkabilen biri... Ancak çekimin internet sitesinde yer almasından sonra siyaset alanını temizlemek ve AKP’nin karşısına başarılı olabilecek bir rakip çıkarmak üzere devreye profesyonel eller girmişe benziyor...
Başyazar gibi "CIA" diyemediğim, ’köhne kaptan’ gibi yeni bir örgüt icat edemediğim için üzgünüm.
"Üzgünüm" sözcüğünü lâfın gelişi yazdım, yoksa dün katıla katıla gülmekten üzülmeye vaktim yoktu...
Şimdilerde tek merak ettiğim nokta, kasetin varlığından Baykal’ın ne zaman ve nasıl haberdar olduğu... Acaba ’şantaj’ anlamına gelecek bir girişime mâruz kaldı mı?
Mutluluğumu artıran bir konu da, CHP’yi avucunun içi gibi bilen bir yazar dostumun "CHP’nin başına nasıl biri gelmeli?" soruma verdiği "Arzuhan Doğan Yalçındağ" cevabını buraya taşımamla başlayan tartışmanın gördüğü ilgiydi. Sosyal görevler de yapmış bir iş kadını olarak Arzuhan Hanım CHP’ye bence yakışır...
Dün bir baktım, alelacele Güldal Mumcu ismi piyasaya sürüldü...
Arzuhan Doğan Yalçındağ baba tarafından kaç nesil CHP’li bir aileden geliyor, ama ana tarafından da ’sağ’ partilere sıcak bir isim... TÜSİAD başkanıyken verdiği mesajlar grup medya organlarıyla aynı çizgideydi ve CHP’ye yakındı. Dostumun temennisi haklı bence; CHP’nin başında hiç yadırganmaz..
Patronu kızdı sanarak durumdan vazife çıkarıp bana saldırdıysa ’sığıntı yazar’, kendisine üzüleceği bir haberim var: Arzuhan Hanım hiç de kızgın değil. "Teşekkür ederim, ama" dedi dünkü telefon görüşmemizde, "Siyasete ilgi duymuyorum. Gelecekle ilgili planlarımda iş hayatı dışında bir beklenti yok..."
Bir de bakmışsınız CHP’nin başına Gandi Kemal’in gelmesi beklenirken, yakından biri koltuğa oturuvermiş... Ne güzel olur, değil mi?
Taha Kıvanç/Yeni Şafak